Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Bilgisizler farkında değil belki ama Serdar Savaş Hoca’yı Teke Tek Bilim’e daha ortalıkta corona morona diye bir şey duyulmamışken konuk alan benim.

Muhtemelen gündüz kuşağında yayınlanan bir iki sağlık programı dışında Serdar Savaş’ın konuk olduğu ilk programdır bu program.

Pazar akşamki program sırasında bir izleyici mail atmış.

Bana epey bir hakaret edip, Serdar Savaş gibi değerli ve doğruları söyleyen bir adamın sözünü niye sorularımla kestiğimi sormuş.

Açıkçası bu maili atan kişi beni çok güldürdü.

Çünkü muhtemelen benim Teke Tek Bilim’e gelen mailleri sakladığımı düşünmemiş olmalı.

Aynı mail adresinden Serdar Savaş’ın daha önce konuk olduğu eski programda aynı kişi “Bu tüccar doktorları ekranlara çıkartıp parlatmakla ne gibi bir hesap peşindesiniz. Anlattıklarının hiçbir bilimselliği yok. Dolandırıcılığa bilerek veya bilmeyerek alet oluyorsunuz” diyen kişi.

ANLATABİLDİĞİN KARŞINDAKİNİN ANLAYIŞI İLE SINIRLIDIR

Programın sonunda öğrencilerin stresini azaltmak, biraz olsun moral vermek için birkaç şey söyledim.

Aman aman aman.

Ne küfür ne küfür.

Dediğim şu.

Çocuklar biz ne dersek diyelim, belli ki bu sınavı yapacaklar.

O halde rahat olun.

Kendinizi korursanız, iyi önlem alırsanız, siz kurallara uyarsanız, ailelerinizin kurallara uymasını sağlarsanız hastalık alma riskiniz çok çok düşer dedim.

Çocuklar daha da tedirgin olmasın, daha da paniklemesin istedim.

Sınava girdiğiniz salon sosyal mesafe kurallarına uygun değilse yetkilileri uyarın, çekinmeyin dedim.

Sonunda da “Her şeye rağmen çok korkuyorsanız sınava girmeyin. Bakın gelişmiş ülkelerde pek çok öğrenci liseden sonra bir yıl ara veriyor. O arada kendini geliştirecek başka işlerle uğraşıyor. Sonra üniversiteye gidiyor" dedim.

Çok kızmışlar.

Vallahi umurum değil.

Söylediğim her kelimenin arkasındayım.

Bu saçma sapan sınav hayatlarının sınavı falan değil.

En iyi okulu kazananın o okulu bitireceği, bitirirse iş bulacağı, başarılı olacağı garanti değil.

Kazanamayanın da hayatının kayacağını kimse söyleyemez.

Önemli olan o gençlerin kendilerine yaptığı yatırım, kazandıkları özgüven, içselleştirdikleri bilgi.

İlerde yapacakları işi sevme ve o işe adanmışlık düzeyi.

Üniversite sınavına gelinceye kadar bu ülkedeki adaletsizlikler gençleri çok daha fazla baltalıyor.

Bir güreşçinin kendine maaş bağlatması, eğitimi ve birikimi hiç de uygun ve yeterli olmadığı bir bankaya yönetim kurulu üyesi yapılması başarılı olmak için kendini paralayan gençler için çok daha büyük bir karamsarlık nedeni olsa gerek.

Böyle bir sistemde değil üniversite sınavını kazanmak, Harvard artı Cambridge’de çift ana dal okusan ne olur!

Tuş olursun.

“Kendi evladın olsa böyle der miydin” diyenlere de bir sözüm var.

Kızım önceki sene üniversiteye başladı.

İlk yılın sonuna doğru bize okulunda biraz hayal kırıklığı yaşadığını, eğitimin umduğu gibi olmadığını ve keyif almadığını” söyledi.

Kendisine söylediğimiz şu oldu: “Seni mutsuz eden eğitim eğitim değildir.”

Şimdi başka bir üniversitede ve çok keyifle okuyor.

Bir yılı çöpe mi gitti?

Hayır.

Eminim ki o bir yılda da çok şey öğrendi.

Ayrıca da “Ertelensin, ertelensin” diyenler.

Bu yıl sınav yapılmaması ile kendi tercihinizle sınava girmeme arasında ne fark var, bir anlatır mısınız!

İkisinde de kayıp 1 yıl değil mi!

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar