Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Tarım meselesi Türkiye’nin 1980’lerden beri yanıt bulamayan sorunu.

Bulamaması da normal çünkü Türkiye’nin modernleşme macerası, aslında tarım toplumundan sanayi toplumuna dönüşme çabası.

Ve her ne kadar Türkiye’nin tarımdaki gerilemesinden Turgut Özal politikaları sorumlu tutulsa da aslında bu Türkiye’nin genel bir arayışına verilmiş yanıttır.

Öyle ki, Nazım Hikmet’in “Makinalaşmak istiyorum” şiiri, Türkiye’de tüm kesimlerin tarıma bakışını ve tarımdan uzaklaşma arzusunu ortaya koyar.

Yani tarım Türkiye’de Atatürk sonrası herkes tarafından elbirliği ile çökertilmiş, elbirliği ile ülke tarımdan uzaklaştırılmıştır.

Tarımı modernleşmenin bir parçası olarak gören ve tarımla da modernleşilebileceğini düşünen muhteşem dahi Atatürk dışında herkes tarım toplumundan sanayi toplumuna geçmek için tarımı kurban etmek gerektiğini düşünmüştür.

Bugün benim tarımla ilgili bir şeyler yazma niyetimin en önemli nedeni içinden geçmekte olduğumuz “corona süreci” ve bu sürecin sosyal ve ekonomik yan etkileridir.

ABD’nin, Avrupa’nın devleri bu süreç nedeniyle batarken, en büyük diye bildiğimiz firmalar peş peşe iflas açıklarken, çok büyük üretim araçlarına ve para kaynaklarına sahip ülkeler ekonomilerini ayakta tutmakta zorlanır, yüzde 10’ları hızla aşan ve ABD’de muhtemelen yüzde 20’leri de aşacağı kesin gibi görünen işsizliği azaltabilmek için dolar ve avro pompalarken corona öncesinde de ekonomisi çok da olumlu sinyaller vermeyen Türkiye’nin bu krizden “TÜİK verileri” ile oynayarak çıkması mümkün değil.

Yani TÜİK “Büyüdük” dese de büyümediğimizi, TÜİK “İşsizlik azalıyor” dese de işsizliğin arttığını saklamak bir noktadan sonra mümkün değil.

Oysa Türkiye bu durumu bir tür fırsata çevirebilir ve özellikle servis sektörünün en alt kademesindeki işsizliği tarımsal üretimi arttırmak için bir fırsata çevirebilir.

Peki Türk tarımının en önemli sorunları neler?

Bu soruya yanıt verebilmek için benimle konuşmayı kabul eden bazı eski bakanlarla, bürokratlarla ve tarım sektöründeki büyüklü küçüklü oyuncularla konuştum.

Temel sorunlar şöyle:

- En temel sorun sevk ve idare

- Devletin düzenleyici rolü eksik

- Devlet düzenleyici rolünü üstlenmek istese bile devletin elinde işe yarar hiçbir veri yok.

- Tarım arazilerinin yapısı, hangi tarım tipine uygun olduğu ile ilgili datalar işlenmemiş vaziyette

- Tarım arazilerinin bölünmüşlüğü

- Bu bölünmüşlüğü ortadan kaldırmak için yapılan yasal değişikliğe rağmen toplaştırma çalışmalarının yetersizliği

- Mera ıslahlarının yapılamaması

- Mera Fonu’nun amaç dışı kullanımı

- Hayvancılıkta ithalatın hayvancılığı düzenleyici değil yok edici şekilde kullanılması

- İşletme bozukluğuna bağlı verim düşüklüğü

- Devletin ithalat politikasının yönlendirici ve terbiye edici değil cezalandırıcı olarak kullanılması

- Devletin üretim, planlama ve yönlendirmede etkisiz olması ve bu etkisizliğin nedeni olan bilgisizliği

- Diğer sektörlere oranla ücret artışlarının daha düşük olması

- Tarımsal üretimde yaş ortalamasının 50’nin üzerine çıkması, gençlerin tarımdan uzaklaşması

- Tarıma dayalı sanayinin yeterince desteklenmemesi

Tüm bunlara AK Parti dönemine kadar tarım bakanlarının ortalama görev sürelerinin 1,5 yıl olmasını da eklemek lazım.

Tabii AK Parti döneminde de, değişen bakanların kendilerinden önceki bakanlar tarafından yapılan doğru işleri, sanki başka bir parti tarafından yapılmış gibi yıkılarak sil baştan yapılmasını da eklemek lazım.

Bugün sorunları yazdık.

Yarından itibaren de genel manzarayı, yapılanları, yapılmayanları, yanlış yapılanları ve doğru yapılırken nedensiz yere bozulup sil baştan yapılanları yazmaya başlayalım.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar