Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Başlıktaki ikinci kelimeyi anlamamış olmanız muhtemel.

Zaten uzunca bir zamandır kullanılmayan bir kelime, bir tanım.

Modern zamanlarda pek yeri yok.

Aslında “Cermanik” bir kökenden geliyor.

Ortaçağda Alman ve birtakım Anglo Sakson yönetimlerin sahip olduğu bir hukuki anlayış.

Modern hukuktaki “suçun bireyselliği” ilkesinin tam tersini savunan ve suçu kitleselleştiren bir hukuk anlayışı.

Sippenhaft anlayışına ya da Sippenhaftung’a göre bir suçlunun suçundan, o suçu işleyen kişinin ailesi, bağlı olduğu aile, grup, klan, inanç sistemi de suçludur.

Bu nedenle bir suçlu var ise suç sadece ona ait değildir.

Çevresi de suçlanabilir.

Buna “kin punishment” ya da “kollektif cezalandırma” da denir.

Bu hukuk anlayışına göre bir suçtan ötürü sadece suçu işleyen kişi değil, aile bireyleri de sorumlu tutulur ve onlar da cezalandırılır.

Bu hukuk anlayışı Roma hukukunun yaygınlaşmasından önce Ortaçağ’da Avrupa’da, daha uzunca bir süre İngiliz topraklarında ve adalarda ve Almanya’da uygulandı.

Uzakdoğu’da, Çin ve Kore’de daha da uzun süre egemen oldu.

Geleneksel Arap hukuk yaklaşımı içinde yer buldu.

Yirminci yüzyılda ise Almanya ve Rusya’da bir toplumsal baskı aracı olarak yer yer uygulandı.

Buna göre eğer oğlunuz suç işlediyse anne baba da sorumluydu.

Baba suç işlediyse evlat da suçu paylaşmak zorunda idi.

Birkaç kasap ya da başka bir iş kolu mensupları devlete isyan ettiyse kasaplar ya da o iş kolunun tümü, varsa loncası sorumluydu.

Eğer bir gay suç işlediyse tüm gayler suçluydu.

Eğer bir inancın mensubu suçlu ise o inancı kabul eden herkes suçluydu.

Bugün hala varlığını sürdüren “kan parası” yaklaşımı da Sippenhaft ya da kolektif cezalandırma hukukunun bir parçasıydı.

Aile veya yakınlar suçtan ancak bir bedel ödeyerek kurtulabilirdi.

Şimdi bazılarınız diyecek ki, “İyi de bu şimdi nereden çıktı?”

Yemin ederim ben çıkarmadım.

Sadece ucunu gördüm.

Muhtemelen Ayşe Buğra da görmüştür.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar