Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Kontrolsüz göçmen akınının toplum üzerindeki etkisi giderek artıyor.

Bir yandan Van’dan gelen Afgan göçmen görüntülerini konuşurken, diğer yandan İstanbul’daki felaketi gözlerimizle izliyoruz.

Dahası göçmenler misafirlikten, yavuz hırsızlık moduna geçtiler bile.

Türkiye'de hangi yasal hakla bulunduğunu bilmediğim bir Afgan, sosyal medya hesabından Türkiye'ye, Türkler'e, Türk kadınlarına hakaretler yağdırıyordu.

Tipik bir "Yüz verirsin deliye gelir sıçar halıya" durumu yani.

Afganistan'dan karısını, kızını bırakıp kaçan bir "itten" ders alıyoruz anlayacağınız.

Diğer yandan da İstanbul istila altında bir şehir görüntüsünü giderek pekiştiriyor.

Dün İstanbul'un Anadolu yakasında bir arkadaşıma gitmem gerekiyordu.

Ve Kızıltoprak’tan Kartal’a kadar uzanan sahil yolunu kullandım.

Yemin ediyorum Türkiye’deyim, İstanbul’dayım demeye bin şahit bile yetmezdi.

Gözlerime inanamadım.

“Burası bizim İstanbulumuz mu?” dedim.

Gözünüzle siz de görün diye fotoğraflar paylaşıyorum sizinle.

Aynı fotoğrafları hatta beterlerini Avrupa yakasındaki tüm sahillerde Cankurtaran'dan başlayıp Bakırköy'de, Ataköy'de, Yeşilköy'de, Yeşilyurt'ta, Florya'da çekebilirsiniz.

Gördüğünüz yerler Lazkiye değil, İstanbul.

Bunlar yine iyi görüntüler.

Başka yerlerde bir felaketin eli kulağında.

İki günde iki taciz iddiası ve göçmenlere yönelik linç girişimi oldu.

Resmi görüşü olarak göçmenleri savunan Murat Bardakçı dostuma sormak isterim.

“Osmanlı zamanında böyle bir şey mümkün müydü? Fatih Sultan Mehmet’ten başlayarak özellikle İstanbul için Devlet-i Aliyye’nin bir iskan politikası var mıydı?

2 milyon Suriyeli, hadi 2 milyonu geçtim 500 bin Suriyeli Osmanlı vatandaşı canları çekince kalkıp İstanbul’a gelip yerleşebilir miydi?

Hele ki İmparatorluğun güçlü zamanlarında böyle bir şey mümkün müydü Murat!

İstanbul'u bitiren, perişan eden 13. Yüzyıl'daki Latin istilasından sonra İstanbul'un böyle kontrolsüz bir istila gördüğünü hiç zannetmiyorum.

Osmanlı'nın da buna izin vermeyeceğinden eminim.

Ve siz de emin olun ki, İstanbul’a ve Osmanlı'nın mirasına sahip çıkmak zaten bizim olan Ayasofya’yı ibadete açmakla olmuyor.

Onların emaneti olan kentleri korumakla oluyor!

Ve Murat gayet iyi bilirsin ki, İstanbul'u bitiren Latin istilası idi.

Bu istilanın sonu da öyle olmaz inşallah.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar