Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

AK Parti sözcüleri sürekli olarak laiklik vurgusu yapıyor.

Aslında bu durum yeni de değil.

Hatırlarsınız, Cumhurbaşkanı Erdoğan da Mursi dönemindeki bir Mısır gezisinde Mısır halkına bir konuşma yapmış ve o konuşmasında laikliğin önemine değinmişti.

AK Parti’nin bu söylemi yeni değil. Yine de partililerin bu söylemleri duyup duymadığı konusu tartışmalı.

Muhtemel olan duyup duymazdan geldikleri.

Tabii bir yandan sürekli laiklik vurgusu yapıp, diğer yandan Diyanet İşleri Başkanlığı’nı sahaya sürüp, siyaseten iktidara destek aramasına yol vermek de tutarsızlığın bir başka tarafı.

Çok açık ki, özellikle Doğu ve Güneydoğu’da türlü vesile ile kaybedilen oyları devşirmek için Diyanet devreye sokulmuş.

Tabii Diyanet de kendisine verilen bu görevin neden olduğu bir şımarıklığın içinde.

Ve Diyanet İşleri Başkanlığı içinde örgütlü Mil Diyanet Sen adlı bir sendika, bir gazeteciyi, Yılmaz Özdil’i hedef alıyor, dinden çıkmakla suçluyor ve din adamlarına cenazesinin camilere alınmamasını, duasının okunmamasını buyuruyor.

Buna karşı, laik kesimin gösterdiği tepki ise komik.

“İslam'da aforoz etmek yoktur. Diyanet Hristiyan kilisesi kafasına sahip” diyorlar.

Doğru İslam’da “Aforoz etmek” yoktur ama beteri vardır.

Ona da “Tekfir etmek” denir.

Bir kişinin dinden çıktığını iddia etmektir.

IŞİD gibi radikal örgütlerde sıklıkla başvurulan bir yöntemdir ve kesilen kafaların büyük bölümü “Tekfir edilenlerdir”.

Tekfir olanın “kanı helal”dir, yani bir anlamda “katli vacip”in hukuksal altyapısıdır tekfir.

İslam’da aşırılar dışında kimsenin kolay kolay sapmadığı bir yol, pek kullanılmayan bir uygulamadır.

Çünkü mümin olan birini tekfir etmenin de cezası büyüktür.

Zaten tekfir müessesesi neredeyse başından beri dini değil, siyasi maksatlarla kullanılmış ve özellikle cezalandırılması konusuna her zaman “tedbirle” yaklaşılmıştır.

Sünni mezhepler başından beri tekfire mesafeli durmuştur.

Ve aslında Selefiyye dışında tekfir müessesini kullanan pek kalmamıştır.

Günümüzde de radikal Selefi örgütlerin bir siyasal aracı haline gelmiş bir uygulamadır.

Bu nedenle Yılmaz Özdil’e karşı Mil Diyanet Sen’in yaptığı bu çağrı Diyanet içinde artık hangi kafanın örgütlendiğini göstermesi açısından vahimdir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Diyanet artık Selefi bir düşüncenin örgütlenebildiği bir alandır.

Her fırsatta “laiklik” vurgusu yapan siyasetçilerin, bu durumu görmezden gelmesi ise o vurguya gölge düşürmektedir.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar