Düşmeseydi inecekti
“Çinleşerek büyüyecekmişiz.”
20 yılın sonuna doğru geldiğimiz nokta bu.
İhracat için üretmek ve ihracat yolu ile büyümek.
Yani ucuz işgücü ihracatı.
Türkiye’ye uygun mu, emin değiliz.
İstemeden mecburen gelinen noktayı, Türk halkına “Çin modeli” diye anlatmak güzel.
Pek azı çok zengin, çoğu pek fakir, eyalet sistemi ile yönetilen, yüzde 50’ye yakın bir bölümü kırsal alanda yaşayan (656 milyon kişi köylerde yaşıyor) ve kentsel nüfus zenginleşirken kırsal nüfusun açlık sınırında dolaştığı bir yapılanma.
Türkiye’ye benzer yönü çok az.
Çin gibi büyüme sözde planının ne kadar ve nereye kadar yürüyeceğini bilmiyoruz.
Ucuz işgücü üzerinde büyümenin Türk halkını ne kadar memnun edeceğini de.
Ancak Çin ile çok önemli bir farkımız var.
Çin çok ciddi miktarda “doğrudan yabancı sermaye yatırımı” çekerken ve bu miktarı her yıl düzenli biçimde arttırırken Türkiye bu alanda her geçen yıl geriye doğru gidiyor.
İsterseniz sayılar konuşsun.
Çin, COVID salgını nedeniyle kötü bir yıl olarak gördüğü 2020 yılında bile ülkedeki doğrudan yabancı sermaye yatırımları yüzde 6 artış göstererek 149 milyar dolara çıkmış.
Türkiye’deki doğrudan yabancı sermaye yatırımları ise aynı yıl yüzde 16,5 oranında azalarak 7,7 milyar dolara gerilemiş.
Bunların detay dökümlerini verirsek daha da moral bozucu olur emin olun.
Bırakın yabancı yatırımcıyı, yerli yatırımcının bile yatırım yapmaktan imtina ettiği, her şeye rağmen yatırım yapma hevesinde olanların, eriyen Türk lirası nedeniyle sermayesini hızla kediye yüklediği ve yıllardan beri iç pazarın ekonomisinin yüzde 70’inden fazlasını oluşturduğu bir ülkede halkın fakirleştirilmesine dayanan bir ihracat hamlesi bile uzun süreli mümkün olamaz.
Cumhuriyet tarihi rekorunu kırarak kişi başı milli geliri 7 yıl boyunca düzenli olarak geriletmeyi başaran bir ekonomi yönetiminin, ani bir kararla “Çin Modeline” geçmesi ancak ve ancak Nasreddin’in hocanın “Düşmeseydim de inecektim zaten” hikayesi ile anlatılabilir.
“Her evde iki otomobil” sloganından “Her eve bir kase pirinç” modeline dönüş ise zaten mutlu sonla biten bir hikayenin konusu değildir.
İstanbul Sanayi Odası Başkanı’ndan başka gerçekleri anlatma, yanlışlığa işaret etme cesaretine sahip bir kişinin bile olmaması ise bazı alanlarda çoktan Çin modeline geçtiğimizin de göstergesidir.
Umarım bu modelin sonu Türkiye’yi Çin’e değil de Çinçin mahallesine benzeterek bitmez.
- Bana katlanan herkese teşekkürler1 yıl önce
- NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?1 yıl önce
- Mirası kim paylaşır1 yıl önce
- Uçlara güç veren bir Anayasa1 yıl önce
- İçimizdeki İrlandalılar1 yıl önce
- Dünün güneşi, bugünün çamaşırı1 yıl önce
- Plan mı pilav mı!1 yıl önce
- Kalksa da görsek1 yıl önce
- İnce dedikodular1 yıl önce
- Oran değil, fark önemli1 yıl önce