Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Biliyorsunuz, tarikatlar, cemaatler vakıf adı altında örgütleniyorlar.

Böylelikle hem Türkiye Cumhuriyeti yasalarının etrafından dolanarak kendilerine yasal bir yapılanma ortamı sağlamış oluyorlar hem de parasal ilişkilerini vakıf örtüsü altında daha rahat yürütüp, üstelik güçlerine göre Bakanlar Kurulu kararı çıkarttırıp, “vergiden muafiyet” sağlayabiliyorlar.

Böyle vakıf adı altında organize olmuş cemaatlerden biri de Alparslan Kuytul’un “Furkan cemaati” ya da Vakfı.

Bu vakıf ve lideri uzunca bir zamandır, iktidar partisi ve genel başkanına karşı da sert bir muhalif tavır içinde.

Baskılara rağmen de asla geri adım atmıyorlar.

İslamcı iktidara son derece sert bir muhalefet yapan bir İslamcı grup.

Bu yüzden de sık sık devletin gücü ile karşı karşıya geliyorlar.

Yargılanıyorlar, hapse atılıyorlar, sert tavırlara maruz kalıyorlar ama zerre geri adım atmıyorlar.

Bu cemaat ya da vakfın mensupları son olarak birkaç gün önce Adana’da şiddet içermeyen bir gösteri yapmaya kalkıştılar.

Bu gösteri Emniyet’in çok ama çok şiddetli müdahalesi ile karşılaştı.

Eyleme katılanlara polis büyük bir hiddetle saldırdı, kadın erkek demeden herkes coplandı, yerlerde süründü.

İslamcı bir gruba yönelik böylesine şiddet içeren bir müdahale AK Parti öncesi dönemde yapılmış olsaydı, AK Parti sözcüleri bugün hala bunu anlatıyor, buradan mağduriyet devşiriyor, bu müdahalede bulunanları yargılayıp hapse atıyor olurdu.

Ama iktidarda oldukları için böyle bir şey olmadı. İslamcılara yönelik bu şiddeti bu kez görmezden geldiler.

Tüm bir siyasi hayatlarını “Dindarlara yapılan zulüm” iddiaları üzerine kuranların, dindarlara atılan devlet dayağı karşısındaki “sükutlarını” gördükçe içten içe, acı acı gülümsemediğimi söylersem yalan olur.

Çünkü mevcut iktidar, eleştirdiği, kınadığı, üzerine çullanıp siyasi rant devşirdiği ne kadar mesele var ise, hepsini yaşıyor, hepsini tadıyor.

Ama Allah var medyada bu konuda bazı eleştiriler de yer almadı değil.

Mesela şöyle diyenler var, “Türbanlı bir kadın polisin, türbanlı bir göstericiye gaddarca vurması içimi acıttı.”

Ben böyle sakil bir cümle nasıl kurulur anlamadım.

Yani taraflardan biri türbanlı olmasa sorun kalmayacak mı!

İç acıtıcı olan türbanlının türbanlıya vurması mı!

Türbanlı türbansıza vursa, türbansız türbanlıya vursa, türbansız türbansıza vursa içimiz acımıyor mu!

Bu mudur sorunumuz!

Türbanlı ile türbanlı kardeş de, diğerleri el kızı mı!

Artık bu noktada mıyız!

Kadınlar Günü’nde benzer bir şiddete maruz kalan kadınlar türbansız olduğu için onlara içimiz acımıyor mu!

Ya da LBGTİQ yürüyüşünde coplanan, gazlanan, basınçla sulananlara.

Yolda yürürken tehdit edilen, dövülen, itilip kakılan, tutuklanan Boğaziçili öğrencilere.

Yerlerde süründürülen 90 yaşında doktorlara.

15 yaşında öldürülen Berkin Elvan’a.

İçiniz acımıyor mu!

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar