Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Türkiye’de ekonomi bilimi ile inatlaşma yüzünden ciddi bir ekonomik kriz yaşanıyor.

Elbette tek neden bu değil ama krizin giderek ağırlaşmasının, Türk lirasının hızlı bir biçimde aşırı değer kaybetmesinin, buna bağlı olarak yurt içinde başta enerji olmak üzere tüm hammadde ve üretim maliyetlerinin artmasının, bunun kaçınılmaz olarak fiyatlara yansımasının, artan hayat pahalılığının, dünya şampiyonluğuna koşan enflasyonun ve halkın ciddi biçimde fakirleşmesinin en önemli nedeni bu inatlaşma.

Peki bu inatlaşmadan tüm ülke özellikle de sabit gelirli kesim etkilenir, dar gelirli vatandaşlar açlık sınırının altına düşerken kazanan kimse yok mu?

Elbette var.

Ortada çok kaybeden var ise en azından bir veya birkaç kazanan olur.

Peki bizdeki inatlaşmada kazanan kim!

En çok kazananlar, çok açık biçimde bankalar.

Kazançta onu takip edenler ise parası olanlar.

Hiçbir bilimsel temeli olmayan faiz inatlaşmasının Türk lirasının aşırı hızlı değer kaybına neden olduğu, ekonomik bir gerçek olarak ortaya çıktığı ve ekonomiyi tam olarak çökertme aşamasına geldiği anlaşılınca, inatlaşmadan vazgeçmek yerine, ekonomiye karşı hile yolu tercih edildi.

Faizleri açıkça arttırmak yerine gizlice arttırma yolu seçildi.

Kur korumalı mevduat diye görülmedik bir yola başvuruldu.

Faiz sözde düşük olacak ama mevduat sahibinin TL’den kaçıp dövize yönelmesini engellemek için paranın bankada tutulduğu dönem kur ne kadar arttı ise aradaki fark Hazine tarafından, yani sizin ve benim cebimden ödenecekti.

Bankada parası olan adına faiz denmeyen bir faizi alacak ancak faizi banka değil, bizler ödeyecektik.

Muta nikahı nasıl bir kandırmaca ise, bu da öyle bir kandırmaca idi.

Bundan kârlı çıkan ise bankalar oldu.

İki türlü kârlı çıktılar.

Birincisi Merkez Bankası’ndan yüzde 14 faizle aldıkları parayı, Hazine’ye yüzde 30’u aşan faizlerle geri sattılar ve yüzde 30’u aşan faizle sattıkları parayı yüzde 14’le tekrar geri alıp, tekrar satmaya devam ettiler.

İkincisi sanayiciye kullandırdıkları ticari, vatandaşa kullandırdıkları tüketici kredilerinde yüzde 30’u aşan faizleri uygularken, topladıkları paraya en fazla yüzde 20 faiz verdiler. Bankadaki mevduat sahibinin aradaki en az 10 puanlık farkını Hazine yani siz ben kapadık.

Tüm bir millet olarak, bankalara ve bankada yüksek miktarda parası olanlara çalıştık.

Bu arada kur korumalı mevduatta aradaki fark daha da yıkıcı hale gelmesin diye Merkez Bankası’nda ne kadar döviz var ise sattık, borçlandığımız dövizleri sattık, hatta iddia o ki Türkiye’nin 100 yıllık altın birikimini bile elden çıkarmaya başladık.

Ve “Artık bundan daha değersiz olmaz” denilen Türk lirası “Bundan daha değersiz” olabileceğini göstermeye başladı.

Şimdi ortalıkta sanki ekonomi yolundaymış gibi bir manzara var ya hani bazılarının övünerek yazıp anlattığı.

O manzaranın nedeni bankalarda parası olan şanslı bir azınlığın kur korumalı mevduat vasıtasıyla sizin benim cebimden aldığının bir bölümüdür.

Harcadıkları sizin benim paramdır.

Ve tabii büyük bölümü yabancılara ait olan bankalardır. Yıl sonunda kamu bankaları görev zararı açıklarken, yabancı menşeli özel bankalar bakın bakalım ne kadar kâr edecekler.

O kâr bir inat yüzünden sizin benim cebimden alınan paradır.

Haberiniz olsun!

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar