Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

İkidir yazdığım Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu ile ilgili yazılar üzerine bir eski bankacı aradı.

Eski dediysem hala yurt dışında finans işleri ile uğraşıyor.

İlginç ve önemli bilgiler verdi.

Biliyorsunuz, Rusya-Ukrayna savaşı ile birlikte doğalgaz arzında ciddi bir sorun ortaya çıktı.

Enerji fiyatları, özellikle de doğalgaza bağlı olarak üretilen enerji fiyatlarında büyük artışlar oldu.

Türkiye’de ise savaş öncesi zaten yanlış ekonomi politikalarının sonucu olarak aşırı yükselen kurlar nedeniyle elektrik fiyatları ikiye, üçe katlanırken üzerine bir de doğalgazdaki fiyat artışları gelince, elektrik üretiminin önemli bir kısmı doğalgaz çevrim santrallerinden elde edildiği için elektrik fiyatları hızla yükselmeye devam ediyor.

Önümüzde kötü günler var.

Finansçı okurum işte bu yüzden aramış.

“Türkiye’de başta elektrik fiyatları olmak üzere enerji fiyatları misli misli artarken Avrupa’da niye ondalıklarla artıyor?” diye sordu.

Ben de “Çünkü bizde kur artışı da var. TL değer kaybettiği için bizde daha fazla artıyor” dedim.

“Haklısın ama yine de artış oranı çok daha yüksek. Başka bir nedeni olmasın sakın” diye sordu.

Belli ki, bir hinlik vardı ve beni sınıyordu.

“Eziyet etme de anlat” dedim.

Anlattı:

“Avrupa’da başta Almanya’da enerji üreticileri, özellikle doğalgaz ile üretim yapanlar, bir sonraki yılın doğalgaz alımlarını hedge ederler. Böylelikle enerji hammaddesi fiyatlarındaki dalgalanmalardan, olası risklerden kendilerini korurlar. Bu yüzden de doğalgaz ya da tükettikleri yakıt ne ise bunun fiyatındaki ani yükselişler, bu ülkelerde elektrik fiyatlarına hızla ve aynı oranda yansımaz” dedi.

Anlamamıştım.

“Diyelim ki, A enerji şirketi doğalgaz ile elektrik üretiyor. Ve yıllık 1 milyar metreküp doğalgaz alıyor. Bu doğalgaz alımını bir tür sigortalatır. Mesela bin metreküpü 300 dolardan sigortalatır. Böyle olunca fiyat artsa bile şirket kendini korumuş olur. Üretim maliyetini arttırmaz. Ani ve yüksek zamlar yapmak zorunda kalmaz. Her dalgalanmayı yansıtmak zorunda kalmaz. Zaten o arada dalgalanma da durabileceği için tüketici bu dalgalanmadan çok az etkilenir” diye izah etti.

“Yani” dedim.

“Yanisi şu. Türkiye’de doğalgaz ile üretim yapanlar eğer salak değillerse, bir damla işadamlıkları var ise onlar da aynı şeyi yapmışlardır. Yani onlar da kendini korumuştur. Doğalgaz alımlarını hedge etmiştir. Bu sayede de şu anda öyle düşünüldüğü kadar yüksek maliyetle üretim yapmıyorlardır. 2400 dolara çıkan doğalgaz fiyatı onları zannedildiği oranda etkilemiyordur muhtemelen.”

Peki ya yapmamışlarsa.

“Onu ben bilemem. Ama bence kesin yapmışlardır. Bütün dünyada bu yapılıyor. Üstelik salgın nedeniyle talep sınırlı buna bağlı olarak fiyatlar düşük giderken, bu riski sigortalamak çok kolay ve ucuzdu. Herkes yaptı. Senin EPDK bu şirketlerin bunu yapıp yapmadığını da denetlemeli ve bu şirketlerin zam taleplerini ona göre değerlendirmeli. Çünkü muhtemelen bunlar kendilerini koruyorlar ama sanki korunmuyormuş gibi fahiş zam yaparak halkın cebine el uzatıyorlar.”

İyi de EPDK’nin böyle bir denetim gücü var mı!

“Bence var. Yasa açık. Ama yetkimiz yok diyorlarsa o zaman yasa hatalı demektir. Dünyanın her yerinde kamu otoritesi bunları denetleme ve bilme hakkına sahiptir. EPDK bunu yapmıyorsa o zaman bu elektrik üreticilerinin akılalmaz kârlar etmesine neden olur.”

İşin özü şu:

Üreticiler, kendilerini sigortaladıkları, riski "hedge" ettikleri için etkilenmedikleri zamları vatandaşa yansıtıyor olabilir. Bu da fahiş ötesi kârlılık demek. Milletin soyulması demek.

Ama soyulup soyulmadığımızı bile öğrenemiyoruz.

Çünkü EPDK burada da görevini yapmıyor.

Vatandaşa değil, ithal gazla elektrik üretenlere çalışıyor.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar