Volvo C40: Küçük ama cabbar
Değerli okurlar, elektrikli otomobil turumuza bu hafta da devam ediyoruz.
Bu haftaki otomobilimiz, 2030 yılından itibaren, hibrid ve plug in yani şarj edilebilir hibridler dahil içten yanmalı motora sahip araç üretmeyeceğini açıklayan İsveç asıllı Çinli ya da Çin asıllı İsveçli Volvo’nun küçük elektriklisi C40’ta.
20 yılı aşkın süredir yazdığım otomobil yazılarımı okuyanlar bilir ki, Volvo sevdiğim ya da daha doğru bir tabirle saygı duyduğum otomobil üreticileri arasında yer alır
İsveçli otomotiv devinin, bu endüstrinin gelişiminde gerek güvenlik, gerekse konfor ekipmanları açısından önemli rolü vardır.
Dahası Volvo, güvenlik testlerinde kadın cansız mankenler kullanan ilk markadır.
Ve muhtemelen artık aramızda olmayan müteveffa vatandaşı Saab ile birlikte dünyanın en güvenli otomobillerindendir.
Belki de bu yüksek standardından dolayı, birkaç yıl önce ciddi finansal zorluklar içine giren İsveçli Volvo, Çinli Geely tarafından satın alınmış ve Geely’nin markalarından biri haline gelmişti.
Ancak bu satın alma Volvo’ya çok yaramış ve mali nedenlerle bir türlü yapamadığı yatırımları yaparak yeniden yükselişe geçmişti.
Bunun sonucu olarak da S90 ve XC 90 gibi hayli yüksek standartta otomobilleri piyasaya vererek, en azından orta lüks segmentte Mercedes, BMW ve Audi’ye rakip olmuştu.
Ve bu arada da elektrikli otomobil yatırımlarına ağırlık vermişti ve 2030’dan sonra karbon salınımı yapan hiçbir araç üretmeyeceğini açıklamıştı.
VOLVO’NUN ELEKTRİK HAMLESİNİN İLK AYAĞI
Bugün size anlatacağım C40, Volvo’nun bu elektrikli araç hamlesinin ilk adımı ve aynı zamanda en alt modeli olan otomobil.
Bu aracın benzinli olanını daha önce denemiş ve ne yalan söyleyeyim, bir üst segmentteki XC 60’dan daha çok beğenmiş, bunu da açıkça yazmıştım.
Yol tutuş ve kullanım konforu açısından daha iyi bir otomobildi.
Bu kez aynı otomobilin elektriklisi kullanacaktım.
Otomobili görünce, benzinli modelle aralarındaki benzerliğin bu kadar fazla olmasına şaşırdım.
Yandan bakınca aradaki tek fark, elektrikli modellere özgü daha aerodinamik olma iddiasındaki jantlar ve arka çamurluğun üzerindeki şarj kapağı idi ki, onu da yakıt deposu kapağından ayırmak kolay değildi.
Önde ise yine rüzgar direncini düşürmek maksadıyla kaldırılmış olan ızgara, otomobilin su soğutma derdi olmadığını gösteriyordu.
Arkada ise yeni stop lambaları eskisine oranla çok daha güzeldi.
Ancak genel olarak otomobilin elektrikli olmayan modelden fazla farkı yoktu.
ŞIK İÇ MEKANDA KALİTESİZ PLASTİK
Bu durum otomobilin içine girince de aynen devam ediyordu.
Elektrikli Volvo C40’ın içi, elektriksiz Volvo XC40 ile hemen hemensiz aynıydı.
Volvo’nun Çinlilere satılmasından hemen sonra geçtiği minimalist şık iç tasarım anlayışı, bu araçta da aynen devam ediyordu.
Burada bir parantez açmak istiyorum izninizle.
Bir ara BMW de aynen Volvo gibi, aynı iç tasarım anlayışını tüm modellerinde uyguluyordu.
İster 3, ister 5 serisi olsun aynı iç tasarımı kullanıcıya sunmayı marifet zannediyordu.
Şimdi Volvo da aynı hatayı yapıyor.
İster S 90, ister XC 90 ister C40 olsun otomobillerin içi aynı.
Bu bence dünyanın en saçma durumu.
Birbirinden bu denli farklı fiyat aralıklarındaki araçların içlerinin aynı olması sıkıcı ve yanlış bir şey gibi geliyor bana.
C40’ın boyutuna göre geniş bir hacmi olduğunu söylemek mümkün.
İç mekan diğer Volvo’lara çok benziyor.
Ortada ilk koyulduğu yıllarda büyük olan ama artık endüstri standardı haline gelen ve hatta artık küçük bile kalmaya başlayan bir bilgi ve eğlence ekranı, sürücünün önünde ise dijital bir kilometre göstergesi bulunuyor.
Bu araçlar ilk çıktığında oldukça ilerici olan bu ekranlar artık görsel olarak ve yazılım olarak biraz geride kalmaya başlamış gibi.
Tabii Volvo standardında bir geri kalmaktan söz ediyorum.
Aracın içinde hayal kırıklığı yaratan şey ise kapıların alt tarafında ve dashboardun altında, özellikle de torpido gözü ve bölgesinde kullanılan plastiğin kalitesi.
Oldukça ince ve kalitesiz bir plastik insanı rahatsız ediyor.
FIAT Egea’da bile daha iyi bir malzeme var diyeyim siz anlayın.
Volvo gibi bir marka bunu niye yapar anlamak mümkün değil.
XC 90, S90, V 90 ve Cross Country gibi gerçekten muhteşem otomobilleri yapan bir firmanın, iki alt segmentte bu kadar ucuzculuk yapması inanılır gibi değil ve çok şaşırtıcı.
Tamam, çevreci ve minimum karbon ayak izi amaçlanıyor ve hatta bu nedenle artık deri döşeme bile yok farkındayız ama bu pek olmamış.
Buna rağmen iç mekan hiç de fena değil ve oldukça konforlu.
YAZILIM UZAKTAN YÜKLENİYOR
Otomobilin iç dijital ortamı da olabildiğince sade ve alengirli hiçbir şey yok.
Bir yandan bu sadelik çok hoşuma gidiyor ama diğer yandan da bir yazılım ile sağlanabilecek farklı ekran tasarımlarına geçiş imkanını niye kullanmadıklarını da merak ediyorum.
Benim tarzım kullanıcılar için iyi olan bu durum başka kullanıcıların beklentilerini karşılamaktan uzak kalabilir.
Ancak Volvo bu aracın yazılımlarını, uzaktan internet üzerinden yenileyebiliyor. Yani gelişmelerden mahrum kalma durumunuz yok.
Ki bu yazılım geliştirme konusuna, aracın bataryalarındaki yazılım sayesinde olabilecek her türlü upgrade de dahil.
Tüm Volvo’larda olduğu gibi iyi bir havalandırma sistemi ve iyi bir müzik sistemi olduğunu da söylemeliyim.
AppleCarPlay ve Android Auto'nun yanı sıra, her türlü konfor ve güvenlik elemanları da eksiksiz olarak otomobilde bulunuyor.
Akıllı cruise kontrol, şerit asistanı, kör nokta uyarısı, trafik tabelaları uyarı sistemi, ne ararsanız var.
Volvo’nun tüm araçlarına koyduğu hava kalitesini kontrol eden ve temizleyen düzenek de mevcut.
ÇALIŞTIRMAK İÇİN EPEY UĞRAŞTIM
Volvo C40’ın direksiyonuna oturunca ilk iş çalıştırma düğmesini aramaya başladım.
Beş dakika kadar arandım.
Bulamadım ve sinirlenmeye başladım.
Sonra konuyu çözdüm.
C40’ta böyle bir düğme yoktu.
Otomobile binince frene basıp, vitesi ileri veya geriye takınca otomobil çalışmış oluyordu. Ayrıca bir çalıştırma düğmesine gerek duymamışlardı.
Akıllıca idi ama benim aynı oranda akıllı olmamam 5 dakikama mal oldu.
Vitese taktım ve gaza bastım.
O an ikinci şaşkınlığımı yaşadım.
Otomobil küçük ama cabbardı. Gaza dikkatli basmak gerekiyordu. Biraz fazla basınca kafayı koltuğa yaslıyordunuz. Önümde bir şey olsa, çarpmam işten bile değildi.
En küçük Volvo’nun altında büyük bir güç saklıydı.
Anladım ki, Volvo bize çift elektrik motorlu ve dört tekerden çekişli olan aracı göndermişti ve bu aracın ön ve arka akslarındaki iki adet elektrik motoru tam tamına 408 beygir güç üretiyordu.
BU KADAR GÜÇ BİRAZ FAZLA
Volvo bu aracın motoruna P8 twin kodunu uygun görmüştü.
Bir alt modeli ise P6 kodlu ve tek motorlu idi ve onun ad gücü makul bir 231 beygirdi.
Bence bu güç bu araca biraz fazla idi.
İşin ilginç yanı her iki tipin de altındaki pillerin toplam kapasitesi 78 kw idi ancak nasıl oluyorsa çift motor ve 408 beygirlik olanın menzili tek motorlu 231 beygirlik motorlu olana göre kağıt üstünde daha fazla görünüyordu.
Belli ki, Volvo fizik kurallarında bir boşluk keşfetmişti ya da P8 motoru çok daha verimli çalışıyordu.
Volvo C40’ın menzil güçlü olanın menzili 450 km olarak gösterilmişti.
Ancak ben bindiğimde yüzde 82 şarj ile 240 km’lik bir menzil gösteriyordu.
Üç gün boyunca şehir içinde kullandığım aracın menzili sadece 60 kilometre geriledi ve 180 km’ye düştü.
BMW iX deneyiminden sonra şehirlerarası yollara çıkmayı gözüm yemedi doğrusu.
Volvo C40, aynı benzinli kardeşi gibi, yol tutuş, sürüş açısından çok başarılı.
Ancak 408 beygirlik motor bu otomobil için çok ama çok fazla güç barındırıyor.
Bu aracın muhtemel kullanıcısı olacak kişiler açısından kontrolü hayli zor bir güç bu.
Bu aracı yolda tutabilmek için bayağı sağlam bir bileğe sahip olmak lazım. Allah'tan sürat elektronik olarak sınırlanmış yoksa C40 uçar gider.
Tam diğer elektrikli otomobiller gibi Volvo C40’ın şarj süresi ile ilgili veriler gerçeği yansıtmıyor ve sadece ideal şartlarda geçerli.
Yani 20 dakikada yüzde 80 şarj iddiası ne bunda ne de diğer araçlarda her zaman geçerli değil.
Çünkü bu şarj süresi araca değil, şarj istasyonunun kapasitesine bağlı ve Türkiye’de bu sürede bu pilleri dolduracak şarj noktası sayısı çok çok az. Daha doğrusu tek tük.
GERÇEK ELEKTRİKLİ DEĞİLLER
Ezcümle şunu söylemek gerek.
C40 iyi bir otomobil.
Ancak özellikle iç mekan Volvo görünümlü fakat Volvo kalitesinde değil.
Biraz ucuza kaçmışlar.
Sürüş özellikleri çok çok iyi.
Buna karşın elektrikli otomobil olarak ne yazık ki, bir jenerasyon geriden geliyor.
Bunlar aslında içten yanmalı araçların elektrikli hale getirilmişleri.
Benzinli motor çıkarılıp elektrik motoru katılmış.
Altına da pil serilmiş.
Ne yazık ki, geçen hafta test ettiğimiz BMWiX de, bu Volvo da aynı durumda.
Oysa elektrikli otomobil tüm aracın sıfırdan elektrikli olarak dizayn edilmesini gerektiriyor.
Bu araçlar da yavaş yavaş geliyorlar zaten.
Bazı markalar bunu son bir yıl içinde çıkarmaya başladılar.
Volvo ve BMW’nin de bu tip sıfırdan elektrikli olarak dizayn edilmiş araçları geliyor.
Ama bu onlardan biri değil.
Bu yüzden de biraz depasse...
Belki de bu açıklarını müthiş gücüyle kapatmak için dingiller arasına 408 beygirlik iki motor koymuşlar.
Gerçekten de keyif veren ama biraz da ürküten bir güç olmuş.
Bu otomobilden almayı düşünenlere tavsiyem 231 beygir gücünde olanı tercih etmeleri.
Ya da Audi RS 6’larla, Mercedes AMG GT 63 4’lerle veya BMW M5’erle drag yarışı yapma niyetleri var ise bu aracı almaları.
Tabii bu tavsiyemle kesenizi de düşünmüş oluyorum. Çünkü 231 beygirlik model 1 milyon 883 bin TL.
P8 twin yani 408 beygirlik olan seçenek ise 2 milyon 72 bin TL.
- Bana katlanan herkese teşekkürler1 yıl önce
- NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?1 yıl önce
- Mirası kim paylaşır1 yıl önce
- Uçlara güç veren bir Anayasa1 yıl önce
- İçimizdeki İrlandalılar1 yıl önce
- Dünün güneşi, bugünün çamaşırı1 yıl önce
- Plan mı pilav mı!1 yıl önce
- Kalksa da görsek1 yıl önce
- İnce dedikodular1 yıl önce
- Oran değil, fark önemli1 yıl önce