Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Dün Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ı yayına bağladık.

Kente dışarıdan tek bir yardım ekibi bile gelmediğini anlattı.

Yerel imkanlarla kurtarma çalışması yürütüyorlardı ama hepimiz biliyoruz ki, daha doğrusu deprem üzerine kafa yoran herkes biliyor ki, deprem sonrası yerel imkanlardan faydalanmak çok zordu. Çünkü yerel ekipler ya kendileri enkaz altında oluyordu ya da kendi yakınlarını kurtarma derdinde.

Destek dışarıdan gelmeliydi.

Ama gelemiyordu.

AFAD sahada yoktu.

Olamazdı da.

AFAD’ın binası ilk çöken binalardan biriydi.

Tıpkı hastane gibi.

Lütfü Savaş’ı dinleyip, görüntüleri gören herkes “Hatay unutulmuş” yorumları yaptı gece boyunca.

Oysa keşke sorun sadece Hatay’la sınırlı olsaydı.

Benzer feryatlar tüm bölgeden geliyordu.

Adıyaman, Kahramanmaraş hepsi ağlıyordu çaresizlikten.

Dün gece saat 12’yi geçiyordu Haluk Levent aradı.

Hatay’da idi, sesi bitkin hatta perişan geliyordu.

“Hatay’a ulaşan tek bir destek yok” dedi.

“AFAD bir ilde deprem olur biz de yardıma gideriz şeklinde organize olmuş. 10 il birden depremle vurulunca, 4 ilde büyük yıkım olunca AFAD çaresiz kalmış çok belli” dedi.

Binlerce enkazın pek azında yerel imkanlarla arama kurtarma çalışması yapıldığını, kimsenin yanına uğramadığı yüzlerce enkaz olduğunu anlattı.

Askeri birliklerin görevlendirilmesinde geç kalındığını düşünüyordu.

Çok ama çok üzgündü.

Bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi, çaresizlik nedeniyle tükenmiş gibiydi.

Aslında depremin asıl vurduğu yer Hatay ve Antakya idi.

Bunu Haluk Levent de teyit ediyordu.

Gece boyunca deprem bölgesindeki farklı kentlerden onlarca depremzede ile görüştüm.

BARİ AKARYAKIT ULAŞTIRIN

Herkes organizasyon bozukluğundan yakınıyordu.

Var olduğu söylenen devleti kimse bulamıyordu.

Enerji altyapısı çökmüştü, kentlere akaryakıt bile ulaştırılamıyordu.

Soğukta hiç değilse otomobillerde ısınmaya çalışanların da, kurtarma ekiplerinin de yakıt bulması mümkün değildi.

Yurt dışından gelen yardım ekiplerini havalimanlarından alıp enkaz alanlarına ulaştıracak organizasyon bile yapılamıyordu.

Partizanca açıklamalara öfke büyüktü.

24 yıl sonra 24 yıl önceki kadar bile olamamıştık.

Depreme hazır olmadığımız gibi, deprem sonrasına da hazır değildik.

24 senede bir arpa boyu yol alamamıştık.

Eski binalar neyse ama yeni binalar bile yıkılmıştı.

Yepyeni kamu binaları, yepyeni hastaneler, daha içine taşınılmamış siteler bile enkaz olmuştu.

Enkazın altında kalan ise yıllar süren umursamazlık, bu umursamazlığı umursamayan partizanlık ve elbette ki, liyakatsizlik olmuştu.

Boğazımızda söyleyemediğimiz çok söz, edep duvarına takılan çok kelime vardı.

Ben söylemesem de, siz anlıyordunuz nasıl olsa.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar