Murakami'yi çevirmeni anlatıyor
Haruki Murakami “İmkânsızın Şarkısı”, “Zemberekkuşunun Güncesi” ve “Sahilde Kafka” gibi romanların yaratıcısı. Daha yayınlanmadan 1 milyonun üzerinde ön sipariş alarak rekor kıran yeni romanı “1Q84” ise nihayet Türkçe’de. Doğan Kitap’tan çıkan romanı HT Pazar okurları için çevirmeni Hüseyin Can Erkin anlattı
1991'de Ankara Üniversitesi Japon Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı'ndan mezun olan Hüseyin Can Erkin, 1992'de Japon hükümetinin bursuyla Japonya'ya gitmiş ve 6 yılı aşkın bir süre Japonya'da yaşamış. Haruki Murakami'nin "Sahilde Kafka" ve "Haşlanmış Harikalar Diyarı" adlı romanları başta olmak üzere, mangalar ve Japon edebiyatından başka birçok önemli yapıtı Türkçe'ye çeviren Prof. Erkin'le Murakami'nin devasa yeni kitabı 1Q84 üzerine konuştuk...
■ Çevirmeni olmadan önce Haruki Murakami okuru muydunuz?
Öğrencilik yıllarımdan itibaren öykülerini okurdum. Fakat onunla gerçek anlamda tanışmam Yunanistan-Türkiye gezi günlüğünü okuduğumda gerçekleşti. Murakami 1980'lerin sonunda Yunanistan ve Türkiye gezisine çıkıyor, gezi izlenimlerini de Uten Enten (Yağmurdan Kuraklığa) başlığıyla kitap haline getiriyor. Bu konuda B. Murat Komşucu'nun henüz yayınlanmamış bir çeviri çalışması var. Türkiye'yi iyi tanıyan bir yazar olması açısından Murakami'yi hemen tüm eserleri okunması gereken yazarlar listemin başına koymuştum.
■ Murakami çok satmasının ve sevilmesinin dışında niçin önemli bir yazardır?
Murakami'nin kendisini diğer çağdaş Japon yazarlarından, hatta dünya edebiyatının diğer yazarlarından ayıran en önemli özelliği bir ayağını kendi topraklarına bir ayağını da dünyaya, evrensel olana basması. Murakami'nin tüm eserlerinde bu, baskın bir unsur olarak görülür. Örneğin, "Sahilde Kafka" adlı romanında Japonya'daki bir olayla Avustralya'daki bir olayı ustaca birleştirerek öykü içerisine yerleştirmesi, Japon edebiyatının bin yıl öncesine gidip oradan Hemingway'a geçmesi, ne bileyim, çalgı eşliğinde öyküler anlatan eski Japon ozanlarından İngiliz romancı George Orwell'e uzanması bunun en önemli kanıtlarından.
'MURAKAMİ ÖNCE DÜNYA OKURUNU ETKİLEDİ'
■ Yeni romanı 1Q84'ten bahseder misiniz? Yıllarca heyecanla beklendi ve çıkar çıkmaz satış rekorları kırdı. Neydi onu okurun gözünde bu kadar cazibeli kılan şey?
1Q84 piyasaya çıkmadan 1 milyonun üzerinde ön sipariş alarak rekor kırdı. Yayınlandığı gün de Japonya'daki tüm kitapçıların önünde sabahın köründen itibaren uzun kuyruklar oluştu. Fakat doğrusu Murakami Japon okurundan önce dünya okurunu etkiledi. ABD'de yaşamasına rağmen, 1995'teki Kobe depreminden sonra depremzedelerin yaralarını sarmak için Japonya'ya döndü ve talk show'lar, gazete yazıları ve röportajlar aracılığıyla yoğun medya faaliyetlerine katıldı. Japonya zor bir dönemden geçiyordu; aynı yıl Aum Şinrikyo tarikatı da Tokyo Metrosu'nda sarin gazı eylemi düzenleyerek binlerce kişinin ölmesine sebep olmuştu. ("1Q84" terör-cemaat ilişkisini ele alıyor, yani meselenin o zamandan beri yazarın kafasını kurcaladığı açık.) Murakami de artık fantastik edebiyattan uzaklaşarak büyülü gerçekçiliğe yakın durmaya başlamıştı. Eleştirmenler eskiden onu "müzik delisi, uçuk bir yazar" diye nitelendiriyor, çok da ciddiye almıyordu. Murakami'nin toplum olarak yaşadıkları acıyı paylaştığını, sağaltmak için çaba gösterdiğini görmek, hem eleştirmenleri hem de Japon halkını etkiledi.
■ 1Q84 ismi nereden geliyor?
Murakami, romanının 1984’e benzetileceğini tahmin etmiş olmalı. Japonca’da Q harfi ve 9 sayısı “kyu” olarak okunur. Yani Q=9 denklemiyle “Bin Dokuz Yüz Seksen Dört”e ulaşmak mümkün. Ama bu aynı zamanda okura bir tuzak. Zira kitap hem 1984 yılında geçiyor, hem de kahramanlarımız bazı paralel evrenlere geçiş yaptıkları için başka zamanlarda... Ve o paralel evrenlerde cevaplaması imkânsız gibi görünen sorularla karşılaşıyorlar. Bence “Q” harfini yazar, “question” yani “soru ” kelimesinin karşılığı olarak da kullanıyor.
■ Kitabı nasıl anlatırsınız?
1968 sonrasında komünist bir devrim hedefleyen bir grup öğrenci başarısız oluyor ve dağlık bir bölgede tarımsal üretime dayalı bir komün hayatı kuruyor. İlerleyen yıllarda bu grup ikiye bölünüyor. Bir kısmı silahlı eylemler düzenlemeye başlarken, diğer kanadı karanlık bir tarikat kuruyor. Kişisel ütopya ve hayallerin tehlikeli de olabileceğini görüyoruz böylece. Aslında o yıllarda Murakami de öğrenciymiş. Röportajlarında bu olayları, idealler daha doğrusu idefiksler peşinde koşan zorba azınlığın, hayatını dilediğince yaşamak isteyen mağdur çoğunluk üzerinde baskı kurmayı denemesi olarak niteliyor.
‘Yayınevlerini inandırmam güç oldu’
■ Japonca’dan çeviri yapmak zor mu?
Japonca bir deniz ve önce orada kendimi suya alıştırıyorum, sonra dönüyorum Türkçe denizinde yüzmeyi öğreniyorum, tekrar Japonca’nın sularına dönerek yüzmenin tadına varıyorum. Tam bu anda bir tsunami üzerime geliyor, kendimi Türkçe’nin durgun sularına atıyorum.
■ Peki ya Murakami çevirmek?
Başladığımda, görüştüğüm yayınevlerini Japonca’dan Türkçe’ye çeviri yapılabileceğime inandırmam güç oldu. Bir Türk’ün Japonca’dan çeviri yapamayacağını düşünüyorlardı. Amacım Türk okurunun Japon edebiyatını “suyunun suyunun suyundan” değil, “suyunun suyundan” okuması.
“Aşk zaten bir bakıma insanın içinin içine sığmaması hali. Ancak 1Q84’te anlatılan aşk, yaşadığımız dünyaya bile sığmayan, sadece paralel bir evrene geçerek geri dönmek yoluyla anlatılabilecek kadar büyük bir aşk.”
- Hayat kalbimize saplanmış bir bıçak6 yıl önce
- 'Mutluluğun kanatları vardır, uçucu ve gezicidir'6 yıl önce
- Şiirsel adalet ya da en fiyakalı final6 yıl önce
- Leonardo ile Michelangelo'nun öldürücü rekabeti6 yıl önce
- Huzurlarınızda Safiye Aylâ6 yıl önce
- Issız ilişkiler6 yıl önce
- Bir Ege köyü nasıl açık hava atölyesine dönüştü6 yıl önce
- Tanpınar'ın bir sinema tutkunu olarak portresi6 yıl önce
- Aşırı tutkulu okurlara dikkat!6 yıl önce
- Karanlık bir peri masalı7 yıl önce