En küçük ama en güçlü ve en hızlı süper kahraman: Ant- Man
Bir çizgi roman ve Marvel sever olarak, Soho’daki Dolby stüdyolarının sinema salonunda, diğer ülkelerden bir avuç gazeteci ile rahat koltuklara gömülmüş Ant- Man’i izlerken, Michael Douglas’ın ne kadar yaşlandığını, sıradan süper kahraman esprileri ve süper Amerikan milliyetçiliği yerine çok iyi müzikler ve yerinde esprilerle dolu filmler yapılmasının ne güzel olduğunu düşünüyordum. Ta ki karıncalar ortaya çıkana ve gerçek aksiyon sahneleri başlayana kadar. 3 boyut gözlüğümü yerine iyice oturturken filmin müziklerini yapan kişiyi alkışlayasım geldi. O kişi çok da uzak biri değil, Christophe Beck. İlk Hangover filminin, Frozen’ın yani zaten sevdiğimiz filmlerin müziklerini yapan kişi. Maalesef onunla tanışıp tebrik etme şansım yoktu ama neyse ki filmin yönetmeni ve başrol oyuncuları ile ertesi gün buluşacaktım.
MICHAEL DOUGLAS (DR. HANK PYM)
‘Jack Nicholson’ı kıskanıyordum’
Klimayla buz gibi soğutulmuş röportaj odasına bıçkın bir delikanlı gibi girdi Michael Douglas. Ben henüz elimi ayağımı nereye koyacağımı bilemezken buz mavisi gözleri ve o çarpık gülümsemesiyle selam verdi. Oscar ödüllü efsane oyuncunun üstünde keten, çok sade ama kesimi süper bir ceket-pantolon, gözlerinin ve bembeyaz saçlarının rengini ortaya çıkartan uçuk mavi bir gömlek vardı. Saçlar özenle geriye taranmıştı. Aşırı derecede yaşlanmış ama bir o kadar da karizmatikti -atlattığı dil kanserine rağmen... O karşımda otururken ilk 5 saniye acaba bir film mi izliyorum diye düşündüğümü itiraf etmeliyim. Ama az önce yanıma gelip kaybettiği annesi ile ilgili soru sormamamı söyleyen basın danışmanı arkada belirince film olmadığını anlıyorum. 70 yaşındaki oyuncu gerçek bir profesyonel olarak röportajları iptal etmemiş, Los Angeles’tan Londra’ya uçmuştu. Ve başlıyoruz konuşmaya.
Film süper. Daha önce hiç süper kahraman filminde sizi görmediğimizi fark ettim filmi izlerken.
Aslında hep istemiştim. Daha önce özel efektleri olan bir filmde oynamadım hiç. Eski dostlarım Danny De Vito ve Jack Nicholson’ı kıskanıyordum. Jack’i Joker’i oynadığı, Danny’yi Penguen’i oynadığı için. Bu çok farklı ve güzel bir deneyimdi, beni düşündükleri için çok mutluyum.
Filmde olduğunuzu ilk duyduğumda kötü karakteri canlandıracağınızı düşünmüştüm.
Evet biliyorum, kötü karakterlerle özdeşleştim ama Amerika başkanından sıradan insanlara kadar her rolden payımı aldım bugüne dek. Bana senaryoyu yolladıklarında doktor rolü basit gibi göründü ama aslında doktorun çok derin bir hikâyesi vardı. Senaryonun dışında çizgi romanlarda anlatılan, dünyayı daha iyi bir yer yapmaya çalışan bir doktorun hikâyesi. Okuması çok keyifliydi.
Filmin ana konusu dışında bir de “baba-kız sorunları” anlatılıyor...
Evet ama o sorunlar için bana senaryo vermelerine gerek yok. Bir telefon defteri verseler de olur. Marvel ailesine artık çok derin bir saygım var çünkü bu konuyu da oldukça iyi yansıttılar.
Daha önceden rol arkadaşınız Paul Rudd ile tanışıyor muydunuz?
Evet, bana ilk söylediklerinde “Evet Rudd” dedim ama sonra gidip Google’a baktım. Sanırım son senelerde Anchorman filmini kaçırmışım. O filmle çok ünlü olmuş Paul. Marvel’in hep çok ilginç bir karakteroyuncu seçimi var. Paul bu rol için biçilmiş kaftandı. Bu rolü oynayacak kişinin keskin zekâlı, pratik ve esprili olması gerekliydi ki Paul öyle. Ona biraz daha fazla can alıcı replik verilmiş olmasını biraz kıskandım tabii.
Ama sizin de gayet can alıcı replikleriniz vardı filmde!
Evet öyle de benimkiler daha çok hikâyeyi anlatan açıklayıcı replikler. Kötü bir filmde başroldeki star olmaktansa iyi bir filmde küçük bir rolümün olmasını tercih ederim.
40 yıllık bir sinema geçmişiniz var. Prodüktörlük de yaptınız. Ant-Man, 30 yıl önce olsa sizin prodüktörlüğünü yapacağınız ve başroldeki süper kahramanı canlandıracağınız bir film gibi aslında...
Doğru. 30 yıl önce Starman filminin prodüktörlüğünü yapmıştım. Jeff Bridges başroldeydi ve o rolle Oscar’a aday olmuştu. Ben o filmde rol almamıştım çünkü filmin yönetmeni ve stüdyo benim oynamamı istememişti! Çünkü o zamana kadar sadece televizyon dizilerinde yer almıştım. O dönemde televizyon yıldızıyken sinemaya geçmek kolay değildi. Ben de prodüktör olarak sinemaya geçtim. Sonra filmlerde rol de aldım, Oscar ödülü de. O ayrı.
Ant-Man’in ilk sahnesinde gençliğinizi görüyoruz. O Michael Douglas’ı özlüyor musunuz?
O dönemler büyüleyiciydi. Beni gülümsetiyor o zamanı düşünmek.
Bu nostaljik bir gülümseme mi mutlu bir gülümseme mi?
Bu apayrı bir film olur! Bir adamın yaşlı halindeki aklıyla gençliğine gitmesini anlatan bir film. Tabii ki hepimiz zaman zaman geçmişe gitmek istiyoruz. Yaşadıklarımızı baştan yaşama şansı istiyoruz... İnsan başarıları kadar başarısızlıkları üstünde de durmalı.
Yolda insanlar sizi en çok karakterinizle hatırlıyor?
Yaşlarına göre değişiyor. Televizyon dizilerinden en kötü filmlerime kadar her filmi hatırlayan çıkıyor.
Hayranların selfie çılgınlığı hakkında ne düşünüyorsunuz?(Aslında sormak istediğim “Bir selfie çekinebilir miyizzzz ama basın danışmanı en baştan buna da iznim olmadığını söylemişti.)
Herkesin ayrı bir merakı var işte... Ben en çok kariyerinin başındaki oyuncular için üzülüyorum selfie gibi gelişmelerden dolayı. Özel hayatları asla kalmadı. Bir hata yaptıkları anda her yerde duyuluyor, görülüyor. BBG evinde gibiyiz sürekli. Kocaman bir bilgi havuzunda yüzüyoruz. Sana karşılığında hiçbir şey vermeyen, bana vereceği paradan bahsetmiyorum, ne senin kurduğun vakfa ne de bir yardım kuruluşuna bağışta bulunmadan, gizlice çektiği yani çaldığı fotoğraflarla senin üzerinden para kazanan magazin dergileri her şeyi mahvediyor. Her şeyin bedeli var.
Çocuklarınız ne dedi?
Kızım ve oğlum da benimle Londra’da filmi izlemeye geldi. 14 yaşındaki oğlum, menajerim gibi. “Baba, beni dinle. Kesinlikle bu filmde olmalısın. Dışarda koskoca yeni bir nesil sinema izleyicisi senin kim olduğunu bilmiyor” dedi. Ben de “Bazısı belki biliyordur” dedim.
O neler izliyor?
Geçenlerde Breaking Bad dizinin bütün sezonlarını tek seferde izlediğini fark ettim ve “o yaştaki bir çocuk için uygun mu bu dizi” diye düşünmeden edemedim.
Geçtiğimiz dönemlerde sağlık sorunları yaşamıştınız...
Sağlık sorunlarımı atlattım, iyiyim.
Birkaç sene önce Türkiye’ye gelmiştiniz eşinizle...
Evet, Yunan adalarını gezerken Bodrum’a uğramıştık. Çok güzeldi. Yemekleri ve insanların içtenliğini unutamıyorum.
MICHAEL PENA (LUIS)
çiftiçilikten oyunculuğa
Ant-Man’in en yakın arkadaşısınız filmde. İkinci adamsınız...
İkinci adam mı? Hayır filmdeki karakterim kendini ekibin başı zannediyor.
Filmde çok eski ama çok güzel bir Ford van kullanıyorsunuz. Modifiye edilmiş bir araç mıydı yoksa içi de dışı kadar eski miydi?
Off! Onu kullanmak harikaydı! Başta çok gerildim çünkü her şeyi çok eskiydi! Hatta frenleri tam çalışmıyordu. Bu kadar büyük bir film çekerken dışı eski görünüp aslında içinde süper bir motor olan araç da kullanılabilirdi. Ama öyle olmadı. İlk sahnede yokuş aşağı gidiyorduk. Yanımda Paul Rudd vardı ve kaza yapmayı istemedim haliyle...
Latin Amerikalı bir oyuncu olarak, sarışın kocaman kaslı aktörlerin süper kahramanları oynadığı bir dünyada yer almak zor mu?
Bu işe ilk başladığımda sadece 10 filmden 1’i beyaz olmayanlara yer veriyordu. Yıldız olmayı hayal etmem bile imkânsızdı. Dustin Hoffman, Robert De Niro gibi idollerimin oynadığı filmleri ezberledim, klasikleri... Ama o zamandan beri Amerika değişti. Afrika kökenli bir başkan var. İzleyici çok değişti. Bu çok etkili oluyor. Youtube da etkili oldu çünkü herkes artık kendi filmini çekiyor. Artık beyaz mı siyah mı olduğun değil komik misin, yetenekli misin o önemli.
Chavez filminde çok iyiydiniz. Hangisi sizin için daha heyecan verici bir film?
Bu filmi yapmak Chavez’i yapmak kadar eğlenceli değil. Chavez bambaşkaydı. O dünya hakkında çok şey biliyorum, o dünyada büyüdüm. Annem ve babam çiftçi. O filmi onlar için yaptım. O dünyayla ilgili çok şey biliyorum ama bu dünyayı bilmiyorum. Oğlum bu filmde oynayacağımı duyunca “Sakın yüzüne gözüne bulaştırma” dedi.
Ailenizde oyuncu var mıydı? Anne babanızın çiftçi olduğunu söylediniz?
Hayır yoktu. Biz çok fakir bir bölgede yaşıyorduk. Annem her pazar beni ve erkek kardeşimi sinemaya götürürdü. Erkek kardeşim en büyük fanım, o da sinemayı çok seviyor. Ama polis olarak çalışıyor. En yakın arkadaşımın annesi oyuncu olmamı sağladı. Çünkü okulda başkalarının taklidini yapıyordum. Her bir kişiyi, 25 sent (10 kuruş gibi) karşılığında. 50 sente satılan bir sandviç vardı, hindili. O sandviçe resmen âşıktım. Taklit yapıp parasıyla sandviç alıyordum. Babam 2 dolar 20 sent harçlık veriyordu ama sandviç, patates cipsi ve kola alınca yaklaşık 4 dolar tutuyordu. O yüzden iyi paraydı kazandığım. Arkadaşımın annesi “Sen oyuncu olmalısın” dedi. Oyuncu nasıl olur bilmiyordum bile. Onun yol göstermesiyle bir ilana başvurdum. 700 çocuk başvurmuş ve ben seçildim. Ne yaptığımı bile bilmiyordum aslında. O filmin çekimlerinin kamera arkası dünyanın en kötü kamera arkası çünkü istisnasız her sahnede birinin arkasında durmuş, ağzım açık çekimi izliyorum ve yönetmen sürekli bana “Çekil” diyor. n
Oğlunuz izledi mi filmi?
İzledi. 6 yaşında bir oğlum var o yüzden her türlü animasyon filmine aşinayım, Ant-Man’i de biliyordum. Ona 1 yaşından itibaren çizgi romanlar okumaya başladım. Küçük çocuklara yönelik, çok basit çizgi romanlar da var. Chavez’i izlediğinde çok etkilenmişti. Bu filmde çok heyecanlandı ama şöyle bir sorun vardı. Sürekli “Baba ama çok heyecanlı en azından okulda anlatamaz mıyım” deyip duruyordu. n
İkinci film için sözleşme imzaladınız mı?
3 film için imzaladım. Marvel genelde böyle yapıyor zaten.
PAUL RUDD (SCOTT LANG/ ANT- MAN)
‘2 dakika için alkolsüz ve karbonhidratsız 1 yıl’
Ant-Man gibi ufak tefek bir kahramnuı canlandıracak kişinin Zeus görünümlü olması beklenmezdi tabii ki ama Paul Rudd’un bu role bu kadar çok yakışacağını hiç düşünmemiştim. Bir yanda Chris Pratt, Chris Hemsworth gibi oyuncular var sonuçta. 46 yaşında olup maksimum 33 gösteren Paul Rudd, öylesine esprili ve yakışıklı ki insanın gidip “Cildiniz için ne kullanıyorsunuz” diyesi geliyor. Zaten filmi izlerken göreceksiniz; ufak tefek yapısından beklenmeyecek karın kasları var ve onların göründüğü sahnede kızlar çığlıklarını tutamadı. O yüzden dayanamayıp sordum:
Sıkı bir diyete girmişsiniz çekimlerde, başladınız mı yeniden yemek yemeye?
Evet ama abartmadan. Marvel’ın ne zaman arayacağını bilemezsiniz. 1 sene boyunca alkol almadım ve karbonhidratı kestim.
Kırışıksız cildinizin ve kaslarınızın sırrı ne?
Bunu şimdi açıklarsam sonra hakkında kitap yazamam!
Kitap mı yazacaksınız?
Hayır canım şaka yapıyorum.
Çırılçıplak değilsiniz ama yine de o tek sahne çok konuşuluyor. Onu çekmek sizin için nasıl bir deneyimdi?
Sonuçta bir süper kahraman vücudum yok. Sadece 2 dakikalık bir sahne olacağını bilmek rahatlatıyordu.
E artık kendinizi süper kahraman gibi hissediyor musunuz?
Hayır, yaptığım diğer işlerde bile daha çok süper kahraman gibi hissetmiştim.
Filmde kadınlarla arası hiç de kötü olmayan, duygusal birini canlandırıyorsunuz. Gerçekte durum ne?
15 senedir aynı kadınla birlikteyim. 15 yıl!
Peki Marvel filmlerinde oynamanın en önemli özelliği çizgi roman dünyasının bir parçası olmak. Biliyorsunuz bu filmlerin aşırı büyük fanatikleri var. Sıradan hayranlar değiller...
Evet farkındayım, onlarla çoktan karşı karşıya gelmeye başladım. Comic Con’a (Her yıl düzenlenen çizgi roman fanları etkinlikleri, dev bir fuar) katıldık ve gördük. Ama onları anlıyorum çünkü bir şeye o kadar hayran olmak farklı bir duygu. Babamın Titanic takıntısı vardı. Dünyadaki en büyük Titanic hayranı olabilir. Tarihi Titanic turları veriyordu, hayatı buydu. Sevdiği şeyi buldu ve bundan bir kariyer yarattı. n
Peki çekimlere başlamadan önce daha önce süper kahraman filmlerinde oynamış oyuncularla görüştünüz mü?
Chris Pratt’la konuştum. Özellikle Comic Con’un nasıl olacağını sordum. “Comic Con’a gittikten sonra hayatında bir daha başka hiç kimseden o kadar çok sevgi görmeyeceğinden emin ol. Buna hazır olmalısın. Binlerce insan senin yaptığın şeyle heyecan duyacak” dedi. Çok eğlenceliydi. Michael (Douglas) da “Burada beklediğimden daha çok yetişkin insan var” dedi.
PEYTON REED (YÖNETMEN)
‘Sonuca âşık oldum’
Dünya çapında 225 milyon dolardan fazla hasılat yapan Yes Man gibi bir komedi filminin, New Girl gibi dizilerin yönetmeni Reed, gözlüklerinin ardından zekâ fışkıran bir adam. She & Him gibi aşırı iyi müzik gruplarının, aşırı iyi kliplerini çeken, GAP gibi markalara Sarah Jessica Parker gibi isimlerle reklam filmleri hazırlayan bir adam. Onun yaptığı bir film, çok bilet sattıracak bir süper kahraman filmi de olsa tabii ki komik olacaktı. Ve de klasik anlamda komik değil! O yüzden onunla röportaj yapmak ayrıca heyecan vericiydi.
Çizgi roman okumanın faydaları ne sizce?
Küçükken çok okurdum ve çizgi romanlardan çok fazla yeni kelime öğrendim. Bu, modern mitoloji ve büyüleyici. Sinemaya aktarılması da hiç kolay değil aslında.
Guardians of The Galaxy filmi ile Ant Man sürekli kıyaslanacak gibi görünüyor çünkü hem beklenmedik fantastik filmler hem bu janra komedi ekliyorlar hem de müzikleri çok iyi. Ama bir başka ortak özellik de iki filmdeki kahramanların aile meselelerinin anlatılması...
Marvel hikâyelerinin hepsinde aslında aileyle ilişkiler mutlaka konu edilir. Bu filmi farklı yapan şey, süper kahramanın bir kızının olması. Eşinden boşanmış, kızına çok düşkün. Diğer tarafta Dr. Pym var, o da eşini kaybetmiş ve kızına karşı çok sert... Bu hikâyelerin anlatılması gerekliydi.
Filmin müzikleri en baştan beri aklınızda mıydı?
Evet yazmaya başlamadan düşünmeye başlamıştım. Hem soygun filmi gibi olsun hem de Ant Man marşı gibi olsun ama caz elementleri içersin... Aklımda bunlar vardı. Büyürken çok sevdiğim John Wayne filmlerinde en akılda kalıcı şeylerden biri, o ıslık sesi gibi müzikti. Oradan etkilendiğimi söyleyebilirim. Christophe Beck ile konuştuk, “Bunu yapabilir miyiz” diye sordum. Düşünmek istedi ve geri geldiğinde her şey hazırdı. Çok sevdim çünkü müzikler filmin geneline pozitiflik katıyor. Commodores var, The Cure var içinde. Hepsi hayranı olduğum gruplar. Bir de filmde çok fazla iPhone esprisi var. “Bir aktör iPhone’dan müzik dinlese neler dinler” diye düşündük. Sonuca âşık oldum.
Evangeline Lilly
Filmin güzel kadını Lost’tan tanıdığımız Evangeline Lilly. Michael Douglas’ın kızı rolünde. O uzun dalgalı saçlar ve vücudunun atletik güzelliğini ortaya çıkartan atlet-şortlar yerine oldukça sert, kurumsal bir imaj çizen takımlar giyiyor. Saçları da çok farklı ama izlerken bir kez daha çok güzel olduğunu fark ettiriyor. Sağ gösterip sol vurduğu bir rolde olan Evangeline Lilly maalesef, Londra’daki galaya katılmadı ama yönetmen Reed Lilly hakkında şöyle dedi: “Ben her zaman Evangeline’in hayranıydım. Bu filmdeki dinamik ve çok yönlü karakteriyle izleyicinin onun gerçekten farklı bir yönünü tanıyacağını düşünüyorum
FİLMİN HİKÂYESİ
Ant-Man giydiği kostümle karınca boyutlarına küçülebilen ve çok hızlı hareket eden, çok güçlü bir süper kahramanın hikâyesi. Michael Douglas yani Hank Pym, Ant-Man kostümünü yaratan bilim adamı. Kostüm giyen kişi boyut olarak küçülürken güç olarak büyüyor. Pym, Scott Lang’e yani Paul Rudd’a kostümle gelen gücü kullanmayı öğretiyor ama bir yandan da kızı Hope ile ilişkisinde sorunlar yaşıyor. Her süper kahraman filminde olduğu gibi bir kötü kahraman da var. Sarı bir Ant-Man kostümü yaratan, Pym’in eski öğrencisi ve Hope’un sevgilisi Darren Cross yani gerçek adıyla Corey Stoll. Gerçek bir kötü adam Stoll! Doktor Pym ve kızı Hope, Scott’u, o sarı kostümü çalması için eğitiyorlar çünkü kötü birinin elinde öyle büyük bir güç olmasını istemiyorlar. Özetle San Farncisco’da çekilen film böyle! Ha bu arada film bitince sakın hemen salonu terk etmeyin! Çünkü asıl bomba jenerik bitince geliyor.
- 'Kodla birlikte sanatta yepyeni bir çağ açıldı'9 yıl önce
- Hrant Dink'in hayatı sahnede9 yıl önce
- 'Aşık terapisiyle kanseri yendim'9 yıl önce
- Göbek at dertlerden kurtul!9 yıl önce
- Bilim ve sanat aynı yerde9 yıl önce
- 'Neden bu kadar ciddisin?'9 yıl önce
- Pamuk Prenses'in sesi karşınızda9 yıl önce
- 'Barışı sağlayacak olan müziktir'9 yıl önce
- Aslıhan Ünaldı filmini bitirmeli9 yıl önce
- Oben Budak 'Kanser olunca müziği bıraktım'9 yıl önce