Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

23 Nisan 1920’de açılan İlk Meclis’in siyasi ve sosyal yapısının, ülkenin bugünkü sorunlarına bile çözüm olabileceği tezini savunanlardanım.

Çünkü İlk Meclis'in yapısı, temsil kabiliyeti ve işleyiş şekli, arzuladığımız Türkiye mozaiğini tam yansıtıyordu.

Bu konuda, 1998 yılında hazırladığım belgeseli ardından kitaplaştırmıştım. O günden bu yana İlk Meclis konusunda hep dikkat kesilirim.

2003 yılında TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın iletişim danışmanı olduğumda, İlk Meclis daha çok ilgi alanıma girdi. Arınç her fırsatta, o Meclis'in Türkiye’nin aradığı siyasi ortamı ve ortak ruhu daha iyi yansıttığını bir şekilde vurgulamaya çalıştı.

NEDEN İLK MECLİS ÖNEMLİ?

İlk Meclis Osmanlı Meclis’i Mebusan’ın devamı niteliğindeydi aslında. Yeni seçilen mebuslar eskilerle birleşmiş, 127 kişi olarak 23 Nisan’da Meclis’i açmışlardı.

Yani İmparatorlukla, ileride kurulacak Cumhuriyet arasında bir bağ kurulmuştu ve başkenti işgal edilmiş devletin devamını temsil ediyordu.

Mustafa Kemal ve arkadaşları savaşın ortasında ilk iş olarak Meclis’i kurarak, millet iradesine verdikleri önemi tüm dünyaya göstermişlerdi.

Bu Meclis aynı zamanda orduyu kuran, Kurutuluş Savaşı’nı yöneten bir merkez olmuştu ki, meşruiyetini milletin iradesinden alıyordu.

İlk açılışında 127 kişi olan Meclis’in milletvekili profili hayli dikkat çekiciydi.

Yaş ortalaması 42, yüzde 60’ı yabancı dil bilen, son derece iyi eğitim almış, entelektüel seviyesi yüksek, seçkin kişilerden oluşmaktaydı.

Kürtlerden Alevilere, Lazlardan Arnavutlara, Türklerden Arap kökenlilere kadar, İmparatorluğun tüm renklerini ve seslerini temsil ediyordu.

Hepsinin tartışmasız ortak hayali, tam bağımsız bir devlet kurmaktı.

Ortak akılla hareket ediyorlardı. Konuşma kürsüsünün tam arkasına bir levha asmışlardı.

“Onlar aralarındaki işleri istişare ederek yürütürler” (Şura Suresi 38. Ayet) yazılıydı bu levhada.

ÖZGÜR TARTIŞMA ORTAMINDAN DİKENSİZ GÜL BAHÇESİNE

İlk Meclis’teki tartışma ortamı son derece özgürlükçüydü. Meclis Başkanı ve Başkomutan olmasına rağmen Mustafa Kemal ve diğer yöneticiler yeri geldiğinde sert biçimde eleştiriliyordu. Sağlıklı bir tartışma ortamı vardı.

Ancak Büyük Zafer’den sonra yenilenen seçimlerde İlk Meclis’i oluşturan milletvekillerinin özellikle muhalif olanlarının çoğu parlamentoya giremedi.

Bütün kesimleri, sesleri ve renkleri temsil eden tablo bozuldu. İşlerin istişareyle yapıldığını vurgulayan levha kaldırıldı.

Meclis bir süre sonra dikensiz bir gül bahçesine döndü ve muhalefet ortadan kalktı.

İlk Meclis'in siyaseten ve sosyal olarak gerçek bir parlamento görevi gördüğü, o tablonun çok uzun yıllar bir daha meydana gelmediği sosyal bilimciler tarafından hep tartışılmıştır.

Bu konuda son derece önemli eserler de yayınlanmıştır.

Aslında bir arada yaşamak, ortak bir zeminde buluşmak ve çok sesli bir ülke olmak için aradığımız örnek, İlk Meclis’te bize kendini göstermişti. Lakin ömrü uzun olmadı.

23 Nisan’ı kutlarken, sadece çocuklarımıza armağan edilen bir bayramı değil, son derece önemli bir siyasi deneyimi de tartışmamız gerekiyor.

Bu çok az yapıldı.

Şimdi yeni sistemde Meclisin görevi, yetkisi, gücü, temsil kabiliyeti çok farklı bir tartışma konusu.

Daha birincisini halledemeden, başka bir tartışmanın içinde bulduk kendimizi.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar