Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Bir arayış sürecinde insanlar.

Siyasi ve ekonomik tıkanmışlık nedeniyle girildi bu arayış sürecine.

Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada yaşanıyor. Hem de huzursuz ve bilinçsiz bir arayış şekli.

BATI MEDENİYETİ ÇÖKECEK Mİ?

5-6 yıl önceden başladım bu süreci takip etmeye.

Yeni Şafak’ta yazdığım dönemlerde Avrupa ve Amerika’da baş gösteren huzursuzluğun nedenleri üzerine çok kafa yormuş, Batılı kaynakları takip etmeye çalışmıştım.

İlgiyle takip ettiğim isimlerden biri de Jim Roger isimli bir ekonomistti.

2017’de “Batı medeniyeti çökecek” diye herkesi şaşırtan bir demeç vermişti Bussines İnsider’a.

Roger, George Soros’un eski ortaklarındandı ve Batı dünyasında oldukça yakından takip edilen bir isimdi.

Aşırı borçlanma ve ekonomik bozukluk nedeniyle başta ABD olmak üzere, Batı ülkelerinde çok büyük çöküşlerin olacağını söyleyerek gidip Çin’e yerleşti.

Hatta çöküşün tarihini de verdi: 2018.

Aslında Roger’in ekonomik öngörüsü ertesi yıl tutmadı ama Batı'daki huzursuz arayış dışa vurmaya başladı.

BATI'NIN HUZURSUZ ARAYIŞLARI

Trump aşırı sağın desteği ile ABD Başkanı oldu. İngiltere Brexit ile AB’den ayrıldı.

Fransa’da Sarı Yelekliler isyanı başladı.

İtalya’da bir sosyal medya fenomeninin kurduğu 5 Yıldız Hareketi iktidar ortağı oldu.

Ukrayna’da Zelenskiy adında TV yıldızı devlet başkanı seçildi.

Tüm Avrupa’yı ve ABD’yi içine alan huzursuz arayışın ortak noktaları vardı:

İçe kapanmacı, yabancı düşmanı, popülist milliyetçi, İslamifobik, antisemitist…

Bu ortak noktalara rağmen tepkilerin belirsiz ve karmaşık olduğu da anlaşılıyordu.

Urban gibi aşırı milliyetçi ve popülist tipler Macaristan’da iktidara gelirken, Fransa’da Le Pen gibi ırkçılar oy toplamasına rağmen Macron gibi sosyal demokratlar iktidara seçildi.

Almanya’da ırkçı parti parlamentoya girerken, İngiltere’de Muhafazakar Parti lideri Boris Johnson iktidara oturdu.

Milletler bir arayış içindeydi ama neyi istedikleri tam olarak belli değildi aslında.

Yani 1990 ve 2000'li yılların başında olduğu gibi liberal bir rüzgar bütüncül bir akım Avrupa’yı etkisi altına almamıştı.

Ya da sosyal demokratların topyekûn yükselişinden bahsedemezdik.

Milletler rahatsız, mutsuz, ekonomik olarak zor durumda ama buna karşın ne istediğini tam olarak bilmiyordu kısacası.

SORUN DAHA DERİNDE VE BİR DİP DALGA YARATMIŞ DURUMDA

2017 yılında kaleme aldığım makalede sorunun daha derinlerde olduğunu, şimdilik ekonomik tepkilerle kendini ifade ettiğini söylemiştim.

Derinlerdeki sorun tespitim de şuydu:

“Modernizmin en güçlü argümanları ve kavramları olan; daha çok kontrol etmek (emperyalizm), daha çok kazanmak (kapitalizm), daha çok yayılmak (globalizm) artık Batı toplumunun en büyük belası oldu ve kendi halkını sömürüyor.”

Bu cümleyi kurmanın sebebi de Roma’da konuştuğum bir taksi şoförü ve üniversite hocasıydı. İkisi de Almanya’nın kendilerini sömürdüğünü, AB’den çıkmak gerektirdiğini söylemişti bana.

Bu dip dalgayı yavaşlatan iki şey oldu:

Pandemi ve Ukrayna-Rusya savaşı.

İnsanlar canlarının derdine düştü ve devletlerinin yardımına muhtaç oldular. Bu nedenle de arayışa ara verdiler.

Doğal olarak iktidarda devleti yöneten partiler gözlerini çevirdiler.

Onlar da beceriksizliğin en iyi örneklerini sergiledi!

İtalya, İspanya, İngiltere, ABD, Almanya Pandemi’de krizi yönetemedi ve büyük tepki aldılar.

Trump’ın seçim kaybetmesinin sebebi buydu.

Almanya’da Merkel’in partisi oy kaybetti, kendisi de siyaseti bıraktı.

İngiltere’de Pandemi ve sonrasında yaşanan ekonomik kriz yüzünden Boris Johnson istifa ettirildi kendi partisi tarafından.

İtalya’da 5 Yıldız Hareketi de gözden düştü ve iktidardan uzaklaştı.

Fransa’da Macron Cumhurbaşkanlığını kazandı ama Fransızlar onu parlamentoda cezalandırdı ve çoğunluğu kaybetti...

Batı, özellikle ABD ve İngiltere, Ukrayna işgalini bir dalga kıran olarak çok iyi kullandılar. Krizi biraz olsun ötelediler.

Ancak bu krizi yönetmede de başarısız olacaklar gibi gözüküyorlar.

Dolayısı ile yavaşlayan Pandemi ve sönümlenen Ukrayna savaşı sonrası "huzursuz arayış" yeniden kendini gösterdi.

İktidarları, siyasi düzenleri değiştirmeye devam edecek gibi gözüküyor. “Son Osmanlı” Boris Johnson bunun tipik örneği.

DAHA ÜRTKÜTÜCÜ BİR DURUM VAR

Lakin sorunun hala ekonomik bozukluk olduğunu düşünenler yanlıyor.

Daha derin ve daha güçlü bir değişim dalgası geliyor dipten.

Ürkütücü olan iki şey var:

Birincisi, insanlar ne istediklerini ve nasıl bir değişim talep ettiklerini tam olarak bilmiyor. Bu yüzden çok absürt tercihlerde bulunabiliyor.

İkincisi Jim Roger’ın dediği gibi Batı Medeniyeti çöküşe geçti ama yerine hangi medeniyet yükseliyor?

Çin değil zira o bir medeniyet önermesinde bulunmuyor.

DNA’yla oynanmış kapitalizm taklidi sunuyor insanlığa sadece.

Dolayısı ile boşlukta sallanacağımız, belirsiz ve huzursuz bir sürece doğru ilerliyoruz.

TÜRKİYE DE HUZURSUZ ARAYIŞIN KISKANCINDA

Türkiye de tüm bu gelişmelerden etkilendi doğal olarak. AK Parti iktidarının ilk yıllarında liberal rüzgarla ilerlerken, son dönemlerde popülist milliyetçilik ile kendini ayakta tutmaya çalışıyor.

Yine Batı'daki yabancı ve mülteci düşmanlığı, popülist milliyetçilik burada da kuvvetli bir dalga yaratmış görünüyor.

Ve dikkat ediniz o huzursuz arayış burada da benzer şekilde görünüyor.

Millet iktidardan şikayetçi, gidişatı eleştiriyor ama tam olarak ne istediğini bilmiyor.

Bu belirsiz ve huzursuz arayışı biraz tedirgin edici görüyorum şahsen.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar