Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Sakarya’nın Geyve ilçesi, tarım havzasıdır. Hemen yanındaki Alifuatpaşa, Pamukova ile birlikte muhteşem verimli ovalarda, çok çeşitli ürünler yetişir.

Özellikle kavun, üzüm, ayva, erik, elma, kirazda Türkiye’de iddia sahibidir.

Zaten ayva ve kavunda çok özel olduğunu coğrafi işaret alarak da gösterdi.

BOŞ KALAN VERİMLİ TOPRAKLAR

Geçen sene bağbozumu esnasında da buradaydım.

O gün Geyveli çiftçinin bağını satma gerekçesi beni çok etkilemişti:

“Çocuklarım bu işi yapmıyor. Benden sonra yapacak kimse yok. Bu yüzden satacağım bağı.”

Önceki gün Geyve Belediye Başkanı Murat Kaya ile o güzelim ovada, üzüm bağlarının arasından geçerken bana ekilmemiş araziler gösterdi.

“Bunlar artık tarım işini bırakanların arazisi. Çiftçilerimiz yaşlandı, çocukları da bu işi yapmıyor. Bu yüzden de toprağı ekecek kimse yok. Bu bizim için büyük kayıp.”

Ekilmeyen araziler İstanbul’dan gelen insanlar tarafından alınmak istiyor. Çoğu da bağ evi görüntüsüyle bir yazlık yapılmak için aslında.

Ancak Başkan Kaya buralarda bağ evi dahi yapılmasına müsaade etmiyor. Zaten Geyve’de yeni imar alanları da açmayarak tarım arazileri korumayı başarmıştı.

BEN ÖLÜNCE BAĞIM DA ÖLECEK

Çiftçilerin ürünlerini getirip sattığı toptan pazar yerinde, tarımın önlenemeyen kan kaybını bizzat görme imkanım oldu.

Çiftçilerin neredeyse tamamı 55 yaş üstü.

Etrafımda küçük bir grup oluştu. Sorunlarını anlatıyorlar.

Elbette en büyük sorunları girdi maliyetlerinin artması. Ürünlerinin para etmemesi.

Sonra birisi o can alıcı konuyu açtı.

Şöyle dedi 16-17 yaşındaki oğlunu göstererek: “Oğlum bu işi yapmak istemiyor. Tarlaya bağa, bahçeye gelmiyor. 'Parasını vereyim, başkası yapsın' diyor. Ben tek kaldım.”

Daha yaşlı olan çiftçi dramatik ses tonuyla söze karıştı:

“Ben öldüğümde benim bağım, bahçem, tarlam da ölecek biliyorum. Çocuklarım gidip şehirde işe girmek istiyor. Babam bu işi yapardı ben de onu takip ettim ama benim çocuklarım yapmıyor.”

Kavunlarından birini elime tutuşturan bir diğeri:

“Burada çalışacak insan da bulamıyoruz. Kızıyorlar ama göçmenler olmasa bu ürünü tarladan toplayamayız artık. Bizim insanımız çalışmak istemiyor.”

Sakarya’da bir fabrikada güvenlik görevlisi olmayı, devlette memur, fabrikada işçi olmayı daha önemli görüyor gençler. Ya da kripto para ile bir an önce zengin olmak daha cazip onlar için.

Son derece berrak bir zihni ve güncel bilgileri olan yaşlı bir çiftçimiz, Geyve’nin meşhur üzüm salkımlarını kucağıma doldururken ona sordum:

“Senin çocukların üzüm bağlarını yaşatmaya devam etmesi lazım. Bunu nasıl sağlayacağız?”

“Bilmiyorum. Çok zor. Benden sonra bu üzümü kimse yetiştirmez ailede.”

TARIM TOPRAĞI GİBİ TARIM İNSANI DA AZALIYOR

Doğrusu son derece dramatik sahnelerdi.

Başkan Kaya boş kalan tarlaları gösterdikçe içim burkuldu.

“Bu sorunu çözmeliyiz. Birlikte çözmeliyiz. Tarım bizim can damarımız, ülkenin geleceği. Ama yeni nesil yapmıyor bu işi. Bunu cazibe merkezi haline getirmeliyiz.”

Aslında Geyve’de karşılaştığım bu manzaraya Gönen’de hayvancılık ve mandıracılık yapanlarda, Güre’de zeytincilerde, Antalya’da sebzecilerde, Amasya’da buğday üreticilerinde da karşılaşmıştım. Bu insanların çocukları babaları gibi toprakla uğraşmak istemiyor.

Belki de en dramatik örneklerden birini Sakarya’da gördüm: Babasının tarlasını satan çocuklar, oraya kurulan fabrikada bekçi olmuştu.

Tarım arazileri son 20 yılda %25-30 azaldı. Neyse ki verimliliği arttırmayı başardık da aç kalmadık.

Fakat tarım arazileri gibi, tarımsal faaliyet yapanların azalması, babadan oğula geçmemesi, tarımda çalışacak yerli insan bulunamaması en az toprakların azalması kadar kritik bir sorun.

Bu sorunu tartışalım. Çözüm yolları bulalım. Fikri olan bir adım öne çıksın.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar