Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Söz vermiştim…

Geceleri ateş, gündüzleri enkaz başında oturduğumuzda, dermanı tükenmiş afetzedelere söz vermiştim.

İnsan kurtarmak için enkaza girip çıkmaktan üstü başı yırtılmış gönüllüye, kurumsal sorunlar yüzünden gözleri dolu dolu problemleri anlatan AFAD çalışanlarına, hayat kurtarmak, soğuktan afetzedeyi taşımak için can atan ama Kızılay’ın çay dağıtma aracında bardaklara çay dolduran fedakar Kızılay çalışanına söz vermiştim.

Koordinasyon yüzünden daha az verimli çalıştığı için hayıflanan polis memuruna, "Yeterli teknik cihazımız olsa daha fazla can kurtarırdık" diye kömür gözlü madenciye, çaresiz kaldı diye göz yaşı döken itfaiyeciye, "Araç verilseydi daha fazla ihbara gider, kurtarma yapardık" diyen Meksikalı arama kurtarma ekibine söz vermiştim.

Kriz masasındaki kavgalardan, çekişmelerden usanıp kendi başına bir şey yapmak için uğraşan valilik, belediye, bakanlık yöneticilerine…

Velhasıl Malatya’da, Maraş’ta, Adıyaman’da, Hatay’da, İskenderun’da o tozlu caddelerde, sokaklarda, soğuk günlerde gördüğüm aksaklıkları yazacağıma söz vermiştim.

Bir tek şartım vardı:

Enkaz altından can kurtarıyor insanlar. Bunları çıkartalım, cenazelerimizi defnedelim öyle tartışalım bu konuları demiştim.

Artık enkaz altından ses gelmiyor. Tüm canlar sustu. Cenazelerimiz defnediliyor.

Şimdi kurumların eksiğini, yanlışını, doğrusunu tartışabiliriz.

Artık boğazımıza düğümlenen acı; konuşmamıza, yazmamıza biraz izin veriyor.

Yıkmak için değil, onarmak, güçlendirmek için devleti eleştirip, tartışacağız tabii ki.

DEVLETİ ACİZ GÖSTERMEME PANİĞİ

Şaşırıyorum.

“Devlet aciz kalmadı” demek için gösterilen çaba, milletin düştüğü acziyeti anlatmak için gösterilmedi.

Kutsal, dokunulmaz, eleştirilemez devlet algısından sonra, şimdi de aynı özelliklere sahip kurumlar çıktı ortaya.

AFAD’ı eleştiren “hain”.

Kızılay'ı yetersiz bulan “namussuz”.

Asker geç çıktı diyen “devlet düşmanı”…

Ne oluyor böyle?

Sahada bu kurumlarla ilgili eksikliği gören insanlara hakaret ediliyor, linçe tabi tutuluyor.

Mesela kurtarma çalışmaları… İlk gün şu kadar bin arama kurtarma ekibi afete gitti deniyor. Doğru, bir detay var ama. Bizim on binlerce kurtarma ekibine ihtiyacımız vardı.

Adıyaman’da ya da Hatay’da kardeşinin, çocuğunun enkaz altındaki sesini duyan ama çaresizce kurtaramayan birinin yanına otursaydı o devlet yetkilisi, çalışmaların ne kadar iyi gittiğini söyleyemezdi…

Fakat ne acıdır ki yüzlerce köye, onlarca ilçeye, on binlerce eve ulaşılamamışken, ilk gün canlı yayına çıkıp, “Ulaşılmayan bir nokta yok” diyebildi bir kurumun başkanı. Ve o kurumu eleştirenlere ağız dolusu hakaretler ediliyor şimdi.

Tüm bunlar şu nedenle yapılıyor.

Devletin kurumunu eleştirmek, devleti aciz gösterir..

Siz şimdi “Her şeyi yaptık, devlet tüm kurum ve kuruluşlarıyla afet bölgesindeydi” dedikçe ne oluyordu orada biliyor musunuz?

İlk iki gün ekmek kıtlığı çekenler kamyonlardan dağıtılan ekmeği almak için uğraşıyordu, bu yüzden sizi duyamadılar.

“Her yere ulaştık” dendikten 5 gün sonra gidilebilen köylerde insanlar elektriksiz kaldığı için sizi izleyemediler.

Ve, üçüncü, dördüncü günde “her geçen gün sesi zayıflıyor” diyen, arama kurtarma ekipleri gelsin diye çırpınan insanlar öfkeden deliriyordu.

Kurumların envanterindeki ekipman sayısı anlatıldığı kadar, milletin dertleri anlatılmadı maalesef.

HİÇBİR DEVLET BU AFETİ YÖNETEMEZ

Şurası bir gerçektir, dünyanın en güçlü devletleri bile böyle bir afeti yönetemez. Tarihte eşi benzeri olmayan bu felakete kimsenin gücü yetmez.

O zaman, "Devletin imkanları bu afete yetmedi" demek neden acizlik olsun ki?

“Her yere yetişemedik” demek neden ayıp olsun ki?

Bu, "Her şeye yettik, her kurum çok iyi çalıştı" kompleksi nedendir?

Kimse devletin, kurumların tüm enkaza aynı anda arama kurtarma ekibi göndermesini bekleyemez. Bunu eleştirmek de doğru değil.

Ama bakın ne oldu:

Bir yetkili çıksa göz yaşları içinde "Dünya tarihinin gördüğü en büyük felakette her enkaza yetişemedik, bizi affedin" dese, o millet buna kızmaz, onunla oturur ağlar.

Sahi neden hiç ağlayan devlet yetkilisi görmedik?

Ama böyle yapmak yerine, "AFAD arama kurtarma ekipleri birkaç saatte afet bölgesine ulaştı, AFAD’ı eleştiren şerefizdir” derseniz, o zaman 3-4 gün boyunca arama kurtarma ekibi görmeyen binlerce insanın bedduasını alırsınız.

SAHADAKİ GERÇEK İLE ANKARA’DAKİ BİLGİ FARKLI

Depremde, “Devlet hiçbir şey yapmadı” diyenlerle, “Her şey yapıldı” diyenler aynı derecede yanılıyor.

Evet, arama kurtarma ekibi ilk gün gitti ama binlerce gidilmeyen yer vardı.

Evet, asker ilk gün sahaya çıktı ama sayısı azdı yetmedi.

Evet, madenciler ilk gün Hatay’a getirildi ama sayısı çok azdı, binlercesi ancak üçüncü günü sahaya taşınabildi.

Evet, Kızılay ilk gün Maraş’a gitti ama birçok yere de gidemedi.

Yetemedik... Buna kızılmaz. Ama “yettik” diyenlerle, “devlet yok” diyenler aynı şekilde insanları çileden çıkartıyor.

Sahada bizim gördüklerimiz, vatandaşın yaşadıklarıyla Ankara’da açıklanan bilgilerle örtüşmüyor.

Gerçeğin bir kısmını gösterip, fotoğrafın tamamını görmemek sorunları çözmeyeceğim demektir.

Kimse devletin kurumlarına böyle bir felakette, her yere yetişemedin diye kızamaz. Ama yetiştim dediği için, yetiştiği yerde iyi çalışmadığı için eleştirebilir elbette.

Hani “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” diyorduk? Devleti yaşatıp insanı unutmak denir bugünkü hale…

Şimdi kurumları masaya yatırıp tartışmalıyız.

Bunu devletimiz daha iyi olsun, daha güçlü olsun, milletine daha iyi hizmet etsin yapmalıyız.

Çünkü İstanbul depremi geliyor. Daha büyük felaket. Hazırlanmalıyız…

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar