Son 50 kişi…
İSTANBUL KARAİM CEMAATİ (Banu Yılmaz Kolankaya / İletişim)
Her ne kadar biz ısrarla yok etmeye çalışsak da, İstanbul parayla ölçülemez bir kültür hazinesi. Sadece yapıları, coğrafi ayrıcalığı, tarihi ile değil, çağlar boyu içinde yaşayan etnik veya dini gruplar da onun muhteşem zenginliğinin bir parçası. Medeniyetler beşiği İstanbul’da yaklaşık iki bin yıllık bir geçmişe sahip olan “kültür grubu” Karaim Cemaati bunlardan biri.
Musevilik tarihinin en içe kapalı ve kadim topluluklarından olan Karaim, Talmudist/Rabbani Yahudiliği yani din bilimcilerince geliştirilen Yahudiliği reddederek, sadece yazılı Tevrat’ı mevcudiyetinin temeline koyan bir inanç topluluğu. Hz. Musa’nın takipçileri arasındaki bu ayrılık, Tevrat’ın tefsirinin kitaplaştırılması sonrası ortaya çıktı. Tanrı kelamı olarak Musa Peygamber’e vahiy edildiğine inanılan kutsal kitap Tevrat’ın tefsiri üzerine devam eden çalışmalar önceleri sözlü bir halde gelecek kuşaklara aktarılmakta iken, bir süre sonra bu sözlü gelenek uygulamasından vazgeçilerek, Tevrat’ın tefsiri çalışmaları yazıya geçirildi. Sözlü geleneğin yazıya geçirilmesi neticesinde ortaya çıkan Talmud, Yahudi dininin sözlü yasa kitabı haline geldi. Bu noktada Musa’nın dinine inanan İsrailoğulları arasında ortaya çıkan anlaşmazlık, Talmud’u reddeden Yahudi dini inananlarının varlığından kaynaklanıyor.
Karaimlik, Yahudi inancının sözlü gelenek kısmını, yani din adamlarının yorumlamalarını reddederek, sadece Rab tarafından gönderildiğine inandıkları yazılı Tevrat’ı kabul ediyor ve “Eski Ahit’in bireysel ve bağımsız olarak, otoritelere bakılmadan okunup yorumlanması gerektiğine” inanıyor.
“İstanbul Karaim Cemaati” adlı bu araştırma “İstanbul Karaim Cemaati Üzerine Antropolojik Bir İnceleme” başlığı altında Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’ne (Sosyal Antropoloji Anabilim Dalı’na) sunulmuş 2019 tarihli bir doktora tezi aslında. Şimdi, kitap haline dönüştürüldü. “Hep çok az sayıda mensupla var olmuş böylesi bir kültür grubunun varlığı, kendilerinden ilk haberdar olduğum andan beri beni motive eden itici güç oldu. Çalışmam hem bir ilk hem de büyük ihtimalle son olacak” diyor, yazar Banu Yılmaz Kolankaya.
EN KALABALIĞI İSRAİL’DE
Bugün dünyanın çeşitli bölgelerinde Karaim toplulukları var; ABD, Fransa, Romanya, Polonya, Kırım, Ukrayna, Mısır, İsrail, Suriye, Türkiye gibi ülkelerde yaşamlarını sürdürüyorlar. Karaim toplulukları tarihleri boyunca Irak, Suriye, İsrail, Mısır, Türkiye, Kırım, Litvanya, Polonya, Fransa ve Amerika’da mevcudiyet göstermiş. En kalabalık Karaim topluluğu İsrail’de. Politik ve dini sebeplerden dolayı nüfus sayımı yaptırmak istemeseler de, İsrail’deki Karaim cemaatinin nüfusunun 8000 ila 25 bin arasında olduğu tahmin ediliyor; kökenlerinin, mezhep kurulduktan hemen sonraki zamanlarda Mısır’dan göç eden inananlara dayandığı belirtiliyor.
İstanbul’daki Yahudi varoluşu, yüzyıllardır mevcudiyet gösteren bir olgu. Bununla birlikte; 15. yüzyıl sonundan itibaren, İspanya’dan kovularak Osmanlı İmparatorluğu’na sığınan Sefarad Yahudilerinin İstanbul’a yerleşmeleri sonucunda, kentteki Yahudi nüfusunda çoğunluk artık Rabbani Sefarad grubuna geçmiş. Sefaradlara oranla çok daha az nüfusla İstanbul’da yaşamaya devam eden Talmud karşıtı Yahudiler de günümüze dek kentteki varlıklarını sürdürmüşler. IV. Haçlı Seferi sırasında Konstantinopolis’teki Yahudi bölgesi yangından büyük zarar görünce şehirdeki Karaimler, o dönemde ekonomisi canlanmakta olan Kırım Yarımadası’na göç etmeye başlamış; İstanbul’un fethinden sonra ve Kırım’ın Osmanlı hakimiyetine geçtiği 1475 yılından sonraki dönemlerde de bu göçler devam etmiş. Bugün sayıları bir hayli azalmış ve hatta nüfusun büyük kısmını da yaşlıların oluşturması sebebiyle yok olma tehlikesi ile karşı karşıyalar.
Talmud’u ve hükümlerini reddetmeleri sebebiyle diğer Yahudi gruplar tarafından tarih boyunca kabul görmeyen Karaim cemaati, son zamanlara kadar içe kapalı yaşayarak inanç ve kültürlerini bugüne taşıyabilmiş ve küçük bir topluluk olarak varlıklarını sürdürmüşler. 2015 senesinde yapılan bir araştırma, İstanbul Karaim Cemaati nüfusunu 51 kişi gösteriyor. “Saha araştırması sırasında vefat haberini aldığım bir cemaat mensubunun da kaybıyla birlikte, bu sayı 50’ye düşmüştür” diyor yazar.
SON KARAİM-KARAİM EVLİLİĞİ 2007’DE
Bugün sayıca bir hayli azalmış nüfusları dolayısıyla, Karaim cemaati mensupları için içe kapalı yaşamak ve grup içinden evlilik yapmak her geçen gün biraz daha zorlaşıyor. Karaim-Karaim evliliğine İstanbul’da son zamanlarda artık neredeyse hiç rastlanmıyor. İstanbul Karaim Cemaati’nin Hasköy’deki ibadethanesinde kıyılan son nikâh 1999 yılında gerçekleşmiş. 2007 senesinde de cemaatin bir üyesi, bir Kırım Karaimi ile Kırım’da evlenerek son Karaim-Karaim evliliğini gerçekleştirmiş. Nüfus azlığı sebebiyle ibadet ve dualara katılım sağlanamamasından dolayı, İstanbul Karaim Cemaati’ne ait tapınak da artık yılda sadece bir kez, Yom Kippur Bayramı vesilesiyle açılıyor.
“Karaim cemaati her ne kadar küçük bir topluluk olsa da, var olan cemaat yapısını ve toplumsal örgütlenmesini anlamak bu araştırmanın ana amaçlarından birini oluşturuyordu” diyor yazar. İstanbul Karaim toplumu nasıl bir toplumsal organizasyon içinde? Cemaat üyeleri birbiri ile ilişki halinde mi? Toplumsal alanın en küçük yapı birimi aile kavramı nasıl oluşturulmakta? Evlilikler kimle, nasıl, hangi sınırlar içinde yapılmakta? Bir Yahudi mezhebi olarak ele alınan Karaim inancı, Yahudilik geleneği ile benzer bir özellik göstererek soy bağlarını anne üzerinden mi yoksa baba üzerinden mi kurmakta?
Bu sorulara cevap aramış Banu Yılmaz Kolankaya. Tüm bunlarla beraber Karaim geleneklerini, âdet ve törenlerini de imkânlar el verdiğince incelemeye çalışmış.
İmkânlar elverdiğince diyoruz, zira gerçekten zor bir araştırma olmuş. Şöyle anlatıyor Kolankaya: “Peki nasıl ‘sahanın sesi’ olacaktım? Tabii ki Karaim cemaatinin sahasına girerek… Ancak İstanbul Karaim Cemaati geçmişte uzun yıllar boyunca Hasköy ve civarında toplu halde yaşamış olsalar da, artık günümüzde İstanbul’un çeşitli semtlerine dağılmış olarak yaşamlarını sürdürmekteydiler. Dolayısıyla bir Karaim cemaati sahasından bahsetmek artık çok mümkün gözükmüyordu. 2017 Haziran ayında başladığım saha araştırması süresince, cemaat mensuplarının beni kabul ettikleri her alanda -evlerinde, işyerlerinde, ibadethanelerinde, kafe ve restoranlarda- onlarla bir araya gelerek, azami ölçüde ilk elden veri toplama hedefiyle yola koyuldum. Görüşmecilerimin günlük pratiklerine, toplumsal ve dini törenlerine dahil olmaya, ilk kez karşılaştığım bu kültür grubunu okumaya ve yorumlamaya çalışmak bu çalışmanın en çok zaman alan kısmı oldu.”
Cemaatin çok yaşlı bir nüfusa sahip olması ve üyelerin sağlık problemleri randevuların ertelenmesine yahut iptal edilmesine sebep olmuş. Tam bir umutsuzluk hâkim olacakken, görüşmecilerden birinden gelen bir davet araştırmanın seyrini değiştirmiş: “Bu davet Hasköy Karaim Tapınağı’ndaki Yom Kippur Bayramı toplantısı içindi. Bu davet sayesinde hem Karaim topluluğunun dini törenlerine katılma ve ritüele birinci elden şahitlik şansına sahip olmuş; cemaat mensuplarının hal ve tavırlarını, ibadetin örüntüsünü, ritüelin esaslarını ilk elden okuma ve yorumlama fırsatı elde etmiştim; hem de bu ziyaret sırasında on cemaat mensubuyla tanışmıştım. Ayrıca hem ibadethaneyi hem de mezarlığı gezme fırsatı da bulmuş ve izin alarak araştırmam için görsel malzeme sahibi de olmuştum.”
NE KADAR TÜRKLER TARTIŞMASI?
“Karaimlerin Türklüğü” uzun zamandır süren ayrı bir tartışma konusu. Yazarın anlattıklarına bakılırsa cemaat içinde hem kendisinin Türk kökenli olduğunu kabul etmeyenler olmuş, hem de kökenlerinde Türk unsurlar olabileceğini söyleyip yine de kendilerini Karay Türkü olarak nitelendirmeyenler. Aynı zamanda tamamen Türk olduklarını savunan grup üyeleriyle de görüşmüş Kolankaya.
Daha önce antropolojik açıdan ele alınmamış olan İstanbul Karaim Cemaati’ni inceleyen kitap, Kolankaya’nın kendilerini Tevrat’ın kadim takipçileri olarak tanımlayan ve bugün İstanbul’da sayısı 50 kişiyi geçmeyen cemaatin üyeleriyle yaptığı görüşmelere dayanıyor. Kırım ve başka ülkelerdeki Karaim topluluklarıyla arasındaki dil, âdetler ve tören gelenekleri açısından önemli farklar olan İstanbul Karaileri, geride kalan az sayıda cemaat üyesinin ifade ettiği gibi belki son demlerini yaşıyor.
Bu çalışma bu yüzden çok kıymetli.
***
İKİ TAVSİYE
“Makine öğrenmesi” ve “derin öğrenme” nedir? Filmlerde, edebiyatta ve medyada karşılaştığımız “Terminatör” senaryoları gerçekleşebilir mi? Yapay zekânın geçmişine, bugününe ve geleceğine dair önemli bir kitap. Anna Roux, sevdiği adam uğruna baleyi ve Paris’i bırakıp ABD’ye gelir. Bir süre sonra ruhunu tüketen yalnızlık hissi, bedenine de musallat olur. Kendisini, onu bir deri bir kemiğe çeviren anoreksiya nevroza hastalığıyla uğraşırken bulur.
Bilinçli Makinelere Giden Yol (Michael Wooldrigde / Çev: Özge Çelik / Metis) Kuğu Caddesi Sakinleri (Yara Zgheib / Çev: Peren Gülmez / Epsilon)- Bilimin ilk dünya turu1 yıl önce
- Bildiklerinizi unutun, sıfırdan başlıyoruz1 yıl önce
- Edebiyatımızın asırlık özeti1 yıl önce
- Artık yolun da önemi var1 yıl önce
- Karanlıktan aydınlığa çıkma kitabı1 yıl önce
- 23 Nisan okumaları1 yıl önce
- Utangaçlığınızdan utanmayı bırakın1 yıl önce
- Abdülhamit döneminde istihbarat1 yıl önce
- Biraz sessiz, biraz sakin…1 yıl önce
- Üç zamanda üç dünya1 yıl önce