Sosyal medya çağında iyiliğin anlamı
(UYARI: Yazıdaki bazı yorumlar hikâyenin gelişimiyle ilgili bilgi ve ipuçları içerir.)
Asghar Farhadi, kendini uluslararası başarıya ulaştıran ‘Elly Hakkında’ (2009) ve ‘Bir Ayrılık’tan (2011) sonra çektiği filmlerde genelde hep aynı güzergahtan ilerledi. İyi ile kötünün değil, ‘iyi ile iyinin çatışması’na odaklandı; karakterlerin yaşadığı ahlaki çıkmazlara yoğunlaştı. Ahlaki değerlere, kibrin insanları ele geçirdiği anlar üzerinden baktı. Özellikle erkeklerin egolarına karşı tehdit hissettiklerinde her değeri unutabileceğinin altını çizdi.
Yarın gösterime girecek ‘Kahraman’da (Ghahreman) ise kendi adıma önceki filmlerine göre daha farklı bir güzergahtan ilerlediğini düşünüyorum. Farhadi bu kez, ahlaki açıdan doğru bir davranışın beraberinde getirdiği olumsuz sonuçlara odaklanıyor. Aile veya karakterler arasındaki psikolojik gerilimler kadar, medya ve sosyal medya üzerinden şekillenen birey – toplum çatışmasını da ön plana çıkarıyor.
İran’da geçen filmlerinde eril iktidar ve bağnazlık üzerinden hissettiğimiz toplum baskısı, kuşkusuz her zaman ‘büyük resmin’ en önemli parçasıdır. Burada ise kadın - erkek herkesin öncelikle kendi hedefleri peşinde koştuğu bir toplumdan manzaralar getiriyor karşımıza. Farhadi’nin daha önceki filmlerinde alt metinlerin içine yerleştirdiği toplumsal eleştiri, ‘Kahraman’da çok daha görünür hale geliyor. Öte yandan, film medya ve sosyal medya üzerinden ‘iyilik’, ‘kahramanlık’, ‘imaj’, ‘ahlak’, ‘doğruluk’ gibi kavramlarım göreceliğini ele alması itibarıyla sadece İran’la sınırlı bir öyküye sahip değil. Çünkü ‘Kahraman’, öncelikle bir sosyal medya çağı hikâyesi anlatıyor.
Söz hikâyeye gelmişken, filmin ‘ilk perde’sini özetlemekte yarar var: Rahim Sultani (Amir Jadidi), ödeyemediği borç yüzünden girdiği cezaevinden 2 gün izin alarak çıkar. Eşinden ayrıdır ve konuşma güçlüğü çeken oğlu, ablasının yanında yaşar. Cezası bittiğinde kız arkadaşıyla evlenme planları yapar. Çıktığı gün, ablasının eşiyle birlikte alacaklısı Behram’a (Muhsin Tanabandeh) gidip paranın yarısına yakın bir kısmını peşin ödeyeceğini söyleyerek anlaşma teklif eder. Alacaklının şikayetini geri çekmesi halinde cezaevinden çıkarak borcunun geri kalanını çalışarak ödemeyi düşünür. Ne var ki, alacaklı ters davranır; paranın geri kalanı için çek ister. Ev kirasını zor ödeyen eniştenin çek yazmaya karar verip borcunu üstüne almak istemesi, ablasını rahatsız eder ve Rahim’in parayı nerden bulduğunu sorgular.
Paranın kaynağıyla ilgili ablası ve eniştesine kaçamak yanıtlar veren Rahim, bir süre sonra doğru olanı yapmaya karar verir. Kız arkadaşının bulduğu çantanın içindeki altınları, kaybeden kişiye teslim etmek için harekete geçer. Çantanın kaybolduğu bölgeye yapıştırdığı ilanlara cezaevinin telefonunu bırakır. Yaptığı iyiliğin cezaevi yönetimi tarafından fark edilmesiyle birlikte Rahim medyada haber olur, ülke çapında ‘kahraman’ ilan edilir ve filmin ‘ikinci perdesi’ başlar. Ödeyemediği borç nedeniyle cezaevinde yatan bir mahkûmun bulduğu altınları sahibine iade etmesi, çok kişiyi etkilemiştir. Ama etkilenmeyenler ve farklı düşünenler de vardır.
Farhadi’nin filmlerinde belki ağır trajik olaylar; hayat ile ölüm arasında geçen gerilimli tehlike anları yoktur. Buna karşılık, insanları karşı karşıya getiren sahneler peş peşe geldikçe, psikolojik gerilim yükselir. ‘Kahraman’da ise Rahim, bir süre sonra sadece alacaklısıyla değil, ‘kahraman’ ilan edilmesinde rolü olan herkesle çatışma içinde buluyor kendini. Çünkü sosyal medyanın doğasında hep olduğu gibi ‘kahramanlık’ gibi değerler beraberinde karşıt kutbu da hemen oluşturuyor.
Yalanlar ve insanların en yakınlarından gizlediği gerçekler, Farhadi filmlerinin vazgeçilmez öğeleri arasında yer alır. Filmlerinin bir noktasından sonra ortaya çıkan yalanlar, karakterlerin ruhunu yiyen canavarlara dönüşür. ‘Kahraman’da da benzer bir süreç var. Başlangıçta zararsız gibi görünen yalanlar ve durumu lehine çevirmek için yaptıkları sosyal medyaya yansıdıkça Rahim köşeye sıkışıyor.
Farhadi, filmde seyirciyi özel bir konuma yerleştiriyor. İşler aleyhine döndüğünde ve ona inanan çok az insan kaldığında, Rahim’in doğruyu söylediğini ve ahlaklı şekilde davrandığını biliyoruz. Evet, duygusal olarak hep onun yanındayız ama Rahim’in kahraman olurken ve daha sonra sürdürdüğü ‘stratejiyi’ görmememiz de mümkün değil. Çünkü Rahim, iyilik yaparak köşesine çekilmiyor. Tam tersine, yaptığı iyiliğin faydasını görmek istiyor. Belli ki Farhadi, ‘Hiçbir iyilik karşılık beklemeden yapılmaz’ diyen karamsarların ve insan sevmezlerin tezlerini aklımızın bir köşesinde tutmamızı istiyor.
İlk bakışta, Rahim’in bu iyilikten faydalanmasında bir sakınca olmadığını düşünüyoruz. Ama yardım kuruluşları ve medya üzerinden alacaklısına yaptığı baskının ahlaklı bir davranış olup olmadığı konusunda kafamız karışıyor. Farhadi, bu noktada seyirciyi ikilemde bırakıyor. Alacaklı Behram’ı özellikle başlarda huysuz, antipatik ve katı biri olarak gösteriyor. Öte yandan, olaylara alacaklının cephesinden baktığımızda, Rahim’in maddi açıdan çok zor duruma düşürdüğü, orta halli kendi halinde bir esnaf olduğunu görüyoruz. Gönlümüz özgür olmak için elinden geleni yapan ve borcunu ödeyeceğine söz veren Rahim’in yanında olsa bile medya ve sosyal medya üzerinden baskı altına alınan alacaklının yerinde olsak, nasıl davranacağımızı da düşünüyoruz. Farhadi’nin bu filmdeki hedefi karakterlerden ziyade seyircileri ikileme düşürmek sanki…
Öte yandan, Farhadi’nin tek derdi Rahim ile onun arasındaki mesele değil. Farhadi’nin, öncelikle Rahim’in aradığı çözüm yolunu tartışmaya açmak istediğini düşünüyorum. Özgürlüğünü medya üzerinden elde etme kararını vermesiyle birlikte Rahim, her şeyin imajlarla ilgili olduğu, güvensiz, kaypak bir alanda buluyor kendini. Sonuçta, medya insanın bugün kahraman, yarın rezil olabileceği bir yer. ‘Kahraman’ın sadece medyayı değil, kamuoyu kavramı üzerinden toplumu da son derece güvensiz bir yer olarak gördüğünü düşünüyorum. Rahim’in hatası, toplumun ortak değerlerine güvenmek belki… Çünkü insanları bir araya getiren birçok değer var ama güvenilir olup olmadıkları belli değil.
Seyrederken sık sık hikâyenin bir Woody Allen komedisi olarak da çekilebileceğini düşündüm. Özellikle, Rahim ve kız arkadaşının olayları lehlerine çevirmek için uğraştıkça giderek daha zor durumlara düşmeleri ve ellerindeki her şeyi kaybetmeleri, çok rahat kara mizah duygusuyla da anlatılabilirdi. Ama Farhadi, her zaman olduğu gibi mizah duygusundan uzak duruyor; trajik bir ton tutturuyor. Rahim’i kahraman ilan edenlerin sosyal medyadaki havaya göre konum değiştirmeleri, kendi imajlarını ve çıkarlarını her şeyin üstünde tutmaları da aslında kara komedi motifleri. Olayın her aşamasında bütün sosyal kurumların öncelikle kendi hedeflerine odaklandıklarını, ‘iyilik yapmanın’ onlar için sadece kurumsal imajlarıyla ilgili bir şey olduğunu görmek mümkün.
‘Kahraman’ iyiliğin gerçek anlamının değil, iyiliğin faydalarının öne çıktığı bir çağdan etkileyici manzaralar sunuyor. Farhadi’nin önceki filmlerine oranla sosyal eleştirinin daha fazla öne çıktığını düşünüyorum. Alacaklının Rahim’e ‘Sistem seni kullanıyor’ dediği sahneyi unutmamak gerek. Rahim’in süreçten hiç rahatsız olmadığını, sadece kendi hedefine kilitlendiğini görüyoruz orada. Ama finale doğru, o da rahatsız olmaya başlıyor. Önceki Farhadi filmlerindeki genel eğilimin aksine ego ve gurur burada karakterin ruhunu kurtarıyor.
Anlatıma odaklanırsak, Farhadi’nin önceki filmlerine göre daha geniş çerçeve formatında çalıştığını görmek mümkün. Belki de bu yüzden Farhadi hikâyenin geçtiği çevreyi daha özenli betimliyor. Kamerası birçok sahnede hareketli ve bazı çekimleri uzun. Ama biçimciliğe sapmıyor, kamera ve kurgunun varlığını pek hissettirmiyor. Son olarak, özellikle açılış bölümünde daha sakin bir tempo benimsediğini ve hikâyeye girmek için acele etmediğini söyleyebilirim.
Biraz uzatıldığını düşünsem de ‘Kahraman’ı baştan sona ilgiyle izledim. Farhadi’nin, ele aldığı meseleler ve anlattığı öyküler itibarıyla günümüzün önemli yönetmenlerinden biri olduğunu düşünüyorum. Ama hikâye örgüsünde aklıma takılan bazı noktaları yazmadan geçmem mümkün değil.
Malum, bulduğu parayı cebine atmak yerine sahibine veren kişilerle ilgili birçok haber çıkmıştır bugüne kadar. Medya için böylesi bir haberde önemli olan, parayı teslim edenle parayı alanı yan yana getirmek ve mutlaka fotoğraflarını çekmektir. Çünkü parayı teslim alan da en az veren kadar haberin önemli bir unsurudur. Aksi halde olay en baştan çok inandırıcı durmaz. İşte bu yüzden, medya kuruluşlarının parayı teslim alanla konuşmadıkları sürece böyle bir haberi büyüteceklerini sanmam. En azından ‘kitap’ bunu söyler. Dolayısıyla, daha en baştan haberi yapan gazetecinin ısrarla sorması gereken soruların belediyenin insan kaynakları müdürü tarafından dile getirilmesi, açıkçası bana pek mantıklı gelmedi. Kuşkusuz senaryo matematiği açısından Farhadi’ye bir dönüm noktası gerekiyor ama halkla ilişkiler gibi konularda çok hassas olan belediyenin kurum olarak Rahim gibi bir kahramanın karşısına geçmeyi göze alması bana biraz tuhaf geldi. Özetle, filmin temasını, dertlerini sevsem de hikâyesindeki bazı noktaları çok gerçekçi bulmadım; ama son tahlilde, ‘Kahraman’ın sosyal medya çağında geçen anlamlı ve zihin açıcı bir film olduğunu düşünüyorum.
7.5/10