Mustafa Kemal'in Samsun yolculuğu
Toplumların ve devletlerin ömürleri insan ömrü gibi değildir. İnsanın ömründeki değişimler, dönüm noktaları, önemli olaylar belki 70 yıllık bir zaman dilimine sıkıştırılır. Devletlerin durumu ise çok daha farklıdır.
Bu topraklardaki bağımsızlık mücadelesi başlayalı tam 100 yıl olmuş. Uzun bir süre gibi belki ama hayır, uzun bir süre değil. 19 Mayıs 1919’dan birkaç gün önce… Samsun yolculuğu öncesinde Mustafa Kemal Paşa ile Padişah Vahdettin arasında geçen konuşmayı Atatürk Nutuk’ta şöyle anlatır:
Mustafa Kemal ile neredeyse diz dize oturan Sultan Vahdettin: “Paşa, Paşa! Şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin! Bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir! Bunları unutun, asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden daha önemli olabilir. Paşa, Paşa…Devleti kurtarabilirsin!” der.
Mustafa Kemal Paşa: “Bu sözlerden hayrete düştüm. Acaba Vahdettin benimle içtenlikle mi konuşuyor? O Vahdettin ki ecnebi hükümetlerin yüzüncü derece aletleriyle temas arayarak, devletini ve saltanatını kurtarmaya çalışıyordu, bütün yaptıklarından pişman mı idi? Aldatıldığını mı anlamıştı? Fakat böyle bir tahminle başka bahislere girişmeyi tehlikeli addettim. Kendisine basit cevaplar verdim: ‘Hakkımdaki teveccüh ve itimada arz-ı teşekkür ederim. Elimden gelen hizmette kusur etmeyeceğime emniyet buyurunuz.’ Söylerken, kafamdaki muammayı da halletmeye uğraşıyordum. Memleketi kurtarmak lazımdır, istersem bunu yapabilirmişim. Nasıl? Hemen hüküm verdim: Vahdettin demek istiyordu ki hiçbir kuvvetimiz yoktur. Tek mesnedimiz İstanbul'a hakim olanların siyasetine uymaktır. Benim memuriyetim, onların şikayet ettikleri meseleleri halletmektir. Eğer onları memnun edebilirsem, memleketi ve halkı bu siyasetin doğru olduğuna inandırabilirsem ve bu siyasete karşı gelen Türkleri uslandırırsam, Vahdettin' in arzularını yerine getirmiş olacaktım.
Mustafa Kemal Paşa bu düşüncelerle Sultan Vahdettin’e teşekkür ederek Samsun’a doğru yola çıkmış, sonra da Anadolu’yu toparlama çabasına girişmişti.
İtidalli tarihçiler Vahdettin ve Mustafa Kemal’in bu dönemine ilişkin değerlendirme yaparken; “ikisi de memleketi kurtarma telaşındaydı. Ancak yöntemleri birbirinden farklıydı.” diyor.
Sonraları yaşanan gerginlikler ise ayrı bir tartışma konusu. Neticede Mustafa Kemal, “idam edilmesi yönündeki” tekliflere rağmen, Sultan Vahdettin’in ülkeden kaçmasına izin vermiş ve canına kastedilmesine müsade etmemiştir.
100 yıl sonra 19 Mayıs
19 Mayıs 1919’un 100. Yılı Kutlamaları münasebetiyle Samsun’daydık.
Habertürk televizyonunda Didem Arslan Yılmaz ile birlikte, birbirinden kıymetli tarihçileri konuk ettik. Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nın bu sene özel bir anlamı vardı.
Samsun sabahın erken saatlerinden itibaren bir hayli hareketliydi. Kutlama ve etkinlikler için sokaklara dökülen Samsunlulara farklı şehirlerden gelen 7’den 77’ye binlerce vatandaş eşlik ediyordu.
Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışından önce yaşananları, Payitaht’taki durumu, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecini, milli mücadeleyi ve yaşanan zorlukları konuştuk.
Unuttuklarımızı hatırladık, yanlış bildiklerimizi toparladık. Tarihe nasıl bakmamız gerektiğini bir kez daha değerlendirme fırsatı bulduk.
100. Yıl kuşkusuz tüm gözleri Samsun’a çevirdi.
Zira Cumhurbaşkanlığı, tüm siyasi parti liderlerine törenler için bir davet gönderdi. Önce Bahçeli, ardından Karamollaoğlu ve Akşener’in katılmayacağı bilgisi paylaşıldı. Davetin geç gönderildiğini ve liderlerin farklı programlar yaptığını belirten açıklamalar paylaşıldı.
Habertürk yayınına konuk aldığım CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek; “Kılıçdaroğlu’nun da özel kalemi üzerinden etkinliklere davet edildiğini” söyledi.
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener; “davetin çok geç yapıldığını, bunun ciddiyetsizlik olduğunu” ifade ederek, “farklı bir program yaptıklarını” dolayısıyla Samsun’da olacağını ancak resmi törene “katılamayacaklarını” bildirdi.
Türkiye’nin özellikle İstanbul seçimleri üzerinden bu kadar gerilip kutuplaştığı bir dönemde, Samsun’dan verilecek fotoğrafın “içeriye” ve “dışarıya” yönelik büyük anlam taşıyacağı konuşuldu.
100 yıl önce 7 düvelin üzerine üşüştüğü Osmanlı’nın devamı niteliğindeki Türkiye Cumhuriyeti, bugün de farklı bir pozisyonda sayılmaz. Daeş’i, Fetö’sü, PKK’sı, YPG’si bir taraftan, S-400 alacak diye ABD baskısı ve F35 tehdidi, Suriye üzerinden Rusya sıkıştırması diğer taraftan. Doğu Akdeniz’de İsrail, Mısır, Yunanistan ve Rumlar, Körfez’de Suud ve Birleşik Arap Emirlikleri, Batı’da kendisini tehdit eden terör örgütlerine kucak açmış “dostları” farklı koldan memleketimizi sıkıştırma çabalarını sürdürüyor.
Muhtemel ki bu nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan Samsun’daki konuşmasında; "Her ne kadar birileri hâlâ Suriye meselesini Suriyelilerin, Irak meselesini Iraklıların, Bosna meselesini Boşnakların, Doğu Akdeniz meselesini Kıbrıslıların, Kuzey Afrika meselesini Libyalıların, Tunusluların, Cezayirlilerin meselesi sanıyor olsa da biz işin esasının öyle olmadığını çok iyi biliyoruz. Birileri hâlâ döviz kurunu, faizi, enflasyonu uluslararası piyasalarda aleyhimizde oluşturulan havayı, gizli-açık ambargoları, yaptırım tehditlerini, hukuksuz nice işlemleri kendi mecrasında yürüyen işler gibi görüyor olabilir ama biz arkasındaki tezgahı çok iyi biliyoruz. Eğer bugün uluslararası alanda karalama kampanyalarına maruz kalıyorsak, sebebi milletimizin bu coğrafyadaki bin yıllık varlığını sürdürmek konusundaki kararlılığını temsil ediyor olmamızdır" değerlendirmesinde bulundu.
Akşener neden gelmedi?
Türkiye, yerel seçimler sonrası özellikle YSK’nın İstanbul’da seçimlerin yenilenmesi kararıyla gerilen siyasi havayı biraz olsun yumuşatacak bir fotoğraf gördü bugün. Çeşitli sebeplerle “törene katıl(a)mayacağını” beyan eden veya sessiz kalan İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener dışındaki tüm liderler Samsun’daki kutlamalarda yerini aldı.
Liderler, belki de kurtuluş mücadelemizi başlattığımız sürecin üzerinden geçen 100 yılın ardından karşı karşıya kaldığımız sorunları görerek, yıllardır “özlem duyulan” bu tarihi fotoğraf karesinde “omuz omuza” durdu.
Geçtiğimiz Perşembe Habertürk’te “Nedir Ne Değildir” programına katılan farklı siyasi görüşlerden konuklarımız arasında, İstanbul seçimleri üzerinden hararetli tartışmalar çıkmış, hatta yer yer tansiyon bir hayli yükselmişti.
Ancak yayını kapatırken önce Barış Doster, akabinde de diğer konuklarım özetle; “siyasi farklılıklarımız, bizim renklerimiz ve zenginliğimizdir. Hepimizin soyadı Türkiye’dir. Bu tartışmalar üzerinden Türkiye’yi zayıf düşürmeyi hedefleyenlere karşı her zaman omuz omuzayız” mesajını paylaşmıştı.
Biz bugün Samsun’da ele güne karşı muhteşem bir görüntü verdik.
Kılıçdaroğlu tören sırasında sosyal medya hesabından, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la tokalaşırken çekilen fotoğraflarını yayınladı.
Keşke Meral Akşener de bu karede yerini alabilseydi. Bazı partililer Akşener’in törene katılması halinde, Bahçeli’nin katılmayacağını, Akşener’in “katılmayacağını” açıkladıktan sonra, Bahçeli’nin kararını değiştirerek törene geldiğini ifade ediyor.
Böylesine sembolik zamanlarda, biraz daha müsamahaya ihtiyacımız var gibi görünüyor.
Biz birkaç hafta boyunca ekranlarda “Türkiye İttifakı” konuşmuştuk.
Umutlarımız zayıflamak üzereyken karşılaştığımız bu “kare” muhtemelen hepimizde heyecan uyandırdı.
Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşlarının kurtuluş mücadelesini başlatmak için yola çıktığı yerden, yine yeniden bağımsız, egemen, demokratik, güçlü Türkiye hedefine hep birlikte ilerlemek zorundayız.