İran'da halk ayaklanması (mı)?
En son söyleyeceğimizi başlarken yazalım.
Son yıllarda sürekli olarak ABD’nin İran’ın etrafındaki çemberi daralttığını, başta ekonomik baskı ve ambargolar olmak üzere rejimi devirmek maksadıyla elindeki enstrümanları daha yoğun kullandığını-kullanacağını okuyor, yazıyor, konuşuyoruz.
Yaklaşık 85 milyon nüfusa sahip İran’da büyümesi muhtemel bir karışıklığın, Türkiye’yi nasıl etkileyeceğini bence Suriye tecrübesine sahip vatandaşlarımız 7’den 70’e çok iyi tahmin ediyordur.
24 milyonluk Suriye’den 4 milyona yakın göç alan ülkemiz, Ortadoğu’ya uzanan ticari yollardan da yıllardır mahrum. Irak’ın durumu malum.
Şimdi doğu komşumuzda (İran) yaşanacak her olumsuzluk Afganistan, Türkmenistan veya Pakistan’a yönelik bir göç dalgasını mı tetikler, yoksa vize dahi uygulamadığımız İranlı komşularımızı metropollerde daha fazla mı görmeye başlarız? Siz düşünün.
Suriye krizi başladığında pek çok “uzman”ın konuşmaktan imtina ettiği bölünme tehdidi, 8 yıl sonra herkesin aklını başına getirdi.
İran rejiminin zayıflaması bölge haritalarını değiştirme niyet ve gayretinde olanlar için bir fırsat doğurur mu? Sorusuna da zaten hemen cevap bulmuşsunuzdur.
Irak’ta Eylül 2017’de Bölgesel Kürt Yönetimi’nin bağımsızlık referandumuna İran, Irak (merkezi yönetim) ve Türkiye’den gelen ortak tepkileri, İsrail ve ABD’nin yaklaşımlarını da bir kenara not ediniz.
Bir bilgi notu olarak da iliştirelim; Amerikan New York Times gazetesi geçtiğimiz günlerde İran istihbaratının yazışmalarını içeren bazı belgeler yayımladı. 700 sayfalık belgeler haber sitesi The Intercept'e sızdırıldıktan sonra NYT ile paylaşıldı.
Gazeteye göre İran'ın hedefleri arasında "bağımsız bir Kürdistan devletinin kurulmasının engellenmesi" de vardı.
Sünni İslam coğrafyasında Suriye krizinden sonra İran’a yönelik sert ve duygusal tepkiler yoğunlaştı.
1979 İslam Devrimi sonrası başlayan Humeyni sempatisi ve İrancılık, mezhep farklılığına rağmen pek çok Sünni oluşum içerisinde geniş yer bulmuştu. Şimdi o muhabbet, yerini öfkeli bir hayal kırıklığına bıraktı.
İran’ın bir devlet olduğunu ve her devletin sonuç olarak mutlaka, kendi çıkarlarını koruyacak politikalar geliştirerek sahada o doğrultuda çalışacağını düşünemeyen romantik akıl, bugün de aynı duygusallıkla meseleyi değerlendirerek; “Sevdiğinde yere göğe sığdıramadığı İran İslam devriminin, (yaşattığı hayal kırıklığından sonra) darmadağın olması gerektiğini” falan zannediyor.
Siyasal İslamcılık, bu travmalarından kurtul(a)madığı sürece ne Suriye’de ne Mısır’da ne Yemen’de ne Libya’da ne de Filistin’de rasyonel çözüm üretemez.
Yukarıda bir kısmını zikrettiğimiz gerekçeler dahi İran’da büyümesi muhtemel kaosun bize nasıl zarar verebileceğini net biçimde gösteriyor.
Dönelim İran meselesine…
ABD ve Körfez bir süredir İran’ı Irak’tan tasfiye etmeye çalışıyor. Zira işgal sonrası Şii’lik üzerinden Irak’taki tesirini çok güçlü noktalara taşıyan İran, Suriye kriziyle birlikte, Lübnan’a kadar uzanan hatta kesintisiz bir hakimiyet alanı oluşturdu.
İran, Yemen’de Suud’a karşı fiilen vekalet savaşını yönetirken, Afrika’dan Asya - Pasifik’e kadar çok geniş bir coğrafyada derin faaliyetler içerisinde.
Bu arada Trump Suudi Arabistan’a; "İran'ın provokatif davranışı karşısında caydırıcı olmak, bölgede savunma kapasitesini güçlendirmek" maksadıyla bir grup ABD askeri daha gönderileceğine ilişkin Kongre'yi bilgilendirdi. Böylece ABD’nin S.Arabistan'da konuşlu askeri personel sayısı 3 bin olacak.
Ayrıca, ABD’nin uçak gemisi USS Abraham Lincoln de dün Hürmüz Boğazı'ndan Körfez'e geçti.
İran’da gösteriler
İran’da 2009 yılında seçimlerde hile tartışmasıyla gösteriler yapılmıştı. O protestolar 2010 yılına kadar aralıklarla devam etti ve bastırıldı.
Ardından 2017 yılında halk bu sefer ekonomik nedenlerle sokağa çıktı.
Şimdi de benzin zamları sebebiyle başlayan gösteriler pek çok kente sıçramış durumda.
Gösterilere İran yönetiminin tepkisi özetle; “ABD ve Batı rejimi devirmeye, İran’ı karıştırmaya çalışıyor ve halkı kışkırtıyor” şeklinde.
ABD’den ise; “haklı gerekçelerle sokaklara dökülen İran halkını her açıdan destekleyeceğiz” kıvamında açıklamalar geliyor. Hatta internet kesintilerini önlemek için; “uydudan İran halkına bedava internet vereceğiz” diyorlar.
2009 yılında dönemin ABD Başkanı Obama, eylemlerle ilgili açıklamasını üçüncü gün yapmış; “İran halkının liderlerini seçme hakkı var, güvenlik güçlerinin sert müdahalesini kınıyoruz” demişti.
2017 yılındaki gösteriler sırasında ise Trump derhal bir açıklama yaparak; "İran, Obama yönetimi ile yaptığı berbat anlaşmaya rağmen her düzeyde başarısız oluyor. Büyük İran halkı çok uzun yıllar boyunca baskı altında tutuldu. Gıda ve özgürlüğe açlar. İnsan haklarıyla birlikte İran'ın zenginlikleri de yağmalanıyor. DEĞİŞİM ZAMANI" yazmıştı.
Bu süreçte de ABD’li yetkililerden benzer açıklamalar geldi.
İran’da yolsuzluk, ekonomik sıkıntı, siyasi baskı ve özgürlük sorunları yaşanıyor mu? Evet.
İran halkının bir kısmı bundan ciddi rahatsızlık duyuyor mu? Evet.
ABD, İsrail ve Körfez bu sorunlu alanları fırsat görüp, en küçük bir sokak hareketliliğinde büyük bir hevese kapıldığını bellli ediyor mu? Evet.
İran rejimi bu durumu en iyi şekilde değerlendirerek; haklı gerekçelerle sokağa çıkan kitlelere dahi; “Amerika ve işbirlikçilerinin İran’da kaos çıkarma gayretine hizmet ediyorlar” mesajını güçlü şekilde paylaşıyor mu? Evet.
Şimdi herkesin merak ettiği soru; bundan sonra İran’da ne olur? Kimileri, önceden tertiplenmiş bazı silahlı grupların ülkeye sokulduğunu ve kaotik durumun derinleşebileceğini düşünüyor. Ya da bunu temenni ediyor.
Bölgenin buna müsait olduğunu ve ABD ile İsrail’in böyle bir sürrece destek verebileceğini tahmin ediyoruz. Ancak İran, sadece kendi alanında sınırlı bir ülke olmaktan çoktan çıktı. Bugün sokak gösterilerine müdahale şekli ve internet kesintilerinin elindeki en yumuşak güç(!) olduğunu söylemek abartı sayılmaz.
İran’ın bölgede politik, askeri ve istihbari enstrümanlar açısından en zengin ağa sahip ülke olduğu gerçeğini unutmamalı.