Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ha kuruldu ha kurulacak derken, sonunda beklenen oldu. Eski Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun uzun süredir türlü senaryolarla gündemde olan partisi artık resmen kuruldu.

        Parti adına dair aylardır farklı tahminler ortaya atılıyordu ki dün Fatih Altaylı’nın yazısı sayesinde o ismin ‘Gelecek Partisi’ olduğunu öğrendik.

        Partinin izleyeceği yol haritasına ilişkin birkaç detayı ise ben eklemek isterim. Eğer bu yazıyı saat 10.00’dan sonra okuyorsanız zaten partikurulmuş, hazırlanan konuşma da yapılmış olacak.

        Zira tam da o saatte Ankara Bilkent Otel’de açılış düzenlenecek, prosedüre uygun olarak partiye katılan isimler tanıtılacak, aile fotoğrafı çekilecek. Altını çizecekleri nokta ise ‘insan’ unsuru olacak. Yeni parti yolculuğuna siyasetin öznesi olan insanla başlayacak, tanıtım toplantısında devlet değil insan odaklı siyasete vurgu yapılacak, devlet karşısında bireyin güçlü olmasına özen göstereceklerini söyleyecekler.

        Parlamenter demokrasiyi savunan bir parti anlayışları olacak. İddialı bir ekonomi planına sahip oldukları da gelen duyumlar arasında. Başından beri siyasal İslam odaklı bir çizgide yürüyecekleri konusunda eleştiri alıyorlardı. Bu algının kırılması ve “Tüm Türkiye’nin partisiyiz” demek için; Ermeni, Roman gibi pek çok farklı etnik unsurdan ismin partinin kurucu üyeleri arasında yer alması da yüksek bir ihtimal, yazmıştım ki gece kurucular kurulu listesi elimize ulaştı.

        İl teşkilatlanmasında da güçlü olduklarını göstermek için parti kurulur kurulmaz 50 ilde tabela koyma hedeflerini derhal hayata geçirmeye çalışacaklar.

        Kurucular kurulunda bazı bilindik isimler var. Ama açıkçası Davutoğlu’na yakın olduğu değerlendirilen Başbakanlığı döneminde doğrudan birlikte çalıştığı pek çok etkili ismin partinin kurucuları arasında yer almaması dikkatimi çekti.

        154 kişilik listede bir kaç isim dışında siyasi tecrübesi ve bilinirliği olan kimseye de pek rastlamadım. Hatta Davutoğlu, bürokrasiye girdiği dönemlerden ilişki içerisinde olduğu isimlerle de hareket etmemiş görünüyor. Liste daha çok, başbakanlığı döneminde tanıştığı isimlerden oluşuyor.

        DAVUTOĞLU’NU AYDINLIK’A YEDİRMEK

        Siyasette adettendir, yeni bir parti kurulduğunda lideri, kurucu üyeleri mercek altına alınır, açığı aranır; kısaca eleştiri konusu haline getirilecek bir malzeme aranır. İşaret parmağını sallayarak birbirlerine kürsüden en ağır göndermelerde bulunan lider profillerine hepimiz aşinayız. Hatta bir nevi rutinimiz haline geldi.

        Ancak zamanında aynı yağmur altında ıslananların bu denli sert kavgalarına pek şahit olmamıştık. Hepimiz için yeni ama anlaşılması kolay bir durum. Zira Davutoğlu Ak Parti’den ayrılıp yeni parti kurmak için harekete geçen bir isim. Öyle ya da böyle; AK Parti’yi ve siyasi dengeleri etkileyecek sonuçlar doğurmaya aday olma iddiasında. Üstüne bir de dargınlık ve kızgınlığı da ekleyin. Dolayısıyla karşı karşıya kalması daha makul karşılanabilecek mevcut muhalif partilerden çok geçmiş yuvası tarafından eleştirilip hedef tahtasına oturtuluyor.

        Eleştirilerin içeriği ise hayli kafa karıştıran türden. Yeni parti söylemleri ya da çizeceği yol haritası ile ilgili değil; geçmişi üzerinden yargılanıyor. Üstelik uzun süre birlikte çalıştığı isimlerden, beraber inşa edilen süreçlerle ilgili alıyor bu eleştirileri.

        Son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şehir Üniversitesi üzerinden Halkbank’ı dolandırma iddialarını gündeme getirdi. Peşinden Ak Parti cephesinden Davutoğlu’na yönelik ağır suçlamalar yöneltildi.

        Ve fi tarihinde bu hareketin yedi yabancısı sayılacak Aydınlık Gazetesi manşetten yüklendi Davutoğlu’na, hem de ‘Suç Dosyası Kabarık’ başlığı ile.

        Şehir Üniversitesi ile ilgili suçlamalar hafif kalır deyip sıraladılar.

        Rus uçağının düşürülmesi, Suriye ve Mısır ile ilişkilerin bozulması, Dışişleri Bakanlığı’na Fetöcülerin doldurulması , PKK/PYD liderlerinin Ankara’da ağırlanması gibi pek çok meselenin yegane sorumlusunu Davutoğlu olarak yansıttılar.

        Davutoğlu’nu pek çok konuda sabahtan akşama kadar eleştirebilirsiniz. Bu hususta hiçbir mevzu bahis yok. Ancak tek taraflı bakış açısıyla yöneltilen suçlamalar takdir edersiniz ki kulağa pek inandırıcı gelmeyebilir.

        Kaldı ki bugün Davutoğlu’nu eleştirerek Ak Parti’yle yakınlık kuran aynı Aydınlık Gazetesinin Ekim 1996’da attığı manşetlerden biri bizzat Erdoğan ile ilgiliydi ve ‘Abramowitz Tayyip’i Erbakan’ın Yerine Hazırlıyor’ başlığıyla çıkmıştı.

        Dipnot olarak ekleyelim Aydınlık Gazetesi, Vatan Partisi’nin bir yayın organı, parti lideri ise malumunuz Doğu Perinçek.

        Doğu Perinçek politik olarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha bir kaç gün önce “Sırp savaş suçlarını savunduğu ve Miloseviç’e desteği” nedeniyle, Nobel Ödülü almasını çok sert bir dille eleştirdiği Avusturyalı yazar Peter Handke’den farklı bir çizgide sayılmaz.

        Aydınlık’ın Bugün Davutoğlu’nu hedefe koyduğu başlıkların tamamı, yarın kendilerini siyasal İslamcıveya muhafazakar demokrat olarak değerlendiren tüm Ak Partililerinbaşına iş olacak cinsten. Öyle ya ortada bunca “büyük sorun ve kabarık suç dosyası” varsa; bir sonraki aşamada kurulacak; “bunları zamanında birlikte yaptılar” cümlesinden etkilenmemek mümkün olmayacak.

        Peki tüm bunlara şaşırıyor musun diye sorarsanız, sanırım cevabım “evet” olur. Zira Türkiye öyle bir dönemden geçiyor ki ilkesel açıdan hiç bir ortak nokta bulamadığımız, bundan 10 yıl önce bırakın yan yana gelmeyi, birbirleri hakkında iyi bir kelam edeceğini hayal bile edemediğimiz siyasi hareketler birlikte yol haritaları çizmeye başladı.

        Saadet Partisi ile CHP’yi aynı karede gören bu gözler, özellikle medya düzeyinde Ak parti ile Vatan Partisi yakınlığına da şahit oldu.

        Tüm bu pozlar konjonktürel midir, eğer öyleyse hangisi diğerini yanına çekmiştir ve o yan yana duruş hangi koşullarda değişir gibi pek çok sorunun cevabını bulmadıkça, ilerleyen günlerde daha çok şaşıracağımız aşikar.

        MUHAFAZAKAR SİYASİ HAREKETLERİ BEKLEYEN TEHLİKE

        Geçelim Davutoğlu’nun veya Babacan’ın kurmayı planladığı parti üzerinden muhafazakar siyasi hareketleri bekleyen önemli bir tehlikeye.

        Gelecek Partisi’nde Milli Görüş kökenli isimlerin ağırlığı var. Keza Babacan’ın partisinde de benzer bir durum söz konusu olacak.

        Mevcut siyasi arenada Milli Görüş kökenli partileri sıralayalım; Ak Parti, Yeniden Refah Partisi, Saadet Partisi, Gelecek Partisi. Babacan’ın kuracağı partiyi de eklersek sayı 5’i buluyor.

        Hepsi de aynı kaynaktan beslenip belli bir tabana hitap ediyor. Bu noktada; milli manevi değerlere önem veren ve kendisini muhafazakar olarak nitelendiren seçmen için pek çok alternatif var gibi görünebilir ama işin aslı öyle değil.

        Zira bahsi geçen partiler birbirlerini alt edecek politikalar üzerine yoğunlaşmaya devam ettikçe en çok kendi seçmenlerine zarar verecekler.

        Yıllarca birlikte siyaset yapmış bu isimlerin ayrışmaları, günün sonunda kendi seçmenlerinin kafasını karıştırırken muhalif parti ve seçmeni daha çok konsolide edebilir.

        Şehir Üniversitesi olayında yaşanan tartışmalara veya Aydınlık Gazetesinin manşetine taşıdığı konulara ilişkin karşılıklı ithamlar, önce muhafazakar tabanın dağıtır sonra da ülke genelinde seçmen nezdinde büyük soru işaretlerini tetikler.

        Yeni partiler ve iktidar bu süreçte, şahsın kişiliğine değil, sunduğu argümana karşı gelmeli. Aksi halde, her gün yeni bir ithamla suçlanan liderlerin, aynı ailede dünyaya gelmiş ama büyüdükçe kanlı bıçaklı olmuş kardeşlerden farkı kalmaz.

        Bu tablo; muhafazakar seçmen nezdinde çok büyük kafa karışıklığına sebep olur. Oy verme günü gelip çattığında insanlar, tencere dibin kara seninki benden kara misali; pusulada hangi partiyi işaretleyeceğini şaşırabilir. Konsolide etmeye çalıştıkları seçmen tabanı ne tarafa yöneleceğini bilemezken, muhalif seçmen ise sosyal medyada sıklıkla esprisi yapılan “eline çekirdek alıp olan biteni merakla izleyen” paylaşımları çoğaltır.

        Muhafazakar partiler içinde bulundukları açmazın ne kadar farkındalar bilinmez ama gün gelir de çıkış yolu ararlar ise; ilgi alanlarını birbirlerinden çekip, işe, ekonomi, milli güvenlik, mülteci meselesi gibi ülkenin temel sorunlarına yönelik çözümler üretmeye odaklanmakla başlayabilirler.

        Diğer Yazılar