Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        MHP’nin, kendi deyimiyle “infaz süresinde indirim” öngören özel af kanunu eğer yasalaşırsa bin yıl ceza alan bir kişi 7 yılda hapisten çıkar…

        Eğer daha önce bu kadar süre yatmışlığı varsa anında serbest kalır…

        Nedeni de her yasama döneminde dokunulmadan geçilmeyen TCK, CMK ve ceza infaz ile ilgili kanunlar…

        Ben de farkında değildim, dün TOBB ETÜ’den ceza hukukçusu Doç. Dr. Olgun Değirmenci Hoca dikkatimi çekince farkına vardım.

        Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’un 107’inci maddesi “koşullu salıverilme” hallerini belirler.

        Yani bir kişinin cezaevinde en çok ne kadar süre kalacağına ilişkin düzenleme yapan maddenin “e” bendi, “Birden fazla süreli hapis cezasına mahkumiyet halinde en fazla 28 yıl” hapis yatılacağına hükmeder.

        28 YIL ALANA, 21 YIL AF

        Diyelim ki bir kişi farklı suçlardan toplamda bin yıl ceza aldı, bu kişinin infaza tabi ceza süresi 28 yılı geçemez.

        Buna geçen yıl Ağustos ayında KHK ile yapılan düzenleme ile infaz süresinin üçte ikiden, yarıya düşüren uygulama eklendiğinde yatacağı süre 14 yıla düşer.

        İki yılı da denetimli serbestlik olduğu için 12 yıla iner…

        MHP teklifi yasalaşırsa bu durumda bir defaya mahsus 5 yıl da oradan indirileceği için yatacağı süre 7 yıldan bir gün fazla olmaz…

        FUHUŞA DA İNDİRİM

        Bu işin bir yanı…

        Bir başka dikkat çeken yönü ise teklifin amacına yönelik hedefi ile getirilen düzenlemenin örtüşmemesi…

        En dikkat çekici örneği de TCK’nın fuhuşu düzenleyen 227’nci maddesinin hükümleri…

        Maddenin birinci fıkrası, son dönem sıklıkla rastlanan çocukları fuhuşa teşviki düzenler ve şu hükmü taşır:

        “Çocuğu fuhşa teşvik eden, bunun yolunu kolaylaştıran, bu maksatla tedarik eden veya barındıran ya da çocuğun fuhşuna aracılık eden kişi, dört yıldan on yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu suçun işlenişine yönelik hazırlık hareketleri de tamamlanmış suç gibi cezalandırılır.”

        Diğer bentleri de kadına karşı cebir, tehdit, hile ya da çaresizliğinden yararlanarak fuhuşa sevk etmesine yönelik eylemlere getirilen cezayı belirler.

        Yakın geçmişte en acı örneklerine rastladığımız gibi bu suç eş, üstsoy, kayın üstsoy, kardeş, evlat edinen vasi, öğretmen, üst kamu görevlisi tarafından yapılırsa cezası arttırır.

        MHP’nin teklifinde bu hüküm kapsam dışı bırakılmamış, bu maddeden ceza alanların 5 yıllık indirimden yararlanmalarının önü açılmış.

        BİRİNDE VAR, DİĞERİNDE YOK

        Bir başka dikkat çeken durum ise eski TCK’ya göre kapsam dışı kalanların, yeni kanunun aynı suçu düzenleyen maddesine göre indirimden yararlanacak olması.

        Yani bir suçu 2005 öncesi işlediyse kapsam dışı kalacak, sonrasında işlemişse 5 yıllık indirimden yararlanacak.

        Nedeni de MHP’nin teklifinin 2005 öncesi yürürlükte olan 765 Sayılı TCK ile birlikte, yenilenen 5237 Sayılı TCK’daki suçlardan hangisinin kapsam dışında kalacağının sıralanmış olması…

        MHP doğrusunu yapmış, çünkü bir kişi suçu işlediği tarihte geçerli olan yasaya göre yargılanır; sonrasında çıkan yasa lehine hüküm içeriyorsa ondan faydalanır.

        ESKİ YENİ FARKI

        Eski ve yeni TCK’nın bazı hükümleri, madde numaraları farklı olmakla beraber Türkçeleştirilmesinin dışında, suçun nevi ve cezasına yönelik fazla bir değişiklik olmadı.

        Yani, eski kanunda o suça ceza neyse, yeni TCK’da da oran aynı kaldı.

        MHP de bu kapsamda teklifinde iki kanuna da atıf yapıp, maddelerini sıralamış.

        Örneğin, eski TCK’nın (765), “hayasızca hareketleri” düzenleyen 419’uncu maddesi kapsam dışında tutulmuş.

        Ancak aynı suçun, yeni TCK’nın (5237) 225’inci maddesinde ceza süresi de bire bir aynı olan hükmü için aynı işlem yapılmamış, kapsam içinde kalmış.

        Yani bir kişi 2005 öncesi o suçu işlediyse indirimden faydalanmayacak, sonrasında işlemişse yararlanacak.

        HANGİSİ FENA MUAMELE

        Benzer durum “aile efradına karşı fena muamele”yi düzenleyen eski ve yeni TCK maddeleri için de geçerli.

        Teklife göre bu durumda olanlar eğer suçu 2005 öncesi işlediyse eski TCK’nın 478’inci maddesi kapsam dışı kaldığı için indirimden yararlanamayacak.

        Ancak 2005 sonrası aynı suçu işlemişse yeni TCK’nın 232’inci maddesi kapsam dışına alınmadığı için yararlanacak.

        BİRİNİN DESTEĞİ ŞART

        Bunların ötesinde bir madde daha var ki Cumhur İttifakı’nın AK Parti cephesinin desteği açısından sıkıntılı…

        O da AK Parti’de çok önem verilen “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçunu düzenleyen TCK’nın 310’uncu maddesinin de indirim kapsamına alınması.

        Teklifin yasalaşması için 301 oya gerek olduğundan iki partiden birinin kesin desteğine ihtiyaç var…

        AK Parti soğuk bakışını koydu, CHP ise “Bizi ilgilendirmez onların ittifakı” deyip geri çekildi.

        Bakalım ne olacak…

        ***

        Savcının “inek” kararı

        Karar metnini okuyunca inanamadım…

        Bana gönderen, yüksek yargının önemli mevkiindeki biri olunca dönüp sorma gereği duydum.

        Madem o da sosyal medyada görmüş…

        Bulunduğu mevkie dişi, tırnağı ile hukuk kitaplarını hatmedip dirsek çürüterek geldiği için yargının sosyal medyada “geyik” konusu yapılıyor olmasına hayıflanmış.

        Sosyal medyada, dolaşan ekran görüntüsü Fethiye’deki bir savcının inekleri kaybolan bir kişinin başvurusu karşısında alınan karara ilişkin.

        Savcı, “Müştekinin ineklerinin hırsızlandığı yönünde herhangi bir delile ulaşılmadığı, müştekinin ineklerinin eğitimli ve sorumluluk sahibi olduklarına dair bir kanıt sunmadığı, ineklerin olay günü ev yerine başta bir yere gitmek isteyerek gitmelerinin önünde yasal engel de bulunmadığı anlaşılmakla, CMK’nın 172/1 md gereği olay hakkında kamu adına kavuşturmaya yer olmadığına” hükmetmiş.

        Sosyal medyada ekran görüntüsü yayılınca iş ciddiye binmiş, Fethiye Cumhuriyet Başsavcısına gerçek olup olmadığı sorulmuş.

        Başsavcı da avukatlık kursundan gelen bir savcının şaka olsun diye böyle bir karar yazıp sosyal medyada paylaştığını bildirmiş.

        Sonra ne mi olmuş; HSK soruşturma başlatmış, bir müfettiş de teftişe gitmiş.

        Anlaşılan o ki hukukun yargıda espri konusu yapılamayacak kadar ağır ve ciddi bir iş olduğunu anlatacaklar…

        ***

        Kaya Toperi…

        Çömez muhabirlik yıllarımda yıktı diplomatlar hakkındaki tüm önyargılarımı...

        Bir diplomattan çok öğretmen, ağabey, arkadaş gibi davranıyor, arada bir de küfrünü esirgemeden sallıyordu.

        Bundan olsa gerek, Ankara’nın ağır diplomatik koridorlarında dahi kendisinden herkes “Kaya Abi…” diye söz ederdi.

        Biz gazeteci milletinin ise sağlam dostuydu.

        “Kaya Abi” dediğimizde kimden söz ettiğimizi açıklamaya gerek kalmazdı.

        Yıllar sonra verdiği bir demeçte, “Diplomattan çok gazeteci dostum, arkadaşım var” demesinin nedeni de belki bundandı…

        En zor dönemde Basın Yayın Genel Müdürlüğü ve Körfez Savaşının en hareketli döneminde Cumhurbaşkanı Özal’ın Başdanışmanlığı ve Sözcülüğü görevini üstlendi.

        Türkiye’nin en sıkıntılı sürecini, art niyet olmayan meşhur espri dolu cümlelerinin getirdiği kahkahalarla atlattı.

        Özal’ın ölümü sonrası Büyükelçi olarak İsviçre’ye atandı.

        PKK’lıların Bern Büyükelçiliği bastığında binadaydı, silahını çekip 120 kişinin içeri girip talan etmesini engelledi.

        Ankara’ya döndüğünde olay sonrası karşılaştığı muamele dolayısıyla telefonda canı sıkkındı…

        Akşam saatlerinde bir daha aradım, Sedat Ergin ile yemeğe çıkarmak istediğimizi söyledim; mutlu oldu.

        Yemek masasında da can sıkıntısı geçmedi, sürekli hayıflandı.

        İçinde bulunduğu havadan çıkması için bir eğlence mekanına gittiğimizde Sedat Ergin garsona, “Sen Kaya Toperi’yi tanıyor musun?” diye sordu.

        Garson gururlu bir ses tonuyla, “Tanımaz olur muyum” deyip ekledi:

        “Kaya Abim var ya Allah’ın Aslanı, koç gibi delikanlı; öyle monşer falan zannetme, yiğittir kendisi… Tek başına 120 PKK’yı kattı önüne dağıttı Alimallah…”

        Garson bunları anlatırken Kaya Abi, her zamanki meşhur cümlesini bize yine salladı…

        Ardından biraz da iç çekerek garsona, “Ne güzel tarif ettin, ama o adam o kadarını hak ediyor mu?” diye sordu.

        Garsondan sağlam azar gelince Kaya Toperi’nin kendisi olduğunu kimliğini göstererek açıklamak zorunda kaldı.

        Kimliğini görmesine karşın garson saatler boyu Kaya Toperi olduğuna inanmadı…

        O olduğuna inandığında da zaten çoktan kafa kafaya vermiş “Abi sen var ya, sen…” diyerek türkü söylüyordu…

        Dün ebedi istirahatgah için yola çıktığını duyunca o günü anımsadım.

        Hak yolun açık, ruhun revan, devrin devran olsun Kaya Abi…

        Diğer Yazılar