Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Haberi gördüğümde, hukukçu olmama karşın, kuramını anlamak için kitaplarını okuduğum John Locke aklıma geldi.

        “Akıl çağı” olarak tanımlanan dönemin de yaratıcısı kabul edilen 17. Yüzyıl kuramcısıdır John Locke…

        Altını çizerek, yanlarına kurşun kalemle çıkma yapıp, arka kapağına da hoşuma giden cümlelerini karalayarak okuduğum 6 kitabına dün bir daha baktım.

        Hukukun temel kuramı da sayılan hükümet, yönetim ve mülkiyet üzerine kurduğu kuramları aynı temele dayanır…

        “İnsan hayatına ancak akıl kılavuzluk edebilir…”

        Doğal hukuk doktrini hukukun bugün de temel aldığı yapı taşıdır.

        Ona göre, “İnsanlar doğal olarak özgür oldukları için kimsenin onayına ihtiyaç duymaz…”

        Bununla birlikte “daha güvenli yaşam oluşturmak” için bu haklarından toplumsal sözleşme ile vazgeçer…

        Yani yasaları, “insanın, doğal hukuk durumundan çıkıp, yurttaş toplumuna geçişinin sözleşmesi” olarak görür.

        “Yöneticinin otoritesinin mutlak olmayıp, karşılıklı itimat ile sözleşme oluşturduğuna” işaret eder ve ekler:

        “İnsan hürriyeti, ulusun kabullenişi ile kurulmuştur. Yasalarla, bu güven kayıt altına alınır. Bu benimseme, aynı zamanda bu güvene ihanet eden yöneticiyi görevden uzaklaştırma hakkını da içerir…”

        Bir de der ki:

        “Hiçbir insanın bilgisi, öğrenmiş ve görmüş geçirmiş olduğunun ötesine geçemez…”

        HANGİ KANUNDA VAR?

        Bütün bunları sıralamamın nedeni yazının girişinde de belirttiğim, İstanbul’da bir hakimin Avukat Ömer Kavili hakkındaki tutuklama kararı…

        Görülen dosyadaki davanın içeriği veya Avukat Kavili’nin kimi ne amaçla savunduğunun üzerinde durmuyorum.

        Hakimin tutuklamaya konu ettiği, “davayı sulandırmak” veya “ters psikoloji yaratarak müvekkili ve kendisini mağdur göstererek dosyada haklı çıkma” çabasından söz ediyorum.

        Hangi yasa tutuklama için böyle bir gerekçeye hükmedebilir.

        İLK KEZ AÇIKTAN TEPKİ

        Zaten böyle olmadığı da toplumsal tepki üzerine Ankara’nın devreye girmesi sonucu anlaşıldı, tutuklanan Avukat Kavili 24 saat geçmeden serbest bırakıldı.

        Dikkatimi çeken ise Ankara’nın hemen devreye girmesi değil; yüksek yargının etkin isimleri ile AK Parti’li hukukçuların olaya açık tepkisi…

        Bugüne kadar çok daha yüksek toplumsal tepki üreten yargı kararları oldu, ancak hiçbiri bu denli yüksek ve sert tepki göstermedi.

        Şundan da eminim ki hepsinin Avukat Kavili’nin ideolojik, siyasi düşüncesiyle örtüşen bir yanı yok...

        Ama yargının haksız tutuklamasına yönelik hepsi aynı zeminde buluştu ve benzer sert tepkiyi verdi.

        Bunların arasında en dikkat çekenler ise 3 dönem nedeniyle bu seçim parlamento dışı kalan AK Parti’nin eski Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya ile Hakimler ve Savcılar Kurulu Başkanvekili Mehmet Yılmaz’ın tweetleri...

        “3. SINIF ÜLKE DAVRANIŞI”

        İyimaya herkese açık Twitter hesabından aynen şunları yazdı:

        “Yargılamada hakimle avukat arasındaki bir usul tartışması veya haklı da olsa öfke, avukatın gözaltına alınmasına veya tutuklanmasına yol açabiliyorsa, orada ciddi bir adalet sorunu var demektir!.. Türkiye üçüncü sınıf ülke görüntülerini asla hak etmiyor…”

        Bununla kalmadı, HSK Başkanvekili Mehmet Yılmaz’ın konuya ilişkin şu tepkisini re-tweet yaptı:

        “Unutulmasın, yargıya güven için en önemli husus kendine güven duyulan hakim ve savcılardır. Hakimine güvenilmeyen yargıya güven olmaz…”

        Yılmaz’ın tweetleri de bununla sınırlı kalmadı, “yanlış yapana Anayasa ve yasaların emrettiği yol ve yöntemlerle gereken cezanın verilmesi gerektiğinin” altını çizdi.

        “HUKUKUN BİTTİĞİ YERDE”

        HSK Başkanvekili Mehmet Yılmaz, dünkü telefon sohbetimizde de daha önce de dile getirdiği tutumunu devam ettirdi.

        “Her yargıç hukuku unutmamalı” dedi ve geçmişte de benzer uyarıları yaptıklarını anımsattı.

        Yılmaz haklı, çünkü her şey bu cümlede başlıyor.

        Eğer olmazsa ne olacağını da yine John Locke’dan bir alıntıyla sonlandırayım:

        “Hukukun bittiği yerde tiranlık başlar…”

        Diğer Yazılar