İstanbul handikapları
İstanbul seçiminin yenilenmesine ilişkin takvimin önünde YSK’nın dünkü kararıyla hiçbir engel kalmadı ve süreç tam başladı.
Bu kapsamda seçim kurullarının başkanları da dün mülki idare amirlerinden iptale neden olan sandık kurulu başkanlarına ilişkin yeni liste talebini yaptı.
Seçime 40 gün kala siyasi partiler de hareketlendi.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, ittifak ortağı İYİ Parti lideri Akşener’i ziyaret edip baş başa yarım saat görüşürken, heyetler de kendi arasında gündeme ilişkin süreci ele aldı.
AK Parti lideri Erdoğan da dün partisinin milletvekilleri ile iftarda buluştu…
Seçimin Ankara ayağına ilişkin son adımlar da atılmaya başlanırken, 23 Haziran’a kadar İstanbul’da yapılacaklara ilişkin lojistik ve propagandaya yönelik planlarda da son aşamaya gelindi.
HANGİSİ DAHA KIYMETLİ
Günlerdir televizyon ekranlarından da dile getirildiği gibi partiler bu seçimde ağırlıklı olarak “sandığa gitmeyen seçmen” ile ilgileneceklerini belirtiyor.
Ancak burada ilginç bir paradoks karşımıza çıkıyor…
Partilerin sorunlu olduğu kesim sandığa gitmeyen mi, yoksa partisi ile sorunlu hale gelmiş seçmen mi?
Yani, daha önce kalesi olarak görülen bölgelerdeki seçmenin bu seçimde partisine sadık kalmayıp terk edişinden bahsediyorum.
Şunu baştan söylemeliyim ki bu ittifakların başat iki partisi AK Parti ve CHP’nin sosyolojik tabanlarında ciddi oranda görülüyor.
İstanbul’un 39 ilçesinde bundan önceki iki sandıktaki seçmen davranışı ile bu sandıktaki oy verme tercihi arasında ciddi kırılma var.
Hem de öyle bir hale gelmiş ki partilerin kaleleri diye nitelenen yerlerde banko gördüğü seçmeni sorunlu hale dönüşmüş.
KALELERİNDE ERİDİ
Durumu incelemeye CHP’den başlarsam…
Anımsanırsa sandık öncesi CHP’nin 14 ilçesi vardı, bu seçimde 12’ye düştü; Silivri ve Çatalca’yı kaybetti…
Meseleye bu açıdan bakılırsa CHP açısından sıkıntılı bir durumun olduğu varsayılabilir…
Ancak hiç de öyle değil, kaybetmiş fakat 25 ilçede de inanılmaz boyutta oy patlaması yapmış…
En dikkat çeken örnek de seçimi AK Parti adayının elinden aldığı Esenyurt…
Bu ilçede 2014’teki oyu 119 bin 539 iken, %16.8 artış yapıp %51.55’e çıkarmış ve 227 bin 146 oy almış…
Yani 107 bin 607 oy arttırmış…
AK Parti’nin kalelerinden Bağcılar’da da iktidar partisi kazanmış olsa da CHP oy arttırmış.
Yine Sultanbeyli’de AK Parti yine kazanıp, oyunu 99 binden 101 bine çıkarırken sadece 2 bin kadar artış yapabilmiş; CHP bu ilçede 11 binden 27 bine çıkarak 16 bin yükseltmiş.
Ümraniye’de de AK Parti 194 binden 215 bine çıkıp 21 bin artış yaparken, CHP 116 binden 148 bine çıkıp 32 bin artış gerçekleştirmiş.
Eyüpsultan, Sancaktepe gibi AK Parti’nin yüksek oy aldığı bölgelerde de benzer gelişmelere tanıklık edilmiş.
CHP açısından 25 ilçede önemli gelişmeye tanıklık edildiği söylenebilir…
SEÇMENİYLE SORUNLU
Ama CHP kendi kalelerinde AK Parti’nin düştüğü durumdan daha geriye gittiği gerçeği görülmez ise…
CHP Beşiktaş’ta 3, Adalar’da 6 puan düşmüş…
Bu oran Bakırköy’de ise zirve yapmış ve tam 12 puan birden düşmüş; %68 olan oy oranı %56’ya gerilemiş.
Bütün bunlar da gösteriyor ki her iki siyasi partinin bizzat kendi kalelerinde seçmeni ile sorunu var…
Bu seçime giderken sandığa gitmeyen seçmenden çok, kalesinde kendi partisine oy vermeyen seçmenin sorunu daha fazla öne çıkıyor.
Her iki tarafla da dün yaptığım görüşmelerden anlıyorum ki hem Cumhur İttifakı hem de Millet İttifakı kendi seçmeninin davranışının nedeni üzerine bir araştırma yapmamış.
Bu durum sadece raporlanmakla kalmış…
Görünen o ki her iki taraf da bu sıkıntıyı ağırlıklı olarak “oy hemşericiliği” ile “etnik kimlikler” ve “bölgecilik” üzerinden sorunu aşmayı planlıyor.
Hedeflerindeki en büyük kitle ise Karadenizliler ve Kürtler…
Ancak her ikisi açısından da ciddi problem var.
Bir söylemde Karadenizlilerin milliyetçiliğine hitap ederken, diğer yanda Kürtlere ilişkin çoğunlukçu yaklaşıma nasıl atıf yapılacak.
Yani bir konuşmanın içinde her ikisinin de mutlu edileceği bir yapı nasıl oluşacak.
Bu durum Cumhur İttifakı açısından çok daha fazla paradoks yaratıyor, çünkü daha iki aya bile ulaşmayan önceki sandıktaki propagandası daha çok milliyetçi kesime yönelikti.
Anlaşılan o ki partiler bu seçimde sadece propaganda modelini değil, dilini de değiştirecek…
Son dönemdeki söylemlere bakıldığında da bu durum açık görülüyor.
KARNAVAL GİBİ
Hemşericilik konusuna gelirsek her iki ittifak da kazandığı büyükşehir belediye başkanlarını İstanbul’da görevlendirmekte kararlı...
Bunun yanı sıra İstanbul’daki hemşerileri sayısı yüksek belediyelerin başkanlarını da propaganda sürecine katma kararına varılmış.
Buna bir de sivil toplum kuruluşları, kanaat önderleri, hemşeri derneklerinin yöneticileri eklendiğinde İstanbul’un tam bir karnaval havasına dönüşeceği bugünden belli.
Sandık günü için ise bütün partiler taraftarı ne kadar avukat varsa görevlendirmek için kolları sıvamış.
Partiler belki bu kadar kalabalığı kendileri için bir avantaj gibi görebilir.
TÜRKİYE SEÇİMİ YAPMAYACAK
Ancak dün CHP liderinin İYİ Parti liderini ziyareti sırasında da ele alındığı gibi, Millet İttifakı bu sandığı da Türkiye seçimi gibi göstermekten kaçınmakta kararlı.
Sandığı İstanbul ile çerçevelerken, karmaşaya neden olacak kalabalıklardan da kaçınmak istiyor; her birinden yeterince gelmesinin daha faydalı olacağına inanıyor.
Neden de çok sayıda insanın hem hata yapma oranını arttıracak olması hem de kazanç yerine yıkım getirmesi…
Görünen o ki bütün Türkiye ilginç bir seçim sürecine tanıklık edecek.
Oy veremeyecek ve alamayacak durumda olanlar oy için didinecek…
Karışık bir iş vesselam…