"Kazanma" ile "alma" arasında
Seçimi iptal edilen üç büyük ilçe ile bir beldede bugün kurulacak sandıklar, İstanbul’un ara seçimi olarak görülebilir.
Çünkü Türkiye’nin farklı bölgelerinden gelmiş hemşeri bloklarının yaşam sürdüğü İstanbul’da üç farklı coğrafyada gerçekleşecek seçimlerin bir efekt yaratmaması olanaksız.
Belki de bundan olsa gerek, toplam nüfusu 30 bini dahi bulmayan üç ilçede partiler var gücüyle propagandasını yürüttü; bugün de sonucu görülecek…
Asıl hedef olan İstanbul ile ilgili propaganda süreci için her iki tarafın da gösterdiği tarih ise bayram sonrası…
İKİSİ DE KULLANDI
Ancak bugüne kadar uyguladıkları propaganda açısından iki tarafın stratejisi ise ilginç bir durum yaratıyor.
Her ikisi de “kazanma” ile “seçimi alma” stratejisi arasında gidip geliyor.
Diyeceksiniz ne farkı var?
Hem seçmene ulaşma hem de oyunu elde edip garantileme açısından ciddi farkı var…
Kazanmak için bir uğraşmak gerek…
Almak için ise bedel ödemek yeterli…
Yani biri emek, diğeri ise klientalizm; müşteri bazlı davranış esasına dayanır.
Emeğe dayalı olduğu için kalıcı hale gelir, diğerinde ise almaya dayalı vaatler sermayenin özünü oluşturur.
Yani verdiği kadarını alır, yeni taleplerle de karşılaşacağı için vermenin de sınırı yoktur.
Otobüs, su ile başlar, oyunu almayı talep ettiğiniz seçmen “daha fazla” dedikçe, bu seriye elektrik, doğalgaz gibi yenileri eklenir…
VERİLENİ DE TÜKETİR
Bir tanesi verilmediğinde, verilenlerin de önemi tükenir…
O nedenle seçimin stratejisinin hangi zemine oturduğu propagandadan daha önemlidir.
Dikkat edilirse Millet İttifakı’nın CHP’li adayı Ekrem İmamoğlu, iptal edilen seçimde propagandasının son dönemini “almak” üzerine kurdu; ilk söyleyen olduğu için de getirisini topladı…
Eğer seçime biraz daha zaman olsaydı, bunun kendisine getireceği yük çok daha ağır olacaktı, çünkü vermeye başladığını görenler farklı taleplerini de sıralayacaktı.
O gün İmamoğlu’nun son anda kurtulduğu zemini bugün Cumhur İttifakı’nın adayı AK Parti’li Binali Yıldırım kullanıyor.
Hem de seçime 3 hafta gibi uzun sayılacak süre varken…
GECE MİTİNGİ
Ancak AK Parti’de farklı etkin isimlerle yaptığım konuşmalardan çıkardığım kadarıyla şu ana kadar uygulananlar Yıldırım’ın seçim stratejisini yansıtmıyor; “çünkü henüz tam başlanmadı...”
Nitekim, Yıldırım’ın sahadaki söylemleri ve ziyaretlerine bakıldığında da henüz başlamadığını görmek olası…
Aktarıldığına göre henüz slogan ve seçim müziği oluşturuluyor.
İmamoğlu gibi Yıldırım da bayram sonrasını bekliyor.
İmamoğlu propagandasını, diğer aktörleri ikinci plana bırakan, tekil kimlik üzerinden süreci yönetmeyi planlarken, Yıldırım’ın yanında en büyük destekçisinin Cumhurbaşkanı Erdoğan olacağı görülüyor.
Nitekim önceki akşam da Erdoğan’ın buna yönelik adımları görüldü.
Bayramdan sonra artacağını öngörmek de yanlış olmaz.
Yıldırım’ın bir diğer sıkıntısı ise koruma ordusu da eklendiğinde çevresinde oluşan erkek egemen görüntü halesi…
AK Parti’nin hafızalarda yer etmiş isimlerinin ötesinde yeni yüzlere ve kadın ile gençlere de rastlanmıyor.
Aktarıldığına göre bunu kırmanın yöntemleri belirleniyor.
AK Parti’deki bir diğer planlama ise mitinglerle ilgili…
Söylendiğine göre, İstanbul’un 39 ilçesinde kesintisiz miting süreci bu kez terk edilecek.
Yıldırım’ın hedefi İstanbul trafiğini göz önünde tutarak, işinden akşam evine dönmüş seçmene hitap etmek; bunun için de gece mitingleri planlamak…
KÜRT SEÇMENE MESAJ
Yıldırım’ın bayram sonrasına yönelik hedef kitlesi ise üç ayak üzerine kurulu…
Birinci önceliği geçen seçim sandığa gitmeyen küskün seçmen…
Bu kapsamda, “Kendi seçmenimizi sandığa götürsek yeter” cümlesini birçok kişiden işittim.
Bu kapsamda hemşeri hareketi etkili olmaya başlamış, “bir kıpırdanmanın başladığından” söz ediliyor.
Bayram sonrası daha etkili propaganda ile hareketi arttıracaklarının altını çiziyorlar.
İkinci hedef grupta ise geçmişte oyu alınan ama 31 Mart’ta rakibe kaptırılan seçmen.
Aslında bunu üçüncü grupla birlikte ele almak gerekiyor.
Sözünü ettikleri kesim, AK Parti’ye oy vermekte geçmişte sakınca görmeyen, ancak 31 Mart’ta gelmeyen muhafazakar Kürt seçmen…
Neden oy vermediği veya rakibe gittiğinin tahlilinde, temelinde “beka” üzerine kurulu katı milliyetçi söylem ile “terörist” kavramının ayrım gözetmeksizin dile getirilmesi sonucuna varılmış.
Dikkat edilirse bu kez dil farklılaştı ve Kürt seçmene de sıcak gelebilecek mesajlar verilmeye başlandı; bu aşamada yargı reformu için de adım atıldı.
KONTROLSÜZ DESTEK
Ancak üzerinden fazla zaman geçmemiş olması nedeniyle özellikle milliyetçi hissiyatı yüksek kitleler üzerindeki geçen seçim söyleminin etkisi devam ediyor.
AK Parti’nin iyiliğine katkı yaptığını sananların İmamoğlu’na yönelik protesto hareketlerinde geçmişten kalan söylemler etkin yer tutuyor.
Bunun bir örneği İmamoğlu’nun Cuma namazını kıldığı Yenibosna Merkez Camii önünde önceki gün yaşandı.
Terör suçlamalı protesto eylemcisine Cuma’dan çıkan cemaatin tepkisi, alanda toplananların protestocunun üzerine yürümesi, kontrolsüz eylemin rakibe yaramasının en iyi örneği…
Kazanılması için uğraş verilen Kürt seçmenin, ayağının geri gitmesine neden olması da cabası…
Buna geçen seçimde de cevvaliyeti düşük kalan, ne yapacağı konusunda rölantide talimat bekleyen teşkilatı da eklemek lazım.
Ramazanla da bütünleşen bu rehavetin ortadan kaldırılması için herkesin gözü Cumhurbaşkanı Erdoğan’da.
“Reis şapkadan yine tavşan çıkarır, buraya kadar getirdi bırakmaz Alimallah” cümlesi sıkça duyuluyor.
Özetle AK Parti Erol Olçok’unu yitirmenin eksikliğini yaşıyor...
SOSYAL MEDYA YASAĞI
İmamoğlu cephesine gelince…
CHP’nin geçmiş seçimlerin aksine, kendi kadrolarını da hayrette bırakacak gelişmeler yaşıyor.
Dillerini ısırarak bunu söylemekten de kaçınmıyorlar.
Geçmişte en acımasız eleştirilenler de İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun örgütçü becerisine övgü düzüyor.
Buna ilişkin ilginç örnek de İstanbul’da görevlendirilen 110 CHP milletvekili ile ilgili…
Sosyal medya hesaplarını kullanmaları, tepkilerini dile getirmek için tweet atmaları yasaklanmış.
Bir iki istisnayla karşılaşılmış, ancak onu da kendi arkadaşları gidermiş; kol kırılıp yen içinde kalmış.
“KAZANMASINI ÖĞRENDİK”
Söylenen şu ki:
“İçerde sıkıntının anında giderilmesi konusunda CHP önemli icraata imza atıyor…”
Bu noktaya gelinmesinde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu kadar “sabrı” konusunda herkesin şapka çıkardığı Seçim İşleri Başkanı Seyit Torun’un çabasının da bulunduğunun altı çiziliyor.
Grup başkanvekilleri ve parti yöneticilerinin propaganda süreçlerini eksiksiz yürütmeleri, verilen söylemin dışına çıkılmamasını sağlamaları da başarının nedenleri arasında sayılıyor.
CHP’nin etkin isminin TBMM kulisindeki sohbetimizde söylediği şu cümleler de bütününü özetlemeye yeterli:
“Bugüne kadar hep kaybettiğimiz için düşüncemiz kaybetmeye odaklıydı. Ne zaman ki kazanabileceğimizi anladık, o an kazanmanın yollarını da öğrendik…”
Yığınağın bayram sonrası için yapıldığı İstanbul seçimine yönelik tarafların pozisyonu böyle…