Sandık tamiri...
İstanbul seçiminin Türkiye’de yeni bir durumu ortaya çıkardığı açık…
Öncelikle AK Parti içinde de seçimin yenilenmesinin hata olduğunu söyleyenlerin sayısı oldukça fazla.
Dikkat çeken ise bunu açık bir şekilde ifade ediyor ve “önü arkası düşünülmeden seçim yenilenmesine gidilmesini sağlayanların kendilerini sorgulamaları gerektiğine” vurgu yapıyor.
AK Parti il teşkilatında yükselen seslerin de geleceğe yönelik parti içi eleştirilerin ilk adımı olarak değerlendiriyor.
Bundan sonraki süreçte partide eleştiri sürecinin 2009 ayarlarına döneceği varsayılıyor.
Özellikle Abdullah Gül’ün desteğinde Ali Babacan’ın yeni bir parti kurma çabası da AK Parti kadrolarının eleştiri sesinin yükselmesine tramplen oluşturuyor.
Üzerinde durdukları bir diğer önemli konu seçimin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı kaybettirmekle kalmayıp, Cumhur İttifakı’nın %51,64 olan oy oranını da iki puan aşağı, yani %50 altına çekmiş olması…
HASAR TESPİT RAPORU
Bu kapsamda AK Parti kadrolarının dün yaptıkları ilk hasar tespit raporunda vardıkları sonuç, seçim sürecinde sürekli taktik değiştirmesi, strateji yerine bireysel dayatmalarla yol alınması.
Bu çoklu değişkenliğin özellikle genç muhafazakar ve milliyetçi seçmende ciddi kırılmalara yol açtığı görüşündeler.
Haksız da değiller, muhafazakar seçmen doğası gereği yakın geçmişe kadar bir şeyleri muhafaza eden kitleler olarak kabul edilirdi.
Ama son dönemde AK Parti siyasetiyle bu yapıları farklılaştı ve muhafazakarlığını korurken modern, liberal ve hatta sorgulayan laik genç kadrolar yarattı; baba ile evladı farklı kulvarlara savurdu.
AK Parti sosyolojik tabanının hızla değişen taleplerine uygun siyaset üretmekte zorlanır hale geldi.
ONLAR DA BEKLEMİYORMUŞ
Karşılaştığım en ilginç durum ise dün konuştuğum her iki tarafın da yani AK Parti ve CHP kadrolarının farkın bu denli açık olacağını öngörmemeleri…
Özellikle de Ekrem İmamoğlu ve çevresi bir fark bekliyormuş, ancak 240-300 arasında kalacağını öngörüyormuş, farkın %10 ile 806 bine yükselmesi onları da şaşırtmış.
Bu oran İmamoğlu açısından önemli, çünkü Cumhur İttifakı’nın Belediye Meclisi’ndeki ağırlığını binde üç farkla aldığı Belediye Başkanlığı ile kontrol edemezdi.
Bugün ise 806 bini geçen oy farkı İmamoğlu’na Belediye Meclisi karşısında güç kazandırdı.
İktidarın encümen yapısını daha güçlü hale getirmeyi hedefleyen düzenlemesini de muhtemelen geriye bıraktırdı.
CHP milletvekili Bülent Tezcan ile dün sohbet ederken çok önemli bir tespitte bulundu, “Bu seçim bunların ötesinde siyasetin demokrasiyi, YSK’nın yargıyı tahribini de sandık yoluyla tamir etme olanağına kavuştu” dedi.
ERKEN SEÇİM OLMAZ
Peki bütün bu gelişmeler yeni bir seçim sürecinin kapısını da aralar mı?
Örneğin genel seçim olmasa bile bir ara seçime yönlendirir mi?
Hiç sanmıyorum.
Hemen belirteyim lideri Kemal Kılıçdaroğlu dahil CHP’nin kadroları zaten S-400 başta olmak üzere, ekonomik, bölgesel krize bir de iç siyaset krizini ekleme niyetinde değil.
İYİ Parti lideri Meral Akşener de aynı görüşte…
Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP lideri Bahçeli de bir erken genel seçime taraf olmadıklarını net bir dille ortaya koydu.
TBMM’nin seçilmesinin üzerinde henüz bir yıl geçtiği de dikkate alındığında erken genel seçim bekleyenlerin yanılacağını söylemeliyim.
Bu seçimin mesajı bununla da kalmadı…
Çevre çeperde olanlar açısından da önemli bir etki bıraktı.
Bunun başında da HDP geliyor.
HDP seçmeni, Abdullah Öcalan ile arasında feragatli bir bağ olduğu savlanan ve her talimatından aşiret düzeni içinde çıkmayacağı inancını yıktı.
CHP- HDP ÇATLAĞINI KAPATTI
Bunun ötesinde yeni bir durumu da yarattı.
HDP ile CHP arasında 1991’de yıkılan bir daha onarılmayan çatlağı kapattı.
HDP seçmeni açısından CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ve Ekrem İmamoğlu bağ kuran önemli bir figür haline dönüşürken, Selahattin Demirtaş da CHP seçmeni için sempatik aracı haline geldi.
Bu HDP seçmeninin bundan sonraki süreçte ister demokratik çözüm süreci deyin ister başka bir isim verin, kültürel hak arama araçlarını da farklılaştıracaktır.
Çünkü bugüne kadar ya asker veya merkez sağ siyasetçiler aracılığıyla çözüm arıyordu.
Yani Özal, Demirel, Çiller, Yılmaz ve son olarak da Erdoğan çözümünün önemli aktörleriydi; CHP ise 1991’de arasında oluşan çatlak nedeniyle ilişki kurulacak bir yapıdan uzaklaştırılmıştı.
Bunda dağ kadrosunun CHP ile ilişki kurması halinde HDP seçmeninin 1991 öncesinde olduğu gibi ötekine de sempati beslemesinin önüne geçme çabasının da etkisi varsayılabilir.
Bu seçim bu düzeni değiştirdi, ilk kez bu denli sağlam bir zemine dayalı, hatta bazı bölgelerde kol kola çalışan yapıya dönüştürdü; sosyal demokratlarla buluşmayı gerçekleştirdi.
TARİKATLARIN GÜÇ VEHMİ
Tarikatlar açısından da önemli bir mesaj verdi.
Özellikle etkili oldukları sandıklarda seçmen üzerinde etkilerinin olmadığını, kitlesel güçlerinin vehim olduğunu gösterdi.
En azından sağ partilerin sandık yoluyla bunu net görmesini sağladı.
Sandık her zamanki gibi demokrasinin en önemli solüsyonu oldu…