Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İlki açlık grevleri, ikincisi ise seçimin gölgesinde kaldı…

        Aslında bir süredir Ankara siyasetinin kulislerinde fısıltılı da olsa konuşuluyordu.

        Ya da sorularla sondaj yapılıyordu…

        Özellikle ABD Başkanı’nın Suriye Özel Temsilcisi James Jeffry’nin, geçen ay önce Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu’nda ardından da Ortadoğu Enstitüsündeki açıklamaları ile bu sondaj daha da yoğunlaştı.

        O dönemde ne terör örgütü PKK’nın lideri Abdullah Öcalan ile avukatlarının ilk görüşmesi söz konusuydu ne de sonrasındaki mektup olayı...

        Jeffry, bu açıklamalarında Türkiye ile Suriye’nin kuzeyine hakim olan Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında görüşmelerin devam ettiğini, “prensipte bir anlaşmaya varıldığını” belirtti.

        Komisyonda yöneltilen “Başkan Trump, Başkan Erdoğan’a ne söz verdi?” sorusuna yanıtı ise şöyle oldu:

        “Başkan, Suriye Demokratik Güçleri’nin çoğu unsuru ve PKK arasında geçmişe dayalı ve siyasi bağın farkında… Güvenli bölge oluşturulması için Türklerle ve yerel ortaklarımızla çalışıyoruz. Sadece yerel kolluk gücünün görev yapacağı, bizim ve Türklerin de yakından gözleyeceği bir plan. Türklerle ve SDG ile görüşüyoruz ama henüz bir anlaşmaya varmadık…”

        TÜRKİYE’NİN HASSASİYETİ

        Washington’da bunlar olurken, Türkiye’de de önemli bir gelişme yaşandı ve Öcalan ile avukatları 8 yıl aradan sonra ilk görüşmesini gerçekleşti.

        Bu kadar zaman geçtikten sonra yapılan görüşme açlık grevlerinin sonlandırılmasına yönelik olsa da Öcalan’ın mektubunun bir bölümünde bir başka amacı da hedeflediği açıkça görüldü.

        Suriye’nin Kuzeydoğusundaki PYD’nin hakim olduğu SDG’nin askeri kanadını oluşturduğu bölgeye dönük şu mesajı verdi:

        “İnanıyoruz ki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) kapsamında Suriye’deki sorunların çatışma kültüründen uzak durularak; içinde bulundukları konumun, durumun Suriye’nin bütünlüğü çerçevesinde Anayasal güvenceye kavuşturulmuş yerel demokrasi perspektifinde çözüme ulaştırılması amaçlanmalıdır. Bu bağlamda Türkiye’nin hassasiyetlerine de duyarlı olunmalıdır.”

        “İSTEĞİ, BİZİM DE İSTEMİMİZDİR…”

        Mesaja yanıt, PYD’nin eski Başkanı Salih Müslüm’den geldi.

        Müslüm, Öcalan’ı önderleri olarak kabul ettiklerini, “Suriye'de çözüm konusunda olumlu aktif rol oynayacağını” vurguladı.

        Müslüm de Suriye sahasındaki uluslararası aktörlerden yakındı.

        “Soruna çözüm aradığını belirten ve sahada olan devletlerin kendi çıkarlarını koruyarak hareket ettiklerini, bunun da çözümü zorlaştırdığını, Öcalan’ın önerileriyle mevcut durumun değiştirilebileceğini” söyledi.

        “Öcalan’ın isteği, bizim de istemimizdir” dedi.

        HDP’DEKİ BEKLENTİ

        Suriye sahasında etkili başka isimlerden de benzer açıklamalar geldi.

        Hatta bu arada Türkiye’den bazı görevlilerin, Öcalan’ın mesajlarının ulaşmasına aracılık ettikleri iddiaları da kulislerde dolaştı.

        Öcalan’ın en son Doç. Dr. Ali Kemal Özcan ile yaptığı görüşme sonrası yayınladığı mektubu ise bütün bu süreçlerin ötesine geçti ve seçime odaklı hale geldi.

        Seçim tamamlanması ile birlikte son iki gündür Ankara’da özellikle de TBMM kulislerinde başlatılan sürece ilişkin önemli sohbetlere tanıklık ediyorum.

        Özellikle de AK Parti ve HDP koridorlarında…

        Öncelikle Öcalan’ın açıklamasından hoşnutlar.

        “Suriye sahasında sorunu kendi çıkarını da gözetleyen Washington ile çözmek yerine, Ankara ile çözmek çok daha sağlıklı sonuç verir” görüşündeler.

        Hatta bu bölgedeki çözümün, İdlib başta olmak üzere Suriye sahasında Türkiye’nin lehine başka gelişmeleri de beraberinde getirebileceği inancında.

        HDP’nin etkin ismi bu noktayı vurguladıktan sonra Öcalan’ın bölgedeki etkisinin sürdüğüne vurgu yaparak şunları söyledi:

        “Tampon bölge ve sınır boyunda görev alacak yerel güçler meselesi çözülemeyecek sorunlar değil. Önemli olan Suriye sorununun bütününün çözümünün uluslararası güçlerle değil, bölgedeki aktörler aracılığıyla gerçekleştirilmesidir.”

        Arayışları Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi, gerekirse Şam’ın da içinde olduğu aktörlerin çözüme aracı olması…

        SİYASİ İRADENİN VARLIĞI

        Konu üzerinde çalışmaları ile bilinen Dicle Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Vahap Coşkun, dünkü sohbetimizde gelişmeleri yakından takip ettiğini belirtti.

        Rojava olarak da isimlendirilen SDG hakimiyetindeki Suriye’nin kuzeydoğusuna dönük gelişmelerin henüz filiz aşamasında olduğunu, müzakerelerin sürdüğünü belirtip ekledi:

        “Bazı enstrümanlar kullanılarak mesafe alınmaya çalışılıyor. Öcalan, bölgedeki aktörler ve Barzani üçlüsü üzerinden yürütülen bir süreç. Öcalan’ın mektupları da her ne kadar seçimle bağlantılı gibi göründü ama onun ötesinde Suriye odaklı bir durum. Türkiye, baktı ki herkes bölgede siyasetini değiştirip, çıkarı neyse ona göre yeni pozisyon alıyor, kendisi de buna göre pozisyon belirlemeye başladı. Aracılar yerine doğrudan kendisi, elindeki aktörleri de devreye sokarak kendi bulacağı bir çözüm arıyor. Önemli olan siyasi bir iradenin berraklaşması…”

        YURTTAŞIN DA KAZANCI

        AK Parti’nin bölge ile ilgili etkin isimlerinden biri de dünkü sohbetimizde isminin yazılmaması şartıyla benzer bir yaklaşım gösterip gelişmelerle ilgili olarak şunları aktardı:

        “Öcalan’ın Suriye sahasında, özellikle kadınlar üzerindeki etkisi çok yüksek. Ortadoğu’da etkin olan güçlerin hepsi gelişmeleri kendi lehine çevirmenin peşinde. ABD Kandil kadrosuyla, Avrupa ise içinde barındırdıkları ile süreci kendi lehine kullanıyor. Kullandıkları kişilerin hemen hepsi Türk vatandaşı ama Türkiye’nin lehine değil. Türkiye kendi çıkarı için kendi yurttaşından niye faydalanmasın; zaten o kazanç yurttaşının da kazancı olmayacak mı?”

        Görünen o ki Suriye konusunda önemli bir makas değişikliği var.

        Ama bu ne yeni bir demokratik açılım süreci, ne de yeni bir kültürel haklar konusunda uzlaşı zemini arayışı.

        İçinde ne PKK ne de diğer silahlı terör faaliyetini yürüten aktörler, ne de onlarla pazarlık var; hatta tam tersi söz konusu.

        Bugüne kadar denenmişlerin ötesinde yeni bir durum…

        Diğer Yazılar