Ortaklı siyaset
Diyarbakır için devletin yıllardır sürdürdüğü uğraşın odağında “politik kimlikten uzaklaştırma” yani de-politize etme çabası oldu.
Kentte kafeterya açmaktan, üniversite gençliğini farklı uğraşlara yönlendirmeye; çocukları farklı kentlere götürüp gezdirmekten, aileleriyle tur düzenlemeye kadar uzanan farklı etkinlikler de bu uğraşın araçları oldu.
Hepsinin de temeli, politize olmuş kimlikten kenti uzaklaştırmanın ötesinde, PKK’nın etkinliğini kırmaya dayanıyordu.
Başarılı da olundu, Kültür Sokağı bir zamanlar Diyarbakır’ın en modern ve etkili caddelerinden biri haline geldi.
Yeni açılan mekânlar da buna eklenince Diyarbakır ciddi anlamda farklılaştı, her an eyleme hazır şehir kimliğinden gittikçe uzaklaştı.
Suriye’deki gelişmelerin de etkisiyle bir süre sonra zaten özünde var olan kozmopolit yapısı daha da çeşitlendi.
Uluslararası kuruluşların ve ülkelerin PKK’yı terör örgütü listesine almaları da örgütü farklı bir noktaya getirdi.
TERÖR ÖRGÜTÜNÜN ETKİSİ
Hatta Suriye’deki örgütler daha öne çıkmaya başladı, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin uyguladığı politika da PKK’nın etkisinin kırılmasındaki faktörlerden biri oldu.
Terör örgütünün 1980-1990 döneminde bölgede var olan etkisi gittikçe kırıldı, zaten örgüt de “kırdan şehre” odaklı militan devşirme yöntemini değiştirdi.
PKK’nın önde gelenlerinden Duran Kalkan’ın “kıra dayalı şehir gerillacılığı stratejisi” de örgüt içinde tartışılan, terör örgütünün diğer önde gelenlerinden Murat Karayılan’ın da eleştirisine neden oldu.
ABD’nin son dönem PKK’nın lider kadrosunun başına ödül koyması da durumu apayrı bir noktaya getirdi.
PKK’nın baskın etkisi kırılırken, HDP kentte ve bölgede siyasal temsilci olma özelliğini devam ettirdi.
Hatta yerine kayyım atanan Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk ile PKK yöneticileri arasında ciddi görüş ayrılıkları belirdi.
Bir süre sonra buna HDP’nin farklı isimleri de eklendi...
Bölge ile ilgili konular Diyarbakır merkezli tartışılırken, bu gelişmelerden sonra diğer bölgelerin sorunu gibi Ankara’da ele alınmaya başladı.
Ama fazla uzun sürmedi…
HDP’Yİ UZAKLAŞTIRMA POLİTİKASI
Bütün bunları yazmamın nedeni ise son dönem HDP’nin önünde eylem yapan, çocukları terör örgütü PKK tarafından militan yapılmış anneler ve aileler.
Bir de buna karşı Ankara’dan gelen tepkiler…
Şurası açık ki kayyım atamaları sonrası AK Parti, HDP önündeki eylemin artarak devam etmesini, hatta bunun Türkiye’nin önemli bir gündem maddesine dönüşmesini istiyor.
Bunu yaparken seçimde özellikle İstanbul’da desteğini açıktan gösteren HDP’yi de Millet İttifakı ile işbirliğinden uzaklaştırmayı hedefliyor.
Burada da durmuyor, kayyım ataması sonrası başta CHP olmak üzere, İYİ Parti ve SP’den ciddi eleştirilerle gelen desteği de köreltmeyi amaçlıyor.
Destek verilemez hale getirme politikasını uyguluyor, aradaki yakınlaşmaya kama çakıyor.
İYİ PARTİ’DEN GELEN AÇIKLAMA
Dikkat çeken muhalefetin buna yaklaşımı.
Geçmişte bu tür gelişmeler yaşandığında ilk tepki CHP’den yükselirdi.
Dikkat ediyorum CHP bu konuda kendi içindeki tartışmayı kamuoyu önünde açıktan sergilemedi.
Bunun yerine İYİ Parti lideri Meral Akşener İçişleri Bakanlığı yapmış bir siyasetçi olarak bu sözleri söylediğini belirterek oldukça önemli şu açıklamayı yaptı:
“O annelerin feryadının çözüm adresi, bir partinin kapısı değil, devletin kapısıdır… Liyakatle yönetilen bir ülkede, bir anne, evladının geleceğini, bir partiden mi yoksa devletten mi talep eder?..”
Burada da durmadı, “Annelerimiz, devletin kapısı yerine, parti kapısına gittikçe, o partiye ‘Devlet’ misyonu biçiyorsunuz…” sözleriyle uyarısını devam ettirdi.
Akşener’in açıklamasını önemli buluyorum, çünkü milliyetçi kesimden gelen önemli bir isim.
Daha da önemlisi terör örgütünün hedef listesinde yer alan bir kişi olmasına karşın, PKK’ya bakışında, bölgeye yönelik politikalarında en küçük değişiklik olmayan ender siyasetçi.
Bu özelliği de Akşener’e öteki taraftan gelebilecek her türlü yakıştırmayı daha ilk adımda alaşağı edecek aidiyetler.
Ankara’da iki gündür konuştuğum CHP’liler bu durumdan oldukça memnun.
Çünkü aynı cümleleri kendileri söylediğinde başka bir efekt yaratacakken Akşener tarafından dile getiriliyor olması ellerini rahatlattı.
Benzer örneklerine kayyım atama sürecinde de İstanbul seçimleri döneminde de oldukça fazla karşılaşıldı.
Belki de CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun önceki gün “Millet İttifakı vazgeçilmezimizdir” sözünün gerisinde de bu vardı.
Buna tek yönlü de bakmamak lazım; çünkü CHP de İYİ Parti’nin
sıkıştığı ortamlarda en çok yardım eli uzatan oldu.
Başkanlık sistemine geçişle siyasetin tüm kuralları da farklılaştı ve bugün örneklerine sıkça rastlanılan “ortaklı siyaseti” üretti.
Yetmedi, ötekinin propagandasını etkilerken, bumerang gibi çevirmesine de yol açtı.