Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yargı Reformu paketi dün itibarıyla muhalefet partilerinin hepsine sunuldu.

        Sunulmakla kalınmadı, MHP başta olmak üzere bazılarından da paket hakkındaki düşünceleri alındı.

        Muhalefet partileri de iki gündür paket üzerindeki çalışmalarını devam ettiriyor.

        Hatta CHP, buna ilişkin hukukçulardan oluşan bir komisyon kurdu ve çalışmalarına başladı.

        Muhalefetin pakete bakışını, MHP’den Feti Yıldız, CHP’den Bülent Tezcan ve İYİ Parti’den Lütfü Türkkan ile konuştum.

        Şu kadarını söylemeliyim ki siyasi partiler son dönemde hukuk bürolarını çok güçlendirdiler.

        Anında gelen düzenlemeleri inceleyip görüş geliştirebiliyorlar.

        MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, daha önceki sohbetlerimizde de belirttiği gibi pakete desteklerinin tam olduğunu söyledi.

        Eklenmesinde fayda gördükleri konularda önerilerini Meclis gündemine geldiğinde göstereceklerini de bildirdi.

        İDARE YASA ÜZERİNDE OLAMAZ

        CHP ise paket üzerinde ciddi bir çalışma yapmış; kanunların ilk hali, değişiklikler ve sonuçta nasıl bir etki yaratacağına ilişkin tablolar hazırlamış.

        Tezcan, “Biz çok daha önemli bir düzenleme gelecek sanırken dağ fare doğurduğunu gördük” dedi.

        Paketle getirilen düzenlemelerde idarenin hukukun önüne geçtiği durumların olduğunu belirtti.

        Benzer yaklaşımı İYİ Parti Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan da gösterdi, “Kanun’un emrettiği bir hükümde bürokratın karar verip vermeme yetkisi nasıl olabilir?” sorusunu yöneltti.

        Pasaportlara ilişkin düzenlemelerde verip vermeme yetkisinin İçişleri Bakanlığı bürokratlarına bırakılmış olmasını eleştirdi.

        Aslında haksız değiller.

        Çünkü paket ilk açıklandığında, özgürlük ve demokratikleşme açısından çok daha önemli düzenlemeler yapılacağı izlenimi verilmişti.

        Ancak muhalefete sunulan düzenlemelere bakıldığında başlangıçtaki sunu ile hazırlanan arasındaki makas açılıyor.

        HERKESE YEŞİL PASAPORT YOK

        Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun neşesinin boyutunda bir düzenleme olmadığına tanıklık ediliyor.

        En iyi örnek de avukatlara yeşil pasaport verilmesi ile ilgili düzenleme.

        Pasaport Kanunu’nda yapılan değişiklikle “Baro levhasına kayıtlı olan ve en az 15 yıl kıdemi bulunan avukatlara hususi damgalı pasaport verilebilir” hükmü getiriliyor.

        Ancak aynı maddeye konulan “Buna ilişkin usul ve esasların Dışişleri ve Adalet Bakanlıklarının olumlu görüşü ve İçişleri Bakanlığı’nın yönetmeliklerince belirleneceğini” ibaresi yetkiyi idareye bırakıyor.

        Yani 15 yılını dolduran heveslenmesin, bunun herkese yeşil pasaport anlamına gelmediği görülüyor.

        Bununla da kalmıyor, bırakın “adli soruşturma ve kovuşturmayı” daha alt düzeye indiriyor, “haklarında idari soruşturma varsa kolluk birimlerince yapılacak araştırma sonucuna göre pasaport verilebileceğine” hükmediyor.

        RUHİ SU ÖRNEĞİ

        Bir anlamda pasaport alımını “yurt dışına çıkmak için bürokrasiden vize alma” gibi bir noktaya getiriyor ki bu Anayasa’nın seyahat özgürlüğüne aykırı.

        Burada, “yeşil pasaport devletin yetkisinde olan bir defterdir; dolayısıyla kime vereceğini kendi belirler” diyebilir.

        Ancak birinci dereceye gelmiş bir kamu görevlisi için bu kural söz konusu değilse, aynı durumun avukatlar için de geçerli olması gerekir.

        Bu kişilerin yurt dışına çıkışı pasaport vermemekle değil, hakkında “yurt dışı yasağı” konulmakla söz konusu olabilir ki o zaman da yargı kararı gerekir.

        Ayrıca bu konuda oldukça acı bir anı da hafızalarda tazeliğini koruyor…

        Birkaç gün önce ölüm yıldönümünde andığımız çağın önemli sanatçılarından Ruhi Su, darbe döneminde bürokratik engel dolayısıyla yurt dışına çıkamadığı için tedavi olamayıp hayatını kaybetti.

        TUTUKLULUK SÜRESİ

        Tutukluk sürelerine ilişkin düzenlemede de farklılık var.

        Uzun süredir Avrupa Birliği soruşturmalar için 2, kovuşturma için 5 yıl olan ve toplamda yedi 7 yıla varan tutukluluk sürelerinin mahkumiyete dönüştüğünü belirterek düzenleme istiyordu.

        Cumhurbaşkanı’nın çalışmalarına hız verilmesini istediği Vizesiz Avrupa kapsamında bu düzenlemenin getirildiği anlaşılıyor.

        Ancak tutukluluk süresi sadece soruşturma evresinde 6 ay ile 1,5 yıla indiriliyor; kavuşturma evresi için beş yıllık süreyi koruyor.

        Zaten sorunun büyük bölümü de soruşturma değil, kovuşturma evrelerinde karşımıza çıkıyor ki buna ilişkin dönem oldukça fazla örnek mevcut.

        WIKIPEDIA BENZERİ

        Muhalefetin de dikkat çektiği bir diğer düzenleme ise internet ortamında yapılan yayınlarla ilgili.

        Kanun’un bugüne kadar sorun olan bir noktasını giderirken, diğer taraftan ağır bir hüküm getiriyor.

        Buna göre soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmayan erişimin engellenmesine ilişkin engellemenin kaldırılmasını hükme bağlarken, “Cumhuriyet savcısı, hükümsüz kalan erişimin engellenmesi kararına konu internet adresini belirtmek suretiyle kavuşturmaya yer olmadığı kararını Kuruma bildirir” diyerek uygulamadan kaynaklanan sorunu gideriyor.

        Ancak hemen andından getirdiği son madde ile wikipedia kararını pekiştiriyor.

        Buna göre, erişimin engellenmesine mahkeme veya Cumhuriyet savcısı tarafından, içerik ve yayın sağlayıcısı yurt dışında olan yayınlar için de BTK Başkanı tarafından, ya da şans oyunları ile ilgili sitelerin tespiti halinde de doğrudan yapılan uyarılara yanıt verilmiyorsa, sadece içeriği ile kalmayıp internet sitesinin tümüne kapatma uygulaması getiriliyor.

        Örneklemek gerekirse; farz edelim ki twitter kullanan bir kişi herhangi bir gönderim yaptı; gerekli uyarılara karşın twitter da inceleme sonucu bunu sakıncalı bulmadı.

        Bu düzenlemeye göre twitter kapatılabilir.

        Sadece twitter değil, Kanun’un 2, 4 ve 14’üncü maddelerinde sıralanan hallere uymayan veya içeriğe ulaşımı engellemeyen tüm siteler kapatılabilir.

        Wikipedia sürecinde yaşanan diğerleri için de geçerli hale gelebilir…

        REKLAM

        ***

        Thomas Cook kazanında yananlar...

        Türk turizmci son 5 yıldır tur operatörlerinin batması dolayısıyla ciddi sıkıntı çekiyor.

        Anımsanırsa Öger ile başladı ve neredeyse her yıl bir tur operatörünün iflasına tanıklık edildi.

        Bu dönem de dünyanın en büyüklerinden biri olan 178 yıllık geçmişi bulunan İngiliz devi Thomas Cook’un iflası geldi.

        Türkiye’de 29 oteli olan ve yılda bir milyona yakın turist taşıyan şirketin en büyük müşterileri de Kuzey Afrika ülkeleri ve Türkiye…

        Çünkü her ikisinde de geri ödemelerini uzun vadede yapıyor.

        Örneğin İspanya’daki ödemelerini en geç 2 hafta içinde gerçekleştirirken, Türkiye’de en son ödemesini Haziran’da yaptı ve o tarihten bu yana da ödeme gerçekleştirmedi.

        SEZON YÜKÜ İLE BATTI

        Yani Türkiye’deki turizm şirketlerine bu sezon ödemesi gereken bütün yükü ile battı.

        Yunanistan ve İspanya’dan çok daha fazla kâr elde ettiği şirketler de Türkiye’de olması, durumun vahametinin ortaya konulması açısından önemli.

        Birçok şirket alacaklarını tahsil edemeden böyle bir durumla karşı karşıya kalmış olmanın çaresizliği içinde.

        Hele ki ağırlığı İngiliz turist olan işletmeler.

        TURİZM SİGORTA FONU KURULMALI

        Bunlardan biri de yıllardır turizmin içinde olan Tansu Kılıçoğlu…

        Durumun vahametini dün sohbet ederken ortaya koyduktan sonra her yıl bir tur şirketinin batması nedeniyle yaşadıkları sıkıntıyı anımsatıp şu öneride bulundu:

        “Kültür ve Turizm Bakanlığı, her oda için turistlerden 10 Euro gibi bir kesinti yapabilir ve bunu da Turizm Sigorta Fonu adı altında tutar. Benzer sorunlar olduğunda da bunu devreye sokar ve turizm yatırımcısının zorda kalmasının önüne geçer. Son 5 yılda Öger, Ana, Kayı, Tez ve son olarak da Thomas Cook olmak üzere ardı sıra batanların yükü hepimizin omzuna bindi.”

        VERGİSİ DE CABASI

        Kılıçoğlu, bunları aktardıktan sonra önemli bir bilgiyi de ekledi.

        Tur şirketleri iflas ettiğinde eğer alacağınızı tahsil etmek istiyorsanız, bilançonuzda alacağınızı göstermeniz gerekiyormuş.

        Bu da alamadığınız paranın vergisini ödemeniz anlamına geliyor.

        Kılıçoğlu kendinden örnek verdi:

        “Thomas Cook’tan 500 bin Euro alacağım var, ama battı. Daha önce de benzer şekilde diğerleri battı. Ama ben iflas masasına karşı alacağımı kanıtlamam için bilançomda göstermem gerekiyor. Bu da KDV dahil vergilerini ödemem anlamına geliyor.”

        Tansu Kılıçoğlu Turizm Sigorta Fonu’nu oluşturmasının yanı sıra iflas eden şirketlerden olan alacaklara dönük de bir düzenleme getirmesi gerektiğini belirtti.

        KANUNİ DÜZENLEME ŞART

        Ya da oluşturulan fondan bu zararların giderilip, alacağın takibinin fon tarafından yapılmasının faydalı olacağının da altını çizdi.

        Getirdiği öneri oldukça yapıcı.

        Çünkü hem gelen turistten karşılanacağı için iç kaynağı zorlamayacak, hem de turizm yatırımcıları benzer felaketlerden koruyup dinamik kalmasını sağlayacak.

        Dilerim Kültür ve Turizm Bakanlığı bu konuda adım atar ve uzun süredir hazırlığını sürdürdüğü kanun tasarısını artık kendi getiremeyeceği için milletvekilleri ile paylaşır ve teklif haline gelmesine aracı olur.

        Diğer Yazılar