Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ABD ile yaşanan krizin önceki günkü ziyaret sonrası geldiği noktayı “herkesin pozisyonunu koruyup, dili değiştirerek krizi çözmesi” diye tanımlayabiliriz.

        Bununla birlikte, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Beyaz Saray’da ABD Başkanı Trump ile yaptığı görüşme kendi içinde bugüne kadar hiç de karşılaşılmamış ilklerle dolu.

        Örneğin çalışma ziyareti olmasına karşın devlet ziyareti gibi eşlerin de katılması…

        Dikkat çeken ise bugüne kadar devlet ziyaretlerinde de karşılaşılmayan bir tarzda eşlerin de Oval Ofis’te fotoğraf vermeleri sağlandı; aile buluşması görüntüsüyle kriz ortamı yumuşatıldı.

        Bugüne kadar olmadık bir şekilde senatörlerin davet edilip konuk cumhurbaşkanına soru yöneltmeleri de bu gezinin ilklerindendi.

        Özetle ABD geziyi iyi planlamış ve halkla ilişkiler ve kamuoyu oluşturma süreçleri açısından hep var olan yetisini sonuna kadar sergiledi.

        Bunu özellikle alışılmışın dışında senatörlerin davet edilmesi olayında görüyoruz ki, Erdoğan’ın da dün dönüş yolunda açıkladığı gibi kurgusu tamamen Başkan Trump’a ait.

        Böylece Trump, hem güçlü Cumhuriyetçi senatörler karşısında elini güçlendirdi hem de senatörlere ABD iç politikasında şov yapma olanağı sundu.

        Onlar da rollerini başarıyla oynadı.

        Bu aşamada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da ABD ve Türkiye kamuoyuna Kürtler konusunda eş zamanlı mesajını iletmesinin yolunu açtı.

        SABİT POZİSYONDA DİL DEĞİŞİMİ

        Bu açıdan bakıldığında Türk-ABD ilişkilerinde bundan sonraki süreçte kriz içinde yeni bir kriz çıkaran seyir olmayacak.

        Krizin en önemli ayaklarından biri olan Türkiye’ye yönelik Temsilciler Meclisi’nden çıkan yaptırımların Senato aşamasında Beyaz Saray’da Erdoğan-Trump görüşmesine katılan Senatör Graham’ın Ermeni tasarısındaki blokajına benzer bir şekilde engellenmesine tanıklık edilebilir.

        Özetlemek gerekirse, iki taraf da pozisyonunu sabit tutarken dilini değiştirerek krizi noktaladı; süreci yeniden tayin edip ılıman bir iklime bıraktı.

        Bundan sonra gelecek yıl yapılacak ABD seçimlerine kadar Beyaz Saray ve Cumhuriyetçi Parti odaklı yeni bir kriz beklemek pek olası görünmüyor.

        PUTİN KARŞISINDA ELİNİ GÜÇLENDİRDİ

        Dolayısıyla bundan sonraki süreçle ilgili şu sıralamayı yapmak yanlış olmaz:

        1- Krizin en önemli unsuru S-400 meselesi komisyona havale edildi. Bundan sonraki süreçte diri kalması söz konusu olamaz.

        2- Trump, Türkiye konusunda senatörleri öne sürüp üzerine gelebilecek olumsuz algıyı savurdu. Senatörlerin de ABD iç kamuoyuna oynamasına olanak tanıdı.

        3- Senatörler de Twitter üzerinden yazdıklarının aksine daha ılıman tavır içinde oldu, Trump’ın kendilerine tanıdığı sahneyi onun da arzu ettiği şekilde iyi kullandı.

        4- Erdoğan’ın çalışma ziyareti Trump’ın televizyonda naklen yayınlanan azil süreci ile ilgili görüşme gününe denk getirildi, tartışmanın önüne geçildi. Böylece Erdoğan da Trump için sıkıntılı gündeminde kurtarıcı rol üstlendi.

        5- Kürtler konusunda ABD’nin derin bürokrasisinin tutumunu da göz önüne alarak Trump, PYD’ye desteğini dile getirmekten geri durmadı. Hatta Türkiye’nin terörist olduğunun CIA belgeleriyle de kanıtladığı YPG’nin başındaki Ferhat Abdi Şahin’in (Mazlum Kobani) adını kayda geçirdi.

        6- Dolayısıyla Fetullah Gülen, Halkbank, Fırat’ın doğusu, PYD/YPG/PKK/SDG konusu aynı yerinde duruyor. Ama bundan böyle kriz yakın geçmişteki dille sahada yer almayacak. Daha ılıman bir dile yerini terk edecek.

        7- Erdoğan da geziden başarı ile döndü, dünya basınının “işler Erdoğan'ın lehine işliyor” bakışını yerleştirdi; gezi öncesi “çok kritik” diye sürekli pompalanan zorlukları aşan lider pozisyonunu bir daha gösterdi.

        8- ABD’den sorunu aşmış, en azından krizi sabit hale getirip dilini değiştirmiş ve Beyaz Saray ile olan gerilimi azaltmış lider olarak Rusya Devlet Başkanı Putin ile yapacağı müzakerede elini güçlü kıldı.

        9- Mektup iade edildi, içerde yarattığı olumsuz algısı silindi…

        Dolayısıyla hafta başından itibaren bugüne kadar dış politik nedenlerle beklemeye geçen iç politik eleştiri süreci kaldığı yerden devam eder…

        Bütün partilerde başlayan kongre iklimi ve yeni partilerin kuruluş süreci de buna eklendiğinde iç siyaset ön plandaki yerini alır.

        Diğer Yazılar