Libya ittifakına Berlin de katılırsa
Türkiye ile Rusya, bölgesel işbirliğinin, Suriye ile sınırlı kalmayıp, Doğu Akdeniz’de de devam edeceğini dün net ortaya koydu.
Libya’da Türkiye meşru hükümet Sarraj, Rusya da muhalif General Hafter’in yanında yer alıyor olmasına karşın dün ortak açıklama ile ateşkes çağrısını yineledi.
Böylece bölgesel olmayan aktörlerin nihai planlarını boşa çıkarırken, Suriye’nin ardından Libya’da da iki başat aktör olma yolunda önemli bir adım attı.
Ankara uzun süredir böyle bir adımın atılması konusunda Moskova ile temasını sürdürüyordu; sonuçta önemli bir günde, Türk Akımı vanasını açma töreninin ardından yaptıkları ortak açıklama ile Libya’da ateşkesin sağlanması konusunda ön aldı…
MERKEL’İN MOSKOVA GEZİSİ
Büyük ihtimal, Türkiye ile Rusya’nın bu çağrısına 11 Ocak Cumartesi Rusya’yı, 24 Ocak Cuma da Türkiye’yi ziyaret edecek olan Almanya Başbakanı Merkel de katılacak.
Çünkü Libya’da ateşkesin sağlanıp, siyasi çözümün bulunması için Berlin Konferansı fikrini ortaya atan Berlin, kat ettiği yolun heba edilmesini istemiyor.
Ateşkesin başarılı olması halinde Türkiye'den başta muharip güç olmak üzere fazla sayıda asker de gitmez. Merkel de böyle olmasını istiyordu.
Bu kapsamda Türkiye’nin Libya’ya asker gönderme Tezkeresi sonrası Ankara’dan en azından liderler zirvesine kadar beklenmesini rica ettiği de sır değil.
Merkel’in bugüne kadar sergiledi tutum, ateşkes çağrısına katılacağının da en önemli verisi…
SURİYE MODELİNİN AYNI
Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan, Deniz Yetki Alanı Sınırlandırma Mutabakatı ile önemli bir adım atarken, Libya masasının etkin aktörlerinden biri olma yolunda da ön aldı.
Aslında Türkiye ve Rusya Suriye’de aynı yoldan ilerlemiş, önce Astana, ardından Soçi süreçleri gelmişti.
Libya’da Suriye’deki gibi süreci domine etmesi zor…
Yani tarafları kendi tahakkümü ve etkisi altına alarak sürecin yürütücüsü olmaları pek mümkün değil.
Ancak yönlendiricisi olmaları kaçınılmaz hale geldi.
Daha önemlisi, başta Mısır olmak üzere Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Fransa’nın nihai hedefini kırdı.
Avrupa’dan da benzer ateşkes çağrılarının geldiği, sonuçta bunun da onlardan biri olduğu söylenebilir.
Ancak unutulmasın ki burada tarih veriliyor ve taraflardan biri sahadaki etkin güç Rusya…
Moskova’nın Libya’daki vekalet savaşçısı Wagner güçlerinden destek alan Hafter’in, bu açıdan çağrıya uymayacağını düşünmek olanaksız.
Hele ki Berlin de katılırsa, Libya, Türkiye, Rusya ve Almanya’nın işbirliği alanı haline dönüşür.
İŞBİRLİĞİNİN YENİ İTTİFAK ALANI
Buna bölgesel enerji işbirliğinin yeni ittifak alanı da denilebilir.
Çünkü Türkiye ve Almanya, Avrupa sahasında Rusya ile enerji işbirliği iki önemli ülke.
Erdoğan ile Putin’in dün İstanbul’da vana açılışını yaptığı Türk Akımı da en net örneği.
Bir diğer benzer ayağı Kuzey Akım-2 projesi ise Almanya üzerinden Rus gazını Avrupa’ya akıtacak...
ABD İLE RESTLEŞEN TARAFLAR
Washington ise müttefiki AB’nin enerji alanında Rusya’ya yüzde 40 bağımlılığını daha da arttıracağı gerekçesiyle bu hatta karşı çıkıyor ve Rusya’ya yaptırımları kapsamında boru hattı yapımcısı şirketleri tehdit ediyor.
Rus gazı yerine kendisinin çıkardığı sıkıştırılmış kaya gazının alınmasını istiyor.
Merkel ise Avrupa’nın en önemli oyun kurucusu olarak, ABD Başkanı Trump’tan gelen tehdit içerikli mesajlara karşı tavrını net koydu ve boru hattının yapılacağını bildirdi.
Avrupa’da Washington’un çağrısına uyan tek ülke Polonya, o da 2022’den itibaren Rus gazını almayacağını, bunun yerine ABD’den sıkıştırılmış kaya gazı ithalatı yapacağını açıkladı.
BERLİN’E KADAR
Almanya’nın da Libya sahasında etkin bir rol alması, bugüne kadar bir türlü proaktif olamadığı Doğu Akdeniz sahasına oyuncu olarak girmeye hazırlandığının göstergesi.
Bunun için öncelikle Libya’da barışı getirmeyi hedefleyen Berlin Konferansı’nın başarıya ulaşmasını hedefliyor.
Türkiye ile Rusya’nın 12 Ocak gece yarısından itibaren uygulamaya konulmasını talep ettiği ateşkesi öteden beri arzuluyor.
Ateşkes çağrısı sadece Almanya’nın değil, Berlin Konferansı’na kadar meşru hükümet Sarraj’ın ayakta kalması için uğraşan Ankara’nın da elini rahatlattı.
Açıklamadaki, “Trablus ile diğer şehirlerde günlük hayatın normalleştirilmesi için gereken önlemlerle desteklenen sürdürebilir ateşkes…” ifadesi, Ankara’nın beklentilerini karşılayan en etkili cümleydi.
Özetle, Doğu Akdeniz sahasında aktörlerin konumlarını yeniden belirleyeceği yeni bir sürecin kapısı dün aralandı.
Elbette Libya, Suriye gibi sahadaki aktörlerin ağırlıklı bölümünün domine edileceği yer olmayacak.
Ancak birilerinin oldubitti ile karar almasına da olanak vermeyecek…
*
Ankara’ya göre ABD-İran gerilimi sonlandı
Irak sahasında ABD ile İran arasında yükselen gerilim Ankara’ya göre dün akşam itibarıyla bitti.
Bundan böyle kriz daha da yükselmez.
Bu öngörülerine neden de gerilimin dün sabaha karşı İran’ın Irak’taki ABD üslerini vurması sonrası ardı sıra gelen açıklamalar.
Ankara’da dün konunun ilgilisi siyasi, askeri ve diplomatik taraflarla konuştum; hepsi de aynı görüşteydi.
İran Dışişleri Bakanı Zarif’ten, Dini Lideri Hamaney’e, ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’dan Başkan Trump’a kadar yapılan tüm açıklamaların yüksek tonda gibi gözükse de içeriğinin gerilimi azaltmayı hedeflediği konusunda hemfikirlerdi.
Ancak Trump’ın, NATO’nun Irak ve Suriye’de etkin rol oynamasına yönelik çağrısının gerçekleşmesi konusunda ise şüpheli.
Çünkü NATO’da kararlar oy birliği ile alınıyor ve bugüne kadar da özellikle Irak sahasında geçmişten bu yana getirilen teklifler onay bulmuyor.
IRAK BÖLÜNÜR
Bunun daha yeni toparlanmaya başlamış Irak’ı üç parçaya böleceği, bunun da bölge açısından yarar getirmeyeceğini herkes görüyor.
Dolayısıyla İran Dışişleri Bakanı Zarif’in, “ABD’ye orantılı şekilde cevap verildi. Saldırı tamamlandı. Savaş istemiyoruz” açıklamasına, Trump’ın akşam saatlerindeki, “İran’la yeni bir anlaşma yapmak ve dünyayı güvenli hale getirmeliyiz” ve “ABD barış için hazır” cümleleri gelince kriz de tırmanışını bitirdi…
Ancak vekalet savaşçılarının sahada neler yapabileceğini öngörmek ise bu aşamada zor...