Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İdlib’de son gelinen durum açısından şunu söyleyebilirim; her şey sınıra dayandı.

        Bunun ister Türkiye’nin sabrı açısından değerlendirip, dün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklaması üzerinden okuyun.

        Dilerseniz, Moskova’da karma heyetler arası görüşmede Ankara’ya sunulan son haritanın sınıra dayanmış hali olarak algılayın.

        Ya da Türkiye ile Rus ilişkilerinin geldiği nokta olarak bakın…

        Veya Türkiye’nin, yapılabilecek tüm güç yığmasını İdlib bölgesine sevk etmiş bulunduğunu anlayın.

        Son gelinen nokta, tam anlamıyla sınıra dayanmışlığı sergiliyor…

        Bunun yanına bir de ABD ile olan ilişkiyi eklemek gerekir.

        Ankara da dün günün ilk ışıklarına kadar gelinen son noktayı ele aldı, askeri planlamalarını tamamladı.

        Bu kapsamda Ankara, aynen Barış Pınarı harekatında olduğu gibi İdlib bölgesindeki tutumunu hayata geçirmekte kararlı.

        Baştan ortaya koyduğu ise Astana ve Soçi mutabakatlarının kendisine tanıdığı yetkiler.

        RUSYA’NIN BAKIŞI

        Ancak Rus tarafı, meseleye bu şekilde bakmıyor; elde edilen bizim, onun üzerinden yenisine bakalım yaklaşımı sergiliyor.

        Nitekim hem Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un hem de Kremlin Sözcüsü Peskov’un dünkü açıklamaları da bunun en iyi verisi…

        Özellikle de Lavrov, Şam güçlerinin mutabakatların bir parçası olan M-4 ve M-5 karayolunu terörist unsurlardan arındırıp, kendi toprağında kontrolünü elde ettiğini belirtti.

        Şam güçlerinin kendi topraklarında bulunduğunu anımsatıp ekledi:

        “Tabii ki Türk meslektaşlarımızla üstünde anlaştığımız şeylerin yerine getirilmesinin yollarını aramaya devam edeceğiz. ‘Üstünde anlaştığımız şeylerin yerine getirilmesi’ derken, bir buçuk yıl önce anlaşmaya vardığımızda mevcut olan duruma geri dönülmesinden bahsetmiyorum. Elde edilmiş sonuçlar üstünden anlaşmanın yerine getirilmesi gerektiğini kastediyorum…”

        Özellikle son cümlesi açık; Ankara’nın talep ettiği gibi gözlem noktalarına Şam güçlerinin dönmesinin mümkün olmayacağından söz ediyor.

        Ankara ise bu noktadan sonra eyleme geçmekte kararlı.

        SINIRA SIKIŞMIŞ HARİTA

        Çünkü Rusya bunu yaparken, yazının içinde yer alan haritada da görüldüğü gibi Ankara’ya muhalif güçlerin çekilmesi için Türkiye sınırında ince bir sığınma bölgesi öneriyor.

        Şunu belirteyim ki bu öneriyi Ankara’nın kabul etmesi olanaksız, çünkü bu kadar daralmış bir bölgeye 4 milyon kişiyi sığdırmak olanaklı olmadığı gibi bu alanda yerleşik tutmak da mümkün değil.

        Hele ki İdlib kent merkezinin de Şam güçlerine terk edilmek istendiği bir modelde.

        Ankara bu açıdan gerekirse çatışmaya girmekten çekinmeme kararlılığında.

        Ancak Rusya’nın Şam güçlerine verdiği yardım kadar kendisi de ABD’den aynı oranda destek bekliyor.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Trump’ın önceki günkü görüşmesi de buna dayanıyor; her iki lider de İdlib konusunda birlikte çalışmak istiyor.

        Ancak her ikisinin de beklentisi farklı.

        İDLİB FIRSAT ALANI

        Çünkü Washington İdlib’i fırsat alanı olarak görüyor.

        Türk Silahlı Kuvvetleri ile Şam güçlerinin çatışmasını, Ankara-Moskova ilişkisinin kopması için önemli bir fırsat olarak değerlendiriyor.

        Ancak şu aşama desteği istihbarat ve sinyal karıştırıcılar ve omuzdan atılan hava savunma sistemlerinin (MANPAD) ötesine geçmiyor.

        Ankara-Moskova arasındaki kopuşun oranına göre kendi yakınlaşmasını göstermek istiyor.

        Ancak şu da kayda geçiriliyor ki Washington DC’deki hava iki ay öncesindeki gibi değil; yine gerilim içerse de eskisi kadar yüksek değil.

        Hava savunma sistemi Patriot göndermeyi henüz düşünmüyor, bunu da Ankara ile Moskova ilişkisinin tam kopmamış olmasına bağlıyor.

        Özetle, sahada gerilimin sınırına dayanmış durumda.

        Bunun azalması ise ancak Erdoğan ile Putin’in görüşmesine bağlı.

        Oradan da bir sonuç çıkmazsa ay sonundan itibaren yeni bir sürece hazır olmalıyız…

        *

        Gezi davasında olacaklar

        Mahkemenin beraat kararı ve tek tutuklu sanık Osman Kavala’nın tahliyesi ile Gezi Davası bitti sanılırken daha girift bir noktaya geldiğini söyleyebilirim.

        Bundan sonraki sürecin nasıl işleyeceğine geçmeden önce bir noktanın altını çizmem gerekiyor.

        Bu sütunda dün de belirttiğim gibi Türkiye bırakın kanun devleti olmayı, mahkemeler sürecini çalıştırıyor.

        Çünkü hukuk devleti olmayıp, kanun devleti oldu diye yapılan suçlamada da bir sonuç, hüküm vardır.

        Oysa 1960 darbesinden bu yana devam eden toplu mahkemeler süreçlerinden Türkiye bir türlü çıkamıyor; son 15 yılda ise Ergenekon, Balyoz, KCK, FETÖ gibi çok sayıda kişinin sanık olduğu kesintisiz mahkeme süreçlerine tanıklık ediliyor.

        MAHKEMENİN MAHKEMEYE ETTİĞİ

        Daha da önemlisi bir mahkemenin kararının bir diğeri tarafından bozulup, sil baştan süreçler de son dönemde en sık rastlanılan durum.

        Bazen o hale geliyor ki kanunda olmayan bir gerekçeyle bir başka mahkemenin iradesine tahakküm konulacak halde; bu da mahkemelere güven algısının dip yapmasına yetiyor.

        Bazen de bir mahkemede görülen dava, bir olayın simgesi haline getiriliyor ki bu da mahkemenin karar verme sürecini olumsuzlaştırıyor.

        GEZİ DAVASI KAVALA İLE ÖZDEŞLEŞTİRİLİNCE

        Bunun en iyi örneği de uzun süre tutuklu kalıp, önceki gün serbest bırakılan Osman Kavala ile özdeşleyen Gezi Davası…

        Oysa davanın asıl sanıklarının hepsi uzun süre önce serbest kaldı; önceki gün de beraat etti.

        AK Parti ise davayı yanlış iletişim stratejisi sonucu Kavala ile özdeşik kıldığı için asıl önemli olanın gölgelenmesine yol açıyor.

        Yani hükümetin bu davaya herhangi bir şekilde müdahil olmadığının kamuoyu tarafından algılanmasının önüne geçiyor.

        ERDOĞAN MÜDAHALE ETSE BERAAT ÇIKMAZDI

        Çünkü müdahale etmiş olsaydı beraat çıkmazdı, Cumhurbaşkanı Erdoğan da ölçülülüğü çok iyi ayarlanmış, yargı kararına saygı gösteren, ancak eleştirisini de en sert tonda dile getiren çıkışını dün yapmazdı.

        Ancak bütün bunlara karşın, karar sonrası önceki akşam başlatılan sosyal medya faaliyeti, hükümeti anlamsız şekilde yargıya müdahale etmediği için suçlayan kamuoyu algısına neden oldu.

        Üstüne de bugüne kadar kapatılmış bir dosyadan dolayı Kavala’ya gözaltı gelince işin içinden daha da çıkılmaz bir hal aldı.

        Bunu yapanlar da belli ki böyle bir nedene yol açtıklarını görmedi.

        İSTİNAFIN KARARI

        Oysa davanın soruşturma aşaması FETÖ’cü oldukları ortaya çıkan savcılar tarafından gerçekleştirildi.

        Onlar da davanın boşa düşmesi ve uzun yılları alması için her türlü tezgahı kurup gittiği anlaşıldı.

        Şimdi ne olur derseniz, yaşanacaklar açık, istinaf mahkemesi süreci oldukça zorlu geçer.

        Bunun sonucunda da yargılanan 16 kişiden bazılarına en azından kamu malına zarar vermekten ceza gelir.

        Diğer Yazılar