"İdlib'de çatışmayız"
İdlib sahasındaki gerilim, Türkiye Rusya ilişkilerinde bir kopuşa yol açar mı?
Daha ilerisi, uçak düşürülmesi olayında bile karşılaşılmayan şekilde iki ülke askerlerini karşı karşıya getiren bir sürece tanıklık edilir mi?
Hemen belirteyim, hem Ankara hem de Moskova bu konuda temkinli, hatta olası bir tahrike karşı da duyarlı.
Belirtildiğine göre, Moskova bu tutumunu Şam tarafına da “Türk Silahlı Kuvvetleri ile karşı karşıya kalmanız durumunda çatışmanın bir tarafı olmayız” mesajı da aktarmış.
Rusya’nın tavrı, Şam’a desteğini çekeceği şeklinde okunmasın; lojistik her türlü yardım ve katkıyı vermeyi sürdürecek…
DİPLOMASİ ÇALIŞSIN…
Buradan yola çıkarak, Moskova'nın da son dönem sergilediği katı tutumu, diplomatik yolla çözüm için yumuşatacağı varsayılabilir…
Bu aşamada İdlib’de mevcut varlığın %60’ının Şam güçlerine terk edilip, geri kalan %40'nda da muhaliflerin yaşam sürmesi planını sunduğu anımsatılabilir…
Hemen belirteyim bunun gerçekçi olmadığını kendisi de görüyor.
Bir yandan Savunma Bakanlığı aracılığıyla sert çıkış yaparken, diğer taraftan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Zaharova’nın da dün kayda geçirdiği gibi, “Abartılı açıklamalar yerine diplomatik kanalların devreye alınması” teklifini sunuyor.
Özetle Moskova da şubat bitmeden meselenin ateşkesle sonlanmasını arzuluyor…
CEBE ATIP YENİSİNİ BEKLEMEK
Bunu söylerken, Ankara'nın talep ettiği Şam güçlerinin Soçi Mutabakatı gereği oluşturulan gözlem noktalarının gerisine çekilmesi talebine de karşı çıkıyor.
Yeni durumda masadaki pazarlığın Şam güçlerinin elde ettiği yeni sonuç üzerinden yapılmasını ve ateşkes anlaşmasının bu kapsamda gerçekleşmesini talep ediyor.
Daha önce burandan birkaç kez dile getirdiğim gibi, Rusya aynı taktiği Halep, Doğu Guta, Homs, Hama’da da uyguladı.
Önce bir noktaya kadar Şam güçlerinin ilerlemesini sağladı, elde ettiğini cebe atıp, sanki olmamış gibi ''yenisine bakalım'' dedi.
Bir öncesinin trampleni yaptı.
Aynı taktiğe yine başvuracak gibi tavır geliştiriyor.
TSK’NIN ATAĞI İLE ALINDI
Aslında Ankara'nın tavrı da Washington'un beklentisinden uzak, Rusya'dan farklı değil.
Ankara da meselenin diplomasi yoluyla hallinden yana ve Türk-Rus askerlerinin sahada karşı karşıya gelmemesi çabasında…
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da dün akşam CNN Türk'te Hande Fırat'ın sorularını yanıtlarken Ankara'nın pozisyonu net koydu:
''Bizim Rusya'ya karşı herhangi bir tavrımız söz konusu değil, tek hedefimiz rejim. Ateşkesi ihlal eden gruplardır.''
Buna karşın, hava saldırısı sonucu 2 şehit ve 5 yaralıyla sonuçlanan üzücü olay olmasa, Türkiye dün sahada önemli bir kazanım elde etti.
Bölgeye uzun süredir yığınak yapan Türk Silahlı Kuvvetleri, Suriye Milli Ordusu’na (ÖSO) destek vererek, ticaret ve yaşam için önemli iki otobanın (M-4 ve M-5) kesişme noktası bölgede etkin oldu.
Şubat başında 8 şehidin verildiği Nayrab beldesi bölgesine tekrar hakim olurken, stratejik öneme sahip Sarakib ilçesinin alınması için de ilerleme sağlandı.
Bu yeni durum doğudan batıya ilerleyen M-4 otoyolunun önemli bölümünün tekrar kontrol altına alınması anlamına geliyor.
Ancak Rusya desteğindeki Şam güçleri de kuzeyden güneye dik inen M-5 yolunu hakimiyetine aldı.
Rusya’nın desteği ile Halep’in kuzeyinde bulunan Turmanin bölgesine ağır saldırı başlattı.
TAMPON BÖLGEDE ORTAK DEVRİYE…
Sonuçta iki atardamar niteliğinde olan otoyolların hâkimiyeti bugün itibarıyla sahadaki iki etkin gücün elinde…
Beklenen bu dengenin korunması ve bu otobanların Türk ve Rus askerlerinin ortak devriye kontrolüyle tampon bölge haline getirilmesi...
Yani kuzey-güney dengesinin bir noktada buluşturulması…
Bunun olup olmayacağını, gelecek hafta Rus heyetinin Ankara ziyaretindeki görüşmeleri sonrasında anlayacağız.
Özetle sahada tırmanan gerilim, diplomasi ile dengelenmeye çalışılıyor.
Çatışma ile diplomasinin uçlarında oturduğu tahterevalli şu an tam ortada duruyor.
ABD tarafı, Rusya ile ilişkilerin kopuşuna zemin hazırlaması için çatışma tarafına baskı yaparken, makul akıl diplomasiye yükleniyor.
Görünen o ki görüşmelerin Şubat sonuna kadarki seyri ve ardından olası bir Erdoğan Putin zirvesi ateşkesi belirler.
Sonrasında da her 6 ayda bir diğer ülkede yapılan üçlü zirvenin yeni bir buluşması Mart başında Tahran’da gerçekleşir.
Yeni durum sabitlenir…
Bu yol izlenmediği takdirde, gerilim politikasının nereye savuracağını da kimse kestiremez…