Covid-19'a karşı savaşta da kendi modelini yarattı
Şunu baştan bilmeliyiz, diğer virüsleri Covid-19’dan ayıran tek özellik var.
Hayvan veya ortam değil, bu virüsü doğrudan insan insana bulaştırıyor.
Yani kuşun, tavuğun, domuzun, tek toynaklı hayvanların bulaştırması yok, insan ile taşınıyor ve insan tarafından bir diğerine aktarılıyor.
O nedenle devletin bireye karşı sorumluluğundan daha çok, insanın insana karşı sorumluluğu önem arz ediyor.
Bunun başında da toplu yaşam alanlarından, yani insan ile temastan uzak durması, sosyal mesafeyi koruması gerekiyor.
Ancak devletin de bu aşamada yol gösterici, gerektiğinde yasak koyucu rolü de olursa bunlar bir anlam kazanıyor.
G. KORE, JAPONYA OLAMADIK
Bilim insanları da kabul ediyor ki bazı konularda karar almakta gecikildi.
Bu da yayılımı hızlandırdı.
Eğer okulların tatil edilmesi, kafe, bar gibi toplulaşma mekanlarının kapatılması gibi önlemleri iki hafta önceden uygulamaya koymuş olsaydık, vaka sayısında Japonya, Singapur, Hong Kong’u yakalama ihtimalimiz yüksekti…
Hatta onları geçebilirdik de…
Ancak geç kalındı, dilerim İtalya gibi de olmayız…
Çünkü üst kademede alınan kararların, alt kadroda uygulamasında sorunlar yaşanıyor.
Bunu da ben söylemiyorum, bu işin alanında en yetkili ve etkili isimleri dile getiriyor.
KRİTİK OLGU EŞİĞİ GEÇİLDİ
Koronavirüs Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Alpay Azap’ın dünkü sohbetimizde vurguladığı şu cümle her şeyin özeti:
“Vaka sayısında kritik olgu eşiği olan 100’e ulaştık. Hastaların ancak %20’sinin hastaneye gelerek tanı aldığı düşünülürse, bu eşiği günler önce geçtiğimizi söyleyebiliriz…”
Bunu yayan yerler de belli.
İnsanla olan temasının en yüksek alanları alışveriş merkezleri (AVM) başında geliyor.
Çünkü koronavirüs nedeniyle işinden izin alan, tatil olan okulu nedeniyle çocuğuna bakması için resmi izinli sayılanların ağırlıklı bölümü AVM’de geziyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlığında dün yapılan önlemler toplantısında bu kararın çıkmasını beklerdim, olmadı.
YURTDIŞI TEMASLI DÖNEMİ BİTTİ…
Buna ilişkin en iyi örnek de yaşanan olaylar.
Kahvehanelerin de AVM’ler ile kapatılması gerektiğini bir hafta yapılan Bilim Kurulu toplantısında dile getirildiğini üyeler açıktan söyledi.
Ancak karar pazartesi günü alınabildi.
Bunun ne denli sorun yarattığını en iyi gösteren de yaşanmış bir örnek.
Ankara’da koah hastası bir kişide Covid-19 pozitif çıktı.
Yapılan görüşmede kişinin kahvehaneden başka bir yere gitmediği, yurtdışı temaslı bir ilişkisinin de olmadığı anlaşıldı.
Daha önemlisi Vovid-19 olduğu ortaya çıkınca ona bakan doktor ve hemşireler dahil 4 personeli de sıkıntıya soktu, sağlık personelinden birine Covid-19 bulaştırdığı kanıtlandı.
Bu da gösteriyor ki artık Covid-19’un yurtdışı temaslı olup olmamasının bir önemi kalmadı…
Her yerden bulaşabilir hale geldi.
Şunu bilmeliyiz ki virüs yayımında “yanlış yaptık, hata ettik” deme lüksümüz yok.
Prof. Dr. Azap’ın da altını çizdiği gibi “Çok vaka varmış gibi davranıp, az vaka ile atlatılacak yönteme hızla başvurulmalı…”
SOSYAL MESAFE VE TEST, TEST, TEST…
Tek yöntemi var o da çok test yapmaktan geçiyor.
Bu konuda başarılı olan ülkelerin hemen hepsi çok sayıda test ile sorunu çözmüş.
Bazı ülkeler bunu o denli yaygınlaştırdı ki otomobilde giderken ağzından pamuklu bir çubuğa tükürük örneği alıyor, telefonunu test tüpünün üzerine yazıp sonucu kendisine iletiyor.
Yetmiyor, sadece o kişiyi değil, Güney Kore gibi temas ettiklerini de MOBESE kameralarından belirliyor ve karantinaya alıyor.
Güney Kore bu yöntemle vaka sayısını en aza indirdi, ölümü azalttı.
Benzerini Almanya da hayata geçirdi.
Dünya Sağlık Örgütü de dün yayınladığı bildiride aynı duruma dikkat çekti.
“Salgını kimin enfekte ettiğini bilmezsek durduramayız” dedikten sonra arka arkaya üç kez “Test, Test, Test…” diye altını çizdi.
TEST BU DENLİ ZOR MU?
Türkiye ise geçen hafta sonuna kadar 3 bin kadar test yapmıştı, bu sayının bugün için 10 bini geçtiği söylenemiyor.
Dolayısıyla oldukça az…
Oysa testin kitini üretmek de o denli zor değil.
Çünkü Çin virüsün RNA segmentini, yani baz dizinini bulup ortaya koyduğu için herhangi bir hastanenin laboratuvarında tespitte bulunmak olası.
Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Türkiye’nin test kitinde iyi bir üretime sahip olduğunu belirtti; hatta Çin gibi İngiltere, Fransa ve Almanya’ya tıbbi yardıma hazır olduğunu belirtti.
Ancak test merkezlerinin yaygınlaştırılması konusuna girmedi.
Sağlık Bakanı Koca’nın önceki gün yaptığı gibi bu hafta sonuna kadar 16 yeni merkez, gelecek hafta da büyükşehirlerin hepsinde birer merkez şeklindeki pozisyonda bıraktı.
İNGİLTERE- G. KORE ARASINDA
Bu da gösteriyor ki Türkiye kendine has bir modeli uygulayacak.
Yani virüsten yüksek oranlı etkilenen yaşlıları koruyalım, gençlerin kontrollü yakalanmasını sağlayarak bağışıklığını arttıralım diyen İngiltere ve Hollanda ile herkese testi savunan G. Kore, Almanya, Malezya, Singapur arasında bir yerde durmaya karar verdiği görülüyor.
Bir yandan test merkezlerini genişletiyor ancak o denli yaygınlaştırmıyor, diğer yandan ise yaşlıları hem ekonomik hem de sosyal açıdan koruma altına alma yoluna gidiyor.
Bunun ne denli geçerli yöntem olacağını süreç gösterecek, çünkü Türkiye’de virüs kritik eşiği yeni geçti, bunun ne denli yaygınlaşacağını kestirmek bugünden zor.
O nedenle herkesin kendisini öncelikle korumaya alması gerekiyor, bireyin bireye karşı sorumluluğu dönemi başlıyor.
Çünkü bir kişi günde en az 5 kişiye bulaştırıyor.
Bir kişiden başlayan salgın bir günde 25, 2 günde 125, 3 günde 625 kişiye çıkıyor.
Oysa test yaygınlaşırsa bunun anında tespit edileceğinden yayması engellenmiş olacaktı.
Ancak grup/ sürü bağışıklık sistemi anlayışı da denenmek istendi.
Bakalım sonucu nasıl olacak?
Bunu görmek için evinizden çıkmayın, yasaklanmamış olsa da AVM gibi yerlere gitmeyin…
İtalya’yı da akıldan çıkarmayın…