Çarşaf mı, nispi mi?
Meslek örgütlerinin seçimine ilişkin tartışma sadece bugünün değil, uzun yılların tartışması.
Bu konuda en büyük tartışma da 2013 ve 2017 yılında yaşandı…
Neden de her 4 yılda bir yönetimini yenileyen meslek örgütlerinin, özellikle de Barolar Birliği’nin genel kurulu…
Bugüne kadar atılan adımlar bir türlü sonlanmadı, çünkü getirilmek istenenin de aslında tam bir sonuç vermeyeceği görüldü.
Barolar Birliği’nin mevcut Başkanı Metin Feyzioğlu da 2017’deki seçimde düzenlemeyi şu sözlerle eleştirdi:
“Bu proje KHK ile ihraç edilen bir üniversitede yapılmıştır… Meslek örgütlerini dernekleştirme projesidir…”
O dönem getirilmek istenen düzenlemenin KHK ile ihraç edilenler tarafından hazırlandığının ileri sürülmesi, projeden vazgeçilmesini de beraberinde getirdi.
Ankara Barosu’nun Diyanet İşleri Başkanı konusundaki açıklamasına kadar da gündemde yoktu.
Hem hükümette bu konuda çalışma başlatan hem de Barolar Birliği bünyesinde konu ile ilgili kafa yoranlarla konuştum…
Baştan belirteyim, hükümette nispi temsil sistemine uygun seçimin yapılması, baro yönetimlerinde diğer görüşteki avukatların da temsilinin sağlanmasına yönelik tekli bir plan yok.
Hükümetin konuyla ilgili etkin ismi, geçmişte hazırlanan düzenlemenin aynen getirilmesi gibi bir durumun söz konusu olmayacağını bildirdi.
Yani, şu an seçim sisteminde de uygulanan oransal temsil diye de adlandırılan nispi temsil sisteminden söz ediyorum.
Yarışa giren grupların oyları oranında genel kurul için delege çıkarması, genel kurulda yarışanların da yine aynı şekilde yönetime güçleri oranında üye vermeleri durumu…
HAKİMİYET KIRILAMADI
Şurası açık ki bugüne kadar Barolar Birliği sosyal demokrat, sol veya liberal diye niteleyeceğimiz kesimlerin hakimiyetinde yönetildi.
Bugüne kadar da bu hakimiyet, merkez sağ kesimden gelen çabalara karşın bir türlü kırılamadı.
Nedeni de 130 bin kadar avukattan ağırlıklı bölümün İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya’da toplanmış olması.
Buradan gelen delegelerin de genel kurulu, dolayısıyla yönetimi şekillendirmesi…
AK Parti, bu durumdan çıkılması, meslek örgütlerindeki hakimiyetin eşit temsille belirlenmesini istiyor.
BARO BAŞKANI ÜYESİNİ TANIMIYOR
Aynı zamanda avukat da olan ve İstanbul’da baro seçimi yarışını da yaşamış bulunan AK Parti Grup Başkanvekili Cahit Özkan, hükümetinin bugüne kadar avukatlık mesleği için yaptığı çabalardan söz edip ekledi:
“Biz milletvekilleri için seçen ile seçilen arasında bir bağ olsun diye daraltılmış bölgeyi konuşuyoruz. Ya 60 bine yakın avukatın olduğu bir baroda nasıl meslektaşlarıyla, avukatlarla baro yönetimi arasında güçlü bir bağın olabileceğini? Belki memleketim Denizli’de Baro Başkanı avukatları tek tek tanıyıp, derdiyle dertleşebilir. Ama 60 bin avukatın olduğu yerde bu nasıl sağlansın?”
HÜKÜMETİN ARADIĞI MODEL
Liberalizasyonun en önemli ilkeleri olduğunu belirten Özkan, henüz bir sisteme karar verilmediğini, ABD ve İngiltere’deki Anglosakson meslek örgütlenmeleri de dahil tüm yapıların incelendiğini belirtip devam etti:
“Çok farklı sistemleri savunanlar var. Nispi temsil olsun da diyen var, sendikal veya yargısal baroculuk diyen de. Bazıları da mahkeme esaslı baroculuğu savunuyor. Bir kısmı da bölgesel baroculuğun uygulanmasını istiyor. Sonuç olarak daha özgürlükçü bir baro arayışındayız.”
MESLEK ODALARI GİBİ İŞ ODAKLI
Özkan, “TOBB’daki meslek odaları yapılanmasına benzer iş odaklı baro görüşünü taşıyanların olduğunun da altını çizdi, “bir kararlarının henüz oluşmadığını” belirtmekle yetindi.
BAŞKAN BALKAN: RAKİP YOK Kİ NİSPİ ÇALIŞSIN…
Baroların bakışı ise mevcut sistemin çok daha demokratik olduğu yönünde...
Baro yapılanmalarını en iyi bilen ve uzun süredir de emek sarf eden Antalya Baro Başkanı Polat Balkan ile dün sohbet ederken bir noktanın altını çizdi:
“Baro seçimleri, siyasi partiler gibi belirli grupların oluşturduğu şekilde olmuyor ki… Her avukat gelip aday olabilir, çarşaf listeye adını yazdırabilir, bu daha demokratik. Diğerinde gruplara da girmek için çaba gerekecek. Seçimden önce de sıralamanın hangi soy isimden başlayacağını belirleyen kurada çıkan harfe göre de liste oluşur. Meslekte 10 yılını dolduran herkes aday olabilir, seçilebilir. Ama avukatlar bir araya gelip kendi anahtar listelerini yapar. Ona göre de taraftarlarından anahtara göre seçimini yapmasını ister. Dileyen bu anahtarı farklılaştırabilir. Burada nispi sisteme geçilmesi için başka grupların da olması, onların aday göstermesi lazım. Antalya, Gümüşhane'nin de arasında bulunduğu birçok ilimizde barolarda başka rakip yok ki, nispi temsil sistemi nasıl çalışacak?”
EN FAZLA İSTANBUL’DA
İllerde baroların seçimi sonucu genel kurula gidecek avukatların seçim yöntemini de aktardı:
“Mesleğinde 10 yılını tamamlamış avukatlar arasından her vilayete seçilmiş baro başkanıyla birlikte baştan 2 delege veriliyor. Ardından 100 avukat üyesinden sonra gelmek üzere, her 300 üyeye bir delege düşecek şekilde delege sayısı tespit ediliyor. Örneğin Başkanı olduğum Antalya 16 delege ile İstanbul, Ankara, İzmir’in ardından en yüksek delege çoğunluğuna sahip. 130 bin avukattan 46 bini İstanbul’da oraya 138, Ankara’ya 53, İzmir’e 30 delege düşüyor. Bunların hepsi de çarşaf listeye adını yazdırma serbestisi olan meslekte 10 yılını tamamlamış avukatlar arasından belirleniyor.”
HER 300 YERİNE, HER BİN AVUKATA BİR DELEGE
Hükümetin geçmişte her 300 avukata bir delege hakkını, her bin avukata bir delege düşecek şekilde değiştirmeyi amaçladığını, bir diğer görüşün de her 3 bin avukata bir delege şeklinde olduğunu belirtti.
Böyle bir durumda İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya’nın daha az delege ile temsilinin sağlanmış olacağını da belirten Balkan, “Bu adil bir seçim olmaz” dedi.
Genel Kurul’daki yarış sırasında nispi temsilin uygulanıp uygulanmayacağı konusunda ise Başkan Balkan, “2013’te Ahsen Coşar, Kazım Kolcuoğlu ve Metin Feyzioğlu yarıştı, her üçü de aynı görüşten gelenlerdi. Aradan Feyzioğlu çıktı. Sonuç yine değişmez” dedi.
Anlaşılan o ki hükümet henüz bir karar vermemiş, şu sistem esas alınacak diye de bir görüş belirtmemiş.
Barolar ise önlerine nasıl bir modelin getirileceğini görmedikleri için bugünden tepkiye odaklanmamış.
Dolayısıyla nasıl seyredeceğini bekleyip görmek gerek…