Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Uzun süre hangi başlığı atsam diye düşündüm, sonunda yukarıdaki başlığın en doğrusu olacağına kanaat getirdim…

        Çünkü CHP ve kurultay kelimelerinin yan yana gelmesi Türkiye’deki sosyal demokrat siyaseti özetlemek için yeterli…

        Gelecekte olacaklara işaret etmenin yanında, değişim, mücadele, çekişme, kavga; aklınıza ne gelirse hepsi var…

        Peki, CHP’nin Covid-19 salgını dolayısıyla 25-26 Temmuz’a ötelediği 37. Olağan Kurultayı’nın geçmişten farkı olmayacak mı?

        Öncelikle koronavirüs salgını dolayısıyla spor salonu yerine Bilkent Odeon açık hava amfisinde gerçekleşecek.

        Sandıkların çimenlerin üzerine kurulması hedeflendiği Kurultay’da izleyici alınmama kararı devam ediyor.

        Asliye Ceza Mahkemesi’ne Kurultay’ın yapılacağı amfinin 900 kişi kapasiteli olduğu, oysa bin 370 delege ve 400 de onur üyesi eklendiğinde iki katına ulaşan kişiyi alamayacağı öne sürülerek ötelenmesi başvurusu yapılmış olsa da Genel Merkez gerçekleştirmekte kararlı…

        Dolayısıyla izleyicisi olmayınca gerilimi de düşeceğinden, tarihinin en sakin CHP Kurultayı’na tanıklık edileceği söylenebilir.

        RAKİBE DESTEK VERİN

        Adaylık konusuna gelince…

        CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu düne kadar 2011’den bu yana yapılan kurultayların en güçlü adayı…

        REKLAM

        Kendisine şu ana kadar eski Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı dışında rakip çıkmadı.

        Atıcı’nın aday olabilmesi için de delegenin %5’inin destek imzasını alması gerekiyor ki, 69 delege demek…

        Kılıçdaroğlu, delege desteğine ulaşması için Atıcı'ya engel olunmaması, gerekirse destek verilmesini önermiş. Atıcı da dün telefonda "Ben tavşan aday değilim. Genel Başkan'ın telkinine ihtiyacım yok. Onun inayetiyle aday olmam. Tek delege talimatla gelirse kabul etmem" dedi.

        Kılıçdaroğlu’nun, Kurultay konuşma metni üzerinde de çalışma başlamış.

        MANİFESTO OLACAK

        Bir süre önce Cumhuriyet Gazetesi’ne verdiği demeçte 16 maddelik “Buhrandan Çıkış” önerisi sıralamıştı.

        Konuşmanın bu temel üzerine oturacağı, geleceğe ilişkin yol haritasının çizilip, manifesto niteliğinde söylemde bulunacağını belirttiler.

        Parti Meclisi olarak bilinen en üst yönetim organına girecekler konusuna gelince…

        Kılıçdaroğlu daha önce 52 kişilik PM için 104 isim yazmış ve tercihi delegeye bırakmıştı; buna karşın bir de anahtar liste çıkarmıştı.

        Bu kez aynı yola gitmesi beklenmiyor.

        Yakın çevresine göre Kılıçdaroğlu, Merkez Yürütme Kurulu’nu da içinden çıkaracak PM’nin dinamik, seçim odaklı, müstakbel ittifaka yakın isimlere yönelmesi…

        BELEDİYE BAŞKANI YÖNTEMİ

        Belediye seçiminde nasıl ki hiç bilinmeyen ancak halkın teveccühü ile karşılaşacağından emin isimleri çıkardıysa, bu kez PM için aynı yolu deneyeceği belirtildi.

        Yani bildik isimlerin ötesinde, hem ekonomi hem de sosyal alanda dinamik, genç yeni bir ekip PM’de görülmesinin şaşırtmaması gerektiğine vurgu yapıldı.

        Yanlarına da alanlarında tecrübeli isimleri koyup seçime odaklı bir yapı çıkaracağını belirttiler.

        Bunun için de iki gerekçeleri vardı.

        REKLAM

        İlki, seçilecek kadroların gelecekteki genel seçimi ve aday belirleme süreçlerini de yönetecek olması; o nedenle programdan çok, seçime odaklı bir yapıya ihtiyaç duyuluyor.

        SÖYLEM İTTİFAKI

        Yakın çalışma arkadaşları bunları aktarırken içlerinden birinin, “Babacan ile de uyumlu çalışacak bir kadro olur” cümlesi dikkatimi çekti.

        “Ayrı partisiniz buna neden gerek duyacaksınız?” soruma yanıtı şöyle oldu:

        “Eğer ittifak söz konusu olacaksa, bugünden altyapısının oluşması lazım. Daha önce İYİ Parti ile ittifak sürecinde deneyimledik. Genel Başkan, aynı sıkıntıları yaşamak istemiyor; parçalı değil, güçlü tek bünye ile yol almakta kararlı…”

        Bunu söylerken 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, Karar’dan Taha Akyol’a verdiği mülakata vurgu yaptı.

        Kılıçdaroğlu ve Gül’ün aynı noktalara işaret ettiğini, benzer kaygıları dile getirdiğini söyledi.

        YENİ İTTİFAK MODELİ

        Sözlerinde haklı, çünkü yeni ittifakların zemini 2018 seçimindeki gibi olmayacak.

        Çünkü 2018’de ilk denemesi olduğu için daha çok milletvekili seçilmeye odaklı bir ittifak sistemi geliştirildi.

        Bu sadece Millet İttifakı için değil, Cumhur İttifakı açısından da bu noktadaydı.

        Cumhur İttifakı bunu bir üst seviyeye taşımayı başardı, milletvekili seçimi ötesinde icraat odaklı hale de dönüştürdü.

        Hatta TBMM’de yasama odaklı hale de dönüştürdü.

        Dolayısıyla ileride iktidar odaklı işbirliği yapmayı planlıyorsa bunun için öncelikle söylem ittifakını kurabilmesi gerekir.

        Gül’ün dünkü demeci de bu açıdan okunuyor ve Kılıçdaroğlu ile bakışı ve söyleminin örtüşmesine vurgu yapılıyor.

        Her ikisinin de sorun tespiti ve çözüm önerilerinde aynı söylemi dile getirdiğini, bunun toplum kesitleri üzerinde ileride önemli etken yaratacağı varsayılıyor.

        REKLAM

        HER BİRİNİN YANSIMASI

        Yani, bazı muhafazakâr- mütedeyyin kesimde kategorik var olan CHP karşıtlığını ortadan kaldıracağına vurgu yapılıyor.

        “İttifak ve iktidar işbirliği açısından politik algoritmaya uygun bir yapı olmalı” görüşü dile getiriliyor.

        Anlaşılan o ki kentli muhafazakarlara da açılabilen, liberal sağ siyaset söylemini de başaran, çok fonksiyonlu ve eğilimli PM yapılanması ile karşılaşacağız...

        Özetle yeni PM’de Zeydan Karalar’ın da Muhittin Böcek’in de Mansur Yavaş’ın da Ekrem İmamoğlu’nun da bir karşılığı olacak…

        Yelpazesi geniş, dinamik, atak, söylemi güçlü ve her kesimde de içselleşebilen yapıyla karşılaşılacak.

        Anlaşılan o ki Kılıçdaroğlu belediyelerin delege baskısını ilk kez hissetmediği, tek başına hem liderliği hem PM’yi garantilediği Kurultay’da geleceği dilediği gibi dizayn edecek…

        Kızılay'a Camii

        Kızılay'a Camii
        0:00 / 0:00

        Türkiye uzun yıllar Taksim’e yapılan camii projesini tartıştı…

        Ankara Büyükşehir Belediyesi, daha önce yapılan plan dahilinde Kızılay’a cami projesini dün açıklayınca baktım tartışma yeniden aynı minvalde ele alınır hale geliyor…

        Bunun temel nedeni bir yerde yapılacak olana ihtiyaç olarak bakmayıp, onu bir ideolojik kalıba almaktan kaynaklanıyor.

        Yani Kumrular bitiminde camiye ihtiyaç olup olmadığı yerine, neden cami yapıldığına odaklı bir tartışma zeminine çekiliyor.

        Tartışma bu zemine çekilince dönüp projeye baktım.

        Caminin yapılması planlanan yerde daha önce İskan Bakanlığı vardı; sonrasında başka kamu kurumlarına da hizmet verdi.

        Bir süre sonra da bina yıkıldı, arazisi de uzun süredir de boş duruyordu…

        Bu alana cami yapılacağından bir süredir söz ediliyordu.

        Şimdi denilebilir ki Kocatepe orada dururken, Kızılay’da camiye ne ihtiyaç?

        BİR CUMA GÖRÜNTÜSÜ

        Bunu söyleyenlerin bir Cuma namazı saati Kızılay Metro’ya veya Yüksel, Ülkealan, Büyükçarşı, Coşkunlar, Halil Bey çarşılarının içine girmesini öneririm.

        Kapının önüne kadar taşan cemaatin halinin hiç de iç acıcı olmadığına tanıklık edilir.

        Şimdi Ankara Büyükşehir Belediyesi diyor ki, “Camiyi yaptıktan sonra metro içinde sağlıksız koşullarda kılınan namaza izin vermeyeceğim; ibadetini yapacak olan gider 1500 kişi kapasiteli yeni yapılmış camide yerine getirir…”

        REKLAM

        DALOKAY’IN HAYALİ

        Buraya zaten cami yapılması planda yer almış; dilerim Kocatepe için hayata geçirilmeyen Vedat Dalokay’ın yaptığı projeye benzer bir camii bu inşa edilir.

        Anımsanırsa Dalokay projesini Pakistan’da uygulamış, turizm açısından da önem kazanmıştı.

        Ayrıca Caminin altının yıllardır Güvenpark’ı işgal eden dolmuşlar için depolama alanı yapılması planlanmış.

        Dolmuşlar yine Güvenpark’tan yolcu alacakmış, ancak orada bekleme yapıp, parkın ağırlıklı bölümünü işgal etmelerine son verilecekmiş.

        Bu demektir ki, uzun yıllar dolmuşlarla paylaştığı alanını Güvenpark yeniden kazanacak ve kentin ortasında gerçek hüviyetine kavuşacak.

        Böylece Güvenpark’a üzerine 241 ağacın dikildiği 2 dönüm daha yeşil alan eklenecek…

        Daha önemlisi Kızılay’da cemaat soğuk kış günlerinde herkesin bir yere ulaşmak için koşturduğu bir ortamda ibadet yapmak zorunda kalmayacak…

        Başta da belirttiğim gibi merhum Dalokay’ın hayali dilerim bu kez gerçekleşir; bütün dünyanın örnek gösterdiği proje hayat bulur…

        Diğer Yazılar