Eski liderlerden kriz aşma formülü
PARTİ kurmak için kolları sıvayan Muharrem İnce, bir süre daha CHP’nin önemli konusu olmaya devam edecek gibi görünüyor.
Görüşenlerin aktardığına göre, CHP lideri Kılıçdaroğlu parti hukukuna aykırı hareket etmediği sürece muhatap alma niyetinde değil…
Bu görüşü İnce ile temasa geçmesi, partiden kopuşunun önüne geçilmesi talebini iletmek için giden eski Genel Başkanlar Hikmet Çetin ve Murat Karayalçın’a da hissettirmiş.
“Ben git demedim, kendisi ayrılacağım diye çıktı” noktasında kalmış.
Bu aşamada İnce’nin, “Partide Atatürk düşmanları var, partiyi bir çete yönetiyor” yönündeki söylemleri de gündeme gelmiş, “Eğer bir iddiada bulunuyorsa bunları ispatla da yükümlüdür” görüşü dile getirilmiş.
Bunun süreklilik arz etmesi durumunda da partinin hukukunu kimseye çiğnetmeyeceğinin altını çizmiş.
PERŞEMBE TEPKİSİ
Nasıl bir adım atılacağı konusunda ise öncelikle İnce’nin perşembe günü yapacağı basın toplantısını görmek istediğini belirtmiş; ona göre bir tutum geliştireceğini bildirmiş.
İki eski Genel Başkan, muhtemelen bugün veya yarın da İnce ile bir araya gelmek için dün randevu ayarlama çabasındaydı.
Şurası açık ki CHP yönetimi İnce’nin gitmesini istemiyor; ancak ayrılmasının partide yaratacağı huzursuzluğu da görüyor.
Bundan dolayı itekleyici bir dil yerine kucaklayan bir üslupta kalıyor.
Nitekim Kılıçdaroğlu’na en yakın isimlerden biri olan Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun da dünkü sohbetimizde bu üslupla yaklaştı:
“Ben bu kadar yıl CHP’ye emek vermiş, onunla bütünleşmiş Muharrem İnce’nin ayrılıp parti kuracağına ihtimal dahi vermiyorum…”
SEÇİM MODELİ ÖNERİSİ
İnce’nin Cumhurbaşkanı adaylığına odaklı CHP’de kalma arayışına çözüm aranırken, iki eski Genel Başkan’ın ziyaretinde adaylık belirleme sürecine ilişkin model önerisi gündeme gelmiş.
Murat Karayalçın, seçmen tabanında Cumhurbaşkanı adayının Abdullah Gül veya Ali Babacan olacağına dönük algının burukluk yarattığına dikkat çekerek şu öneriyi getirmiş:
“Genel Başkan’ın elinde bir altın oyu olsun, ama adayımızı kayıtlı 1.2 milyon üyemizin katıldığı ön seçim ile belirleyelim. İttifak görüşmeleri dikkate alınarak Genel Başkan da elindeki altın oyu dilediği gibi kullanabilsin. Bu seçmenimizi de rahatlatır. Bu tür tartışmaların da önüne geçer. Biz ittifak yaparken, içerdeki birliği de korumalıyız.”
Kılıçdaroğlu öneriyi not almış, herhangi bir görüş dile getirmemiş...
HDP İLE İYİ PARTİ BİRLİKTE
Karayalçın'ın ikinci önerisi HDP konusunda olmuş; “Altın teraziyi çalıştırmalıyız, önemli olan İYİ Parti ve HDP’nin eş zamanlı bulunduğu bir ittifaktır, biri olmadan diğeri olmamalı” görüşünü dile getirmiş.
Kılıçdaroğlu bu öneriye de yanıt vermemiş.
Görünen o ki Kılıçdaroğlu'nun, İYİ Parti lideri Akşener ile birlikte CHP'li İzmit Belediye Başkanı Kaplan’ın davetine katılıp mesaj vermek istediği Perşembe gününe İnce’nin basın toplantısı koyması CHP’de kaşları kaldırmış.
Partinin etkin bir ismi, “İnce o gün gideceklerini biliyordu; başka bir gün mü kalmadı da o götürüp basın toplantısını perşembeye koyma gereği duydu; belli ki sabotaj etmek istiyor” dedi.
Eski Genel Başkanlara da bu bir şekilde ifade edilmiş…
"LOUİS BONAPART'IN 18 BRUMAİRE'İ"
Şurası açık ki, parti büyüklerinin sorun çözücü olarak CHP’de bulunuyor olmasından parti yönetimi memnun.
Ancak iki yılda bir eski Genel Başkanlar aracılığıyla Muharrem İnce sorununa çözüm aranıyor olmasından da bıkkınlar.
Nitekim 2018’de de bu kez Altan Öymen ve Murat Karayalçın yaşanan krizi çözmek için devreye girmişti.
Bunlar üzerinde sohbet ederken, çok değer verdiğim bir büyüğüm Napolyon Bonapart’ın ordunun başına geçtiği gün Meclis’i basıp, hükümeti ele geçirdiği, Fransız takviminde sonbaharın ikinci ayının 18’inci gününe denk gelmesine atıfla Karl Marks’ın yazdığı kitabındaki sözünü anımsattı.
Marks, “Louis Bonapart’ın 18 Brumaire’i” eserinde, düşünür Hegel’in bir sözünü anımsatıp, iki isme Napolyon Bonapart ve III. Napolyon’a atıf yaparak şöyle der:
“Hegel, bir yerde, şöyle bir gözlemde bulunur; bütün tarihsel büyük olaylar ve kişiler, hemen hemen iki kez yinelenir. Hegel eklemeyi unutmuş; birinci kez trajedi, ikinci kez komedi olarak…”