Meclis'te, bütçeden sonra koltuk aritmetiği değişir
BELKİ de tarihin en sıradan, heyecansız bütçe görüşmesi dün itibarıyla başladı.
İlk günü de CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşması da olmasa, sıradan bir kanun görüşmesi yapılıyor havasında geçecekti.
Bütçe görüşmelerinin genel bir özelliği vardır, nasıl başlarsa öyle devam eder.
Dilerim de öyle olur, geçmişte acı örnekleri olduğu gibi bugünden başlamak üzere de 12 gün devam edecek görüşmeler gerilimsiz şekilde tamamlanır.
TBMM’de bütçe görüşmelerinin ardından 15 gün ara tatiline girip enerji toplar.
Çünkü sonrası oldukça hareketli gelecek…
Bunu ister bütçe sonrası getirileceği söylenen “reform paketi” üzerinden ele alın, isterseniz sonrasında Siyasi Partiler ve Seçim kanunlarında yapılacak değişikliklerde yaşanacak gelişmeler olarak değerlendirin…
BAĞIMSIZLAR YENİ YUVAYA
Ancak, daha büyük hareket bunların öncesinde gelecek…
Meclis Genel Kurulu’ndaki aritmetik dağılım değişecek.
Bağımsız milletvekillerinden başlamak üzere bazı partilere katılımlar gerçekleşecek.
Örneğin, MHP’den ihraç edilip bağımsız kalan Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt yeni yılda Demokrat Parti’ye geçerse kimse şaşmasın.
Zaten Demokrat Parti lideri Gültekin Uysal da Haberturk'te Cumartesi günkü yayınımızda "Bağımsızlardan partinize katılım olur mu?" diye sorduğumda "olabilir" yanıtını verdi.
Veya başka bağımsız milletvekilleri de yeni kurulan partilere katılırsa da sürpriz olmasın.
Bunun yanında bir de kurulacak olanlar var ki onların da dirsek temasının devam ettiği milletvekillerini TBMM kulislerinde iki tur attığınızda baş başa vermiş konuşurken görme olanağı vardı.
PANDEMİ SİYASETİ
Zaten milletvekilleri de bütçeden çok gelecekte nelerin olacağıyla ilgiliydi; bir de siyasetin pandemi ile tıkanmış haliyle.
Haksız değiller, çünkü salgın sadece tıbbi sorun üretmedi, sosyal sorunu da beraberinde getirdi
Ancak kürsüde dün yapılan konuşmalar bundan sonra karşısına çıkacak topluma siyasetin nasıl bir yaklaşım göstereceğinden uzaktı; pandemi öncesinde kalmıştı.
SOSYAL GÜÇSÜZLERİ VURUYOR
Şurası açık ki Covid-19 belki insan ayırmıyor, ama pandemi dolayısıyla yaşamını kaybedenlerin kimler olduğuna bakıldığında aslında ölümde kimleri seçtiğini de ortaya koyuyor.
Almanya ve İtalya’da yapılan iki araştırma da sosyal açıdan zayıfların daha erken öldüğünü gösteriyor.
Çünkü özel araçları olmadığı, otobüs ve metro kullandıkları için diğerine göre virüsü daha fazla yükleniyor; yükü ağır olanın taşıma ömrü de dolayısıyla az oluyor…
Bu da demokrasi sorununu beraberinde üretiyor.
Zaten tartışmanın ana noktası da burada başlıyor; koronavirüsü insan haklarını daha çok ortaya mı çıkaracak, yoksa daha otoriter kimlikleri iktidara daha çok mu taşıyacak?
OTOKRASİ Mİ DEMOKRASİ Mİ?
Big Brother romanındaki veya Çin’in yüz tanıma sistemine geçmesi gibi otokratik gözetim devletlerini daha fazla ortaya mı çıkaracak?
Ya da bir zamanlar kirli üretim olarak bilinen maske, tıbbi cihazın da içinde bulunduğu ürünler, pandemi döneminde arandığında hemen bulunamadığı için Asya’dan ülkesine dönüş mü yaptıracak?
Bütçe görüşmelerinde dün bunların hiçbiri yoktu.
Bunun yerine günlük siyasetin her zaman duyulan sözleri mevcuttu…
Hatta konuşmalar bir zamanlar olduğu gibi, dış politika, ekonomi, iç gelişmeler diye sıralanma gereği dahi duymamıştı.