Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Şimdi gelelim asıl meseleye…

        Önceki yazımda aşının Cuma günü Türkiye’de olacağını belirtmiştim.

        Buna karşın gelmedi…

        Ben de ilk bilgiyi aktaranlara tek tek ulaşıp nedenini sordum.

        Sorunun Türkiye ve Çin kesiminden kaynaklanan nedenleri…

        Türkiye’deki nedenin 3 ayağı görülüyor; ilki ruhsatlanma ile ilgili sorun…

        Çünkü Helsinki Deklarasyonu gereği aşının henüz ruhsatı yok; bu durumda alımın da buna uygun hale getirilmesi gerekiyordu; son yönetmelik değişikliğiyle bu sorun da aşıldı.

        İkincisi Dışişleri ve Sanayi Bakanlığı’nı ilgilendiren durum…

        Sanayi ve Sağlık bakanlıklarında konuyla ilgilenenler meseleyi biliyor; sorun aşılmış görünüyor.

        ÇİN’DEN YÜKSELEN TENKİT

        Çin ile ilgili bölüm ise Türkiye’nin yeni bazı ek taleplerini olması.

        Sağlık Bakanlığı’nın doğrudan Çin firması ile görüştüğü, arada herhangi bir başka kamu görevlisinin yer almadığı ek talep Çin’de yeni durum yarattığı için beklemeye neden olmuş.

        Ayrıca Türkiye’ye gönderilecek aşı miktarı da Çin’de, “Biz aşıyı yeterince bulmaz iken 50 milyon doz Türkiye’ye nasıl gönderiliyor?” eleştirilerini getirmiş.

        Kamu gücü de bunun için bir araştırma başlatmış, onun sonucu beklenmiş.

        PERŞEMBE’YE KALDI

        Belirtildiğine göre bütün bunlardan dolayı aşının ilk gelecek miktarı daha önce açıklandığı gibi ilk gönderimde 10 milyon, sonrasında 10 milyon olmak üzere 20 milyon gelmeyecek.

        İlk gönderim 3 milyon dozla sınırlı kalacak.

        Dediler ki, “İlk aşaması böyle ama devamındaki gönderimlerle aradaki miktar kapatılacak...”

        Asıl soruya, Cuma gelecek denilmesine karşın gelmeyen aşı ne zaman Türkiye’de olur?

        Yanıt bu kez daha kesin verildi:

        “En geç 24 Aralık Perşembe günü…”

        Bu durumda 14 gün de içerde incelemesi süreceğine göre aşının vatandaşa yapılmaya başlaması Ocak’ın ilk haftasını alır.

        Tabii bu sürede başka sorunlar da olmazsa…

        Denekler patladı, merkez kapattı…

        Denekler patladı, merkez kapattı…
        0:00 / 0:00

        İLK yapılmaya başladığında sağlık çalışanları için 1400 aşı hedeflenmişti.

        Ancak beklenen ilgiyi bulmadı; 12 şehirdeki 25 merkezde aşı yaptırmak için gönüllü olan sağlık çalışanı sayısı 726’da kaldı.

        Onlardan da aşı yapılabilecekler ayıklandı, 1237 doz yani 618’ine yapılabildi…

        Bunun üzerine, sağlık çalışanları için ayrılandan arta kalanlar da vatandaştan gönüllü olmak için başvuranlara eklendi.

        Vatandaş için hedeflenen aşı miktarı da 13-14 bin olarak belirlendi.

        Benim de arasında da bulunduğum gönüllüler, toplum yararını gözeterek aşı merkezlerine ilk başvuruyu yapanlar arasında yer aldı.

        O günlerde Sağlık Bakanı Koca ile Samsun’a giderken, aşı gönüllüsü olduğumu söylediğimde, sayımızın artması gerektiğini belirtmişti.

        Ancak ilk başlangıçta başvuran sayısı beklendiği gibi gitmedi; sağlık çalışanlarının tereddütlü yaklaşımını görmelerinden kaynaklansa gerek vatandaş ilk adımda uzak duruldu.

        SEMPTOM OLMADIĞINI GÖRÜNCE

        Sağlık çalışanlarının “ikinci kol” denilen, ikinci doz aşıları da 15 gün sonra yapıldı ve sıra bize geldi.

        Ne zaman ki bizim “ilk kol”, yani ilk doz aşılarımız, sağlık çalışanlarının da ikinci doz aşılarından olumsuz sonuç çıkmadı, gönüllü olmak isteyenlerin sayısında kıpırdanma başladı.

        Aşı Merkezi 14 bini beklerken, başvuru sayısı 20 bine ulaştı.

        Her ne kadar iki doz gerçek, bir doz da plasebo; yani sadece alüminyum karışımı sıvısı veriliyor olsa da gönüllülere yapılan ikinci doz aşıdan da etkilenen çıkmadı.

        Sadece yorgunluk, baş ağrısı gibi çok az sayıda semptomu olduğu anlaşılınca gönüllü sayısı 30 bine ulaştı.

        VARKEN YAPILAYIM

        Bunda aşının hemen bulunamayacağına dönük sözlerin de etkisi oldu.

        Özellikle Bilim Kurulu sonrası Bakan Koca’nın, aşıya 60 yaş üstü ve kronik hastalığı olanlardan başlanacağı, kronik hastalığı olmayanların ise aşıya ulaşmalarının zaman alacağı bilgisi eklendi.

        Almanya’nın da dün yaptığı gibi kronik rahatsızlığı olmayan 45 milyon kişinin aşıya Aralık 2021’de ulaşacağı bilgisine benzer veriler ekranlardaki bilim insanları tarafından da dile getirildi.

        Yeterli aşı üretiminin olmadığı bilgileri de geldi.

        Bizim gazeteci milletinden başlamak üzere, siyasilerden, bürokratlardan Faz-3 çalışmasına katılmak isteyen aşı gönüllüsü sayısı patladı, 40 bini aştı.

        TORPİLLİ AŞI GÖNÜLLÜSÜ DÖNEMİ

        Gönüllü müracaatının patlamasıyla, Aşı Merkezi ara değerlendirme yapıp, 12 bin 500 olarak hedeflenen başvuru sürecini kapattı…

        Şimdi bu 40 bini aşkın gönüllüden kaçına yapılacağı bilinmiyor...

        Sorun ise Aşı Merkezi gönüllü başvurusunu kapatmış olmasına karşın, torpilini bulanın gidip gönüllü sürecine katılmaya devam ediyor olmasında.

        Çünkü şu an aşı merkezleri dışında gönüllü olarak gidip özel girişimlerle aşı yaptıran veya sıraya giren sayısı bilinmiyor.

        Torpilli gönüllülerin engellenmesi gerekiyor, çünkü devam etmesi Faz-3 çalışmasına zarar verici hale geliyor.

        Süreç sanki herkese aşı yapılıyormuş gibi hızlı ilerlediğinde, ortaya çıkabilecek yan etkenler, semptomların takibi zorlaşıyor.

        Her bir basamağın ve gönüllü aşı yapılanların takibi güçleşiyor; buna ilişkin personel ve baştan yaratılan yazılım uygulaması yetmiyor.

        KOD KIRIMI İÇİN İKİ YOL VAR

        Bunun için Sağlık Bakanlığı’ndan aktarıldığına göre önlerinde iki yol var.

        Birincisi Çin, İngiltere ve ABD’nin de yaptığı, Türkiye’de de “acil kullanım izni” ile önünün açıldığı gibi Faz-3 çalışması için “acil ara değerlendirme” yapılması.

        Bu ara değerlendirmede ABD gibi kod kırılır ve kime gerçek aşının verildiği orta çıkar, plasebo olanlara da gerçeği yapılır.

        İkinci yol ise Faz-3 için kod kırılmadan ara değerlendirme yapılır ve yola devam edilir.

        Ancak unutulmasın ki bu Türkiye’nin de altına imza koyduğu Helsinki Deklarasyonu’nun dayattığı kurallar gereği Faz-3’ün tamamlanması için ruhsatlandırmanın da yapılması lazım.

        Her iki durum da bir ülkenin Faz-3 çalışmasının etkili, emniyetli sonuca ulaştığı, belirlenen şartları içerdiğine yönelik ruhsatlandırma anlamına gelmiyor.

        Onun için Faz-3 sürecinin tamamlanması gerekiyor.

        BREZİLYA’NIN ARDINDAN

        Konuyla ilgili kişiler de oturup eni konu tartışmış ve sonuçta kod kırımının yapılması, ancak Faz-3 çalışmasının sonlandırılmayıp 40 bine ulaşana kadar geri kalanlara yapılması gibi bir yol belirlenmiş.

        Yani birinci yol; neden de sağlık çalışanları.

        Çünkü onların arasında kimlere plasebo verildiği bilinmiyor; bu yola gidildiğinde risk altında çalışmaya devam etmeleri gibi bir sonuç çıkıyor.

        O nedenle 8 gün erteleme sonrası 23 Aralık’ta, Türkiye’de de uygulanan Çin aşı Sinovac’ın verilerini açıklama kararı alan Brezilya’nın hemen ardından, ara değerlendirme raporunun çıkarılması hedefleniyor.

        Buna ilişkin çalışmalar da başlanmış.

        Diğer Yazılar