Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        ÇİN firması Sinovac’tan gelen aşının Faz-3 çalışmalarını Brezilya ve Endonezya ile birlikte aynı zemin üzerinden yürüttüğümüzü sanıyordum.

        Meğer öyle değilmiş.

        Türkiye Brezilya veya Endonezya ile bağlantılı bir Faz-3 çalışmasına katılmamış, doğrudan kendi yaptığı aşılar üzerinden çalışmasını yürütmüş.

        Dolayısıyla Faz-3 dediğimiz, aşının gönüllülerde denemesinin yapıldığı tıbbi sürecin tüm sorumluluğunu Türkiye kendisi üstlenmiş...

        Nitekim bu kapsamda Çin, yani Sinovac aşısının dünyadaki erken dönem ilk açıklayıcısı oldu.

        Bilim Kurulu toplantısı sonrası yapılan Faz-3 çalışmalarının %91.25 oranında koruma sağladığına tanıklık edildiğini duyurdu.

        Brezilya’dan da bir açıklama gelmişti, ancak bu Enstitü’nün açıklamasıydı, bu denli rakamlarla ortaya konulmuş net veri değildi.

        Bu da gösterdi ki, Brezilya’dan gelen sonuçlar Türkiye’deki çalışma için veri seti oluşturmayacak.

        Nitekim BioNTech laboratuvarında çalışılan Pfizer aşısı için de İngiltere’de aynı süreç takip edildi.

        Nasıl ki orada bağımsız bir grup, aşı çalışmasını yürütenlerin dışında ekinliğini ve güvenliğini takip ettiyse, Türkiye’de de aynı şekilde gerçekleşmiş.

        Dolayısıyla, Brezilya’da sonuçların 15 gün sonraya ertelenmesine gerekçe olarak Sinovac şirketinin ileri sürdüğü, “diğer ülkelerdeki çalışmaların tamamlanmasını beklenmesi” gerekçesiyle ilgisi yokmuş.

        BAŞAĞRISI VE YORGUNLUK

        Türkiye de Faz-3 ara değerlendirme kararına…

        Sağlık Bakanlığı’nda önceki gün yapılan toplantıda aşılar gelirken bir ara değerlendirmeye ihtiyaç olduğu kararına varılmış.

        Bunun için de iki yol vardı; biri tamamen kod kırmak diğeri de “maskeli kod kırma” diye de adlandırılan yöntem.

        Yani, kime ne yapıldığı, kimin gerçek aşı, kimin plasebo aldığı bilinmeden, en üstte bu verilere sahip bir kişinin genel tablo içinde veri sunumu.

        Yani yüzlerin kapatılıp, maskelenerek genel durum değerlendirilmesi yapılması.

        Aktarıldığına göre en üstte bir kişi gönüllülerden kime gerçek, kime plasebo yapıldığından haberdarmış; bir tek onun elinde hangi numaralı aşının gerçek olduğuna ilişkin veri varmış.

        Dolayısıyla plasebo yapılanların koronavirüse yakalanma oranı ile aşı olanların oranlarını karşılaştırmasını yapmak kolaymış.

        Bilim Kurulu toplantısında aşı çalışmasını yürüten Prof. Dr. Serhat Ünal’ın da dün açıkladığı gibi genel tablo içinde aşı yapılanlarla, gerçek aşı olmayanlar arasındaki fark ciddi açılmış.

        100 KAT DAHA ETKİLİ

        Aşı yapılanların sadece binde dördünde, yani 752 kişiden sadece üçünde, o da farklı nedenlerle semptoma rastlanırken, plasebo olanlarda virüse yakalanma oranı %4,56 olmuş.

        Yani aşı olanların neredeyse 100 kat daha fazla korunduğu ortaya çıkmış; aslında bu da aşının etkisini göstermek açısından önemliymiş.

        Güvenliğine ilişkin veriler de yine %2 gibi önemsenmeyecek düzeyde kalmış, onlar da genel olarak baş ve kas ağrısı şeklinde kısa sürede görülen etkiler oluşturmuş.

        Yani aşı olanlarda eğri yatay seyrederken, olmayanlarda virüs kapma oranı yukarı doğru seyretmiş.

        Hatırlanırsa bir süre önce Pfizer da benzer bir tablo yayınlayıp, aşı olanlarda eğilim tamamen yatay giderken, plasebo, yani gerçek olmayan aşı yapılanlarda hastalık kapma oranının yüksekliğine atıf yapmıştı.

        Buna da “maskeli kod kırma” deniyor…

        Karşılıklı hücum taktiği…  

        Karşılıklı hücum taktiği…  
        0:00 / 0:00

        MHP lideri Devlet Bahçeli’nin dünkü il başkanları toplantısındaki konuşmasındaki mesajları iki zeminde okuma yapmayı gerektiriyor.

        İlki Cumhur İttifakının içine mesaj, diğeri de CHP üzerinden İYİ Parti ve HDP politikalarına gönderme…

        Her ikisinin de aslında Bahçeli’nin durduğu zemini bir daha netleştirip, hücum taktiğini sürdürdüğünün göstergesi…

        MEMLEKET DEĞİL MİNNET MASASI

        Öncelikle İYİ Parti lideri Meral Akşener’in gündeme getirdiği, hatta AK Parti bazılarının “Akşener bize yaklaşıyor!” yaklaşımına neden olan “masa teklifine”, AK Parti yönetimi gibi noktayı koydu.

        Bu arada arayış içinde olanlara da mesajını net verdi:

        “CHP Genel Başkanı tutunacak dal ararken, İP'in Başkanı demirlediği limandan ayrılıp yenisine yelken açmanın küçük ve kurnaz hesabı içindedir… İttifak yerine yeni bir masa kurma teklifinin esbabı mucibesi bize göre budur. Memleket masası kuramayanlar, minnet masası kurmanın peşindedir.”

        Yetmedi, masa arayışında olanlara da “buyursun otursunlar” diyerek restini gösterdi.

        Bu aşamada İYİ Parti lideri Akşener’e de Cumhur İttifakına dön çağrısını “önerimiz geçerliliğini korumaktadır” diyerek yineledi:

        “Muhatabına masa kur demedik, evine dön dedik, hala zaman vardır, bu önerimiz geçerliliğini korumaktadır. Diyorum ki, dön evine, bitsin bu çile…”

        Bununla da kalmadı, HDP’nin kapatılmasına yönelik çağrısını yinelerken, “parti kapatmak çözüm olmadı” diyen AK Parti yönetimine de mesajını net verdi.

        Hatta yeni bir açılım getirerek HDP’ye Hazine yardımının kesilmesini istediğini de belirtti.

        Bu da aslında AK Parti içinden yükselen yakınmalara verilmiş bir yanıttı.

        ‘BEN RAHATIM’ EMOJİLİ YANIT

        Akşener’in yanıtı gecikmedi, otomobilinin içinden çektiği fotoğrafı sosyal medyadan paylaşıp, “Genel Merkezdeki çalışmaları bitirdik, evime dönüyorum” yanıtını verdi.

        Sonuna da “ben rahatım, derdim yok” anlamına gelen siyah gözlüklü gülümseyen adam emojisi ekledi.

        Şurası açık ki İYİ Parti bundan sonraki süreçte ağırlıklı olarak MHP ile AK Parti arasında çatlak olarak tanımladığı, “HDP’nin kapatılması” üzerinden politikasını yürütecek.

        Aktarılanlara bakılırsa MHP’yi, “Madem ortağın yanaşmıyor, bunun için bir sayısal zorunluluk yok davayı MHP açsın …” noktasında sıkıştırmayı amaçlıyor.

        YETERLİ ÇOĞUNLUK YOK

        MHP ise konunun Anayasa Mahkemesi’nin kararı olduğuna vurgu yaparak, bunun için gerekli çoğunluğunun olmadığını belirtiyor ve diğer partileri bunun için işbirliğine çağırıyor.

        Görünen şu ki her ikisi de en iyi savunma hücumdur taktiğini uyguluyor.

        Bunun başka örneklerine bundan sonra da sık rastlanacağı aşikâr…

        AK PARTİ’NİN BATIYA MESAJI

        AK Parti’nin böyle bir tartışma içine girme niyeti ise yok.

        Özellikle son dönemde batıdan gelen yaptırımlar da dikkate alındığında bu tartışmaların içinde olmanın bir getirisinin de olmayacağı kayda geçiriliyor.

        Ancak batı ile ilişkilerin yeniden dizayn edilmeye başlandığı bu dönemde, iki tarafın birbirine olan yaklaşımının da yeniden düzenlenmesi gerektiğinin altı çiziliyor.

        AİHM kararı da dahil olmak üzere yaptırımlarla Türkiye’nin sıkıştırılması halinde kopmanın nelere mal olacağına da vurgu yapılıyor; bir anlamda bu tartışma üzerinden batıya mesaj yollanıyor.

        Nasıl sonuçlanacağını ise önümüzdeki dönem belirleyecek…

        Diğer Yazılar