Cezayı kesen de yiyen de çok dikkat etmeli…
GEÇMİŞTE yaşanan lokanta baskınları gibi, günümüzde de koronavirüs gerekçesiyle mekan baskınları moda oldu.
Öyle ki komşunun evindeki kişi sayısı hakkında verilen ihbar dahi baskın için yeterli gerekçe olmaya başladı.
Bunu yapan, emrini veren güvenlik güçlerini uyarayım, elinizde hakim kararı yoksa ceza yazmaya giderken ceza yiyen haline gelebilirsiniz…
Çünkü, bir suçlunun takibi gibi gerekçesi yoksa veya hakim kararına dayanmıyorsa, koronavirüs nedeniyle mesken baskını gerçekleştirmek suçtur.
İşin bir de vatandaş yönü var.
Kimse Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliği’nin “Hıfzıssıhha Kanunu kapsamında değil” diyerek kesilen 3 bin 150 lira cezalara ilişkin karara bakarak yanlış adım atmaya kalkmasın.
Ya da Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nden de çıkan, maske, sosyal mesafe ve sokağa çıkma yasağına ilişkin cezaların iptaline aldanıp maske ve mesafeye dikkat etmemezlik yapmasın.
DOĞRUDAN UYGULANAMAZ
Bu kararların iptalinin nedeni, hız yapan bir otomobile kesilen radar cezası gibi doğrudan uygulamış olmasından kaynaklanıyor.
Çünkü salgını gerekçe göstererek güvenlik güçleri doğrudan ceza yazamaz.
Kanun bu gibi hallerde görevi kamu otoritesi olan vali veya kaymakama bırakmış.
Ceza Hukuku Doçenti Olgun Değirmenci de dünkü sohbetimizde bu duruma dikkat çekip uyardı:
“Normalde tutanak tutmakla yetinmeleri gerekirken, kırmızı ışık veya radar cezası gibi mevzuata aykırı şekilde kişiye doğrudan 3 bin 150 lira ceza kesilmiş. Mevzuatta yeri olmayınca mahkeme iptal etti.”
Ancak birçok yer uygulamasını düzeltti.
Doğrudan ceza kesmek yerine, tutanak tutup, mülki amirin, yani vali veya kaymakamın cezaya dönüştürmesini sağladı.
Dolayısıyla maske veya sosyal mesafeye dikkat etmeyenlere uygulanan cezalar geçerli hale gelir.
BU NOKTAYA GELECEĞİ KONUSUNDA UYARDI
Şurası ilginç ki bu konuda yakın geçmişte Prof. Dr. Adem Sözüer, bu sütundan yapılanın yanlış olduğunu ve mahkemelerden geri döneceğini söylemişti.
Dediği gibi de oldu...
Uyardığı bir başka konu daha vardı ki, Doç. Dr. Değirmenci de dünkü sohbetimizde aynı konuya işaret etti.
Sözünü ettiği, çok sayıda kişinin içerde yaşam sürdüğü veya buluştuğu gerekçesiyle meskenlerin basılması…
Hemen belirteyim ki ceza hukuku uzmanı iki akademisyenin de altını çizdiği gibi, ister polis, ister amiri olsun bu yönde bir eylemi uygulayan da talimatını veren de ceza alır…
HAKİM KARARI OLMADAN SUÇTUR
Doç. Dr. Değirmenci, “Evlerin basılıp kişilerin sayılması yapılamaz mevzuatta böyle bir şey yok” deyip ekledi:
“Pandemi arkasına sığınılıyor, ama suç işleniyor. Olağan durum hukuk düzeni ortadan kalkmış değil. Amaç salgını önlemek gibi meşru olsa bile, araç meşru değil. Amaca giden yolda hukuki olan her şey meşrudur, meşru olmayan bir araçla amaca ulaşılması suçtur.”
Bir kişinin evine girip içerde bulunanları saymaya kalkan veya bunun emrini veren güvenlik memurlarının Türk Ceza Kanunu 116’ncı maddesine göre ceza alacağını belirtti.
Bunu kamu gücünü kullanarak uygulaması dolayısıyla cezanın bir kat artacağını, akşam saatlerinde yapması durumunda da bir artışla daha karşılaşılacağını belirtti.
Normalde bu suçun üst sınırı 3 yıl hapis getiriyor, kamu gücü ve gece de binince ciddi bir ceza ile karşı karşıya kalınması olası.
Ayrıca Anayasa’nın 21’inci maddesini ihlalden, yani konut dokunulmazlığına tecavüz anlamına da geliyor.
Bunun için hâkim kararının alınmasını şart koşuyor.
Bir hâkimin de pandemi gerekçesiyle konut arama iznini verir mi orası da bir başka tartışma…
EŞİNİN YANINDA OTOMOBİLDE
Dikkatimi çeken bir başka konuyu da sordum…
Yanımda durdurulan araçtaki iki kişiden biri maskesiz olduğu için ceza uygulanmak istendiğinde, maskesiz kadın yanındaki kişinin eşi olduğunu belirterek itirazda bulundu.
“Gün boyu yan yana, koyun koyunayız, kocam benim” dese ve ispat için kimliğini gösterse de fark etmedi, trafik noktasına geldiği sırada maske taktığı için ceza yazılmasından kurtulamadı.
Peki, böyle bir ceza adil olarak kabul edilebilir mi?
Veya bir hâkimin önüne gitse kabul eder mi?
Bu da yargının çözmesi gereken bir başka konu…