Neden kadını dövüyor?
TÜRKİYE çeyrek asır boyunca kadına karşı şiddet ile uğraşıyor...
Devletin etkin birimleri, medya, sivil toplum örgütlerinin bu konuya bu denli ayıplamasına, olumsuzlaştırmasına karşın şiddet neden durmuyor?
Soruyu psikolog Prof. Dr. Nebi Sümer’e yönelttiğimde, bu konuyla ilgili bir toplantıdan yeni çıkmıştı.
Sohbetimizden anladım ki işin daha çok sosyolojik yönüyle ve bugünü ile uğraşıyoruz.
Oysa meselenin özü ilk yetişme çağına uzanıyor.
Prof. Dr. Sümer, annenin erkek çocuk üzerinden kendini tanımlaması sorunuyla söze girdi.
Hani kadın arkadaşları ile otururken şu meşhur, “göster bakalım teyzene” sözünden meseleye girdi.
Erkeklik, güç ilişkisinin bu yaştan çocuğa yüklenmeye başladığına vurgu yaptı...
Egonun büyütülmesi, ergenlik oluşumuna bağlı yanlış saygı inşasının yarattığı gurur ile savrulduğuna işaret etti.
Şu sorusu önemliydi:
“Kadına şiddet uygulayan erkek savunmasında küfür işittiğinde beynine kan sıçradığını söylüyor. O ana kadar küfür ettiği kadının beynine değil de neden erkeğin beynine kan sıçrar?”
Sorusunun yanıtını da kendisi getirdi:
“Çoğu şişirilmiş koşullu özsaygı içinde hareket ediyor. Sahip olduğunu düşündüğü ile gerçek var olan arasındaki garkı görünce şiddete başvuruyor. Toplumun yüzleşmesi gereken erkek sorgulaması yerine suçlama ile büyüyor.”
NARSİZM VE GRANDİYOZ
Üzerinde yoğunlaştığı daha çok kasaba gençliği...
Kente geldiğinde Narsizm ve Grandiyoz artıyor.
Kendisini bir anda özel bir takım güçleri veya yetenekleri olan, her şeyi, ama her şeyi kendisinin bildiğini sanan bir sanrıya kapılıyor.
Cahilliğini de saldırgan tavrıyla kapatmaya çalışıyor.
Eğer evlendiği eşi okumuş veya eğitimli bir ailede büyümüş kadın ise o zaman saldırganlığı içinden çıkılmaz hale dönüşüyor...
Eşi dahil, kendine düşman bellediğini birçok kişiyi, aşağılama, eleştirme yoluna gidiyor; tekrar eden suçlama çabasıyla üste çıkma gayretine kapılıyor.
Narsistik hal alıyor, yani kişinin bedensel veya zihinsel benliğine karşı duyduğu hayranlık bağımlılık haline dönüşüyor...
Ona yönelik en küçük eleştiriyi, olumsuzluğu kabullenemeyip avazı çıktığı kadar bağırmanın ardına sığınıyor; olmazsa yumruklarını sıkıyor.
Daha da olmazsa vuruyor...
KALDIRIMDA, OTOBÜSTE ARTTI
Prof. Dr. Nebi Sümer, son dönem kaldırımda yürürken, otobüste giderken veya bir alışveriş merkezinde dolaşırken eşi ile kavga eden erkeklerin sayısındaki artışa dikkat çekti.
Prof. Dr. Nebi Sümer söyleyince sıklıkla karşılaştığım olaylar zinciri gözümün önünde canlandı.
Hiç farkı yoktu...
Kasabada buna bir de hayranlık duyduğu rol modellerin eklendiğini belirtti.
Sözünü ettiği taptığı bir kimlik veya bir televizyon dizisi kahramanı...
Hayranlık duyduğu rol model bir de söylemiyle yol veriyorsa, sokakta dilediğini yapma özgürlüğünün kendisine bahşedildiğine inanıyor.
Bu kişilere fren koyan sosyal normların zayıflamasının getirdiği sorunu da buna ekledi.
Trump sonrası ABD’yi örnek gösterdi.
Hani parlamentoyu basacak kadar aymaz tutum alanların kendinde bunu hak görmesi...
Milletvekili veya senatörlerin odalarına girip masalarının üzerine ayaklarını uzatarak oturduğu görüntüler aslında olanın bir başka kıtadaki perdede izlenmesiydi.
Tıpkı sinema salonunda olduğu gibi...