Deja Vu…
TBMM’DE dün yaşanan gelişmeler siyasi tarihin son 30 yılına tanıklık eden herkes içim tam bir deja vu olsa gerek…
TBMM’de dün yaşananları izlerken, geçmişte yaşanılanların bir daha yaşandığına tanıklık eder duygusundaydım.
Türkiye çok değil, 27 yıl önce hem de yine bir Mart günü benzer süreci yaşadı.
Bugün HDP’de olan birçok milletvekili o gün DEP çatısı altında bir araya gelmişti.
Çok sayıda DEP milletvekilinin Meclis’te dokunulmazlığı kaldırıldı, TBMM kampüsü içine giren polis, bazı milletvekillerini başlarına bastırarak tutukladı.
Buna karşılık aralarında Sırrı Sakık’ın da bulunduğu bazı milletvekilleri iki gün boyunca önce Genel Kurul ardından muhalefet kulisinden ayrılmadı.
Ancak sonrasında önce Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne gittiler, ardından Terörle Mücadele Birimi tarafından gözaltına alınıp tutuklandılar.
Hepsi 10 yıl sonra 2004’te serbest kaldı, yeni kurulan parti ile siyasete devam etti…
Yargıtay kararının ardından hakkında mahkumiyet kararı verilen ve Enis Berberoğlu gibi Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuruda bulunan HDP milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu hakkındaki mahkumiyet kararı dün okundu.
Atılan sloganlar, pankartlar, direniş çağrılarıyla bir anda ortalık 1994’e döndü.
ORTALIK 1994’E DÖNDÜ
Neyse ki o güne benzer görüntüler yoktu, Genel Kurul direnişi de 3 saat sürdü ve eylem HDP Meclis Grubuna taşındı.
Hukukçu değilim, ancak uzun yıllardır gazetecilik yaptığım Meclis’te edindiğim birikimle parlamento hukuku da ezberimde…
Vicdanlarına göre konuya yaklaşan Prof. Dr. Adem Sözüer, Prof. Dr. Ersan Şen ve Dr. Rezan Epözdemir’i dinledim; hepsi de mahkumiyet kararının hem Anayasa’ya hem de Anayasa Mahkemesi’nin son kararlarına aykırı olduğunu söyledi.
Anayasa ve Terörle Mücadele Yasası’nı okuduğunuzda da durum net...
Çok geçmedi ardından da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin’in HDP’nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne dava açtığının haberi geldi.
Başta da belirttiğim gibi 2007’den bu yana unuttuğumuz günlere geri dönmüş gibiydik.
SİYASİ HAMLAR VE İLTİSAKLILAR
Meselenin iki tarafı var.
Biri Türkiye demokrasinin standartları, diğeri de 1991’den bu yana hep aynı durumla yüz yüze kalan HDP’nin durumu…
Meselenin diğer yanına biraz sonra geleceğim ama bu noktaya gelinmesinde HDP kadrolarının katkısı büyük…
Öncelikle kendileri açısından çözüm sürecinden bugünlere gelmiş olmak trajik bir durum.
Birçok gerekçe ileri sürülebilir, ama siyaset var olan çatışmaları nezaketle uzlaştırma sanatıdır.
Onu hendek kazarak, bugün BM Güvenlik Konseyi ve tüm üyeleri tarafından terör örgütü kabul edilen PKK’dan talimat bekleyerek yapamayacağını görmedi.
Terörün atadığı kişilerle siyaset yapmaya kalktı, Türkiyelileşmek isteyen, bunu içine sindiremeyenler de siyasi hamlık içinde bir kenara çekilmeyi tercih etti.
Bu noktaya gelinmesinde düne kadar kendi kusurunu görmekten uzak durdu.
Türkiye uzun yıllar sonra parti kapatmayı tekrar tartışır hale geldi.
Belki HDP kapatılır, belki Hazine yardımından mahrum bırakılır, belki eylemleriyle bu duruma gelmesini sağlayanlara siyaset yasağı getirilir.
Geçmişte, DEP, HADEP, BDP süreçlerinde gördüğümüz gibi HDP’nin yerine de yenisi kurulabilir.
Ama unutulmasın ki olan Türk demokrasisine olur, onun standartlarında büyük bir şehre bırakır…