AB topacı...
ÇOCUKLUĞUMUZUN en önemli oyuncaklarındandı.
İpi üzerine dolar, sonra hızla yere doğru fırlatır, başındaki raptiye üzerinde dönmesini keyifle seyrederdik.
Sonra tekrar alıp, ipi yeniden sarar aynı eylemi usanmadan tekrarlardık.
AB ile gelinen son nokta da topaç çevirme oyununa benziyor.
Üzerinden 50 yıl geçtikten sonra antika olmuş fincanın salondaki antika dolabının içine kaldırılması gibi…
Kahve içmeye yaramıyor, yeni kupaların yerini almıyor ama her zaman da kahve içmeye hazır halde bekliyor.
Tam üyeliğe giden yol tren yolu üzerinden 1,5 yıldır tek katar geçmiyor, ama üyelik dışı döşenmiş tren yolundan her şey vızır vızır gelip gidiyor.
TOP ÇEVİRME OYUNU
Bundan aslında AB de Türkiye de memnun.
Ama bunun bu şekilde sürmeyeceğini her iki taraf da görüyor.
Çünkü AB ilişkilerinde olası 3 yıl var.
Ya tam üyelik sürecine dönülecek veya terk edilecek.
Ancak AB bu konuda radikal bir karar alamıyor, top çeviriyor.
Koparttığı anda jeopolitik öneme sahip Türkiye’nin nereye gideceğini öngöremiyor.
ZAHMETE DEĞER Mİ?
Türkiye de “Madem AB’ye üye almayacaklar, o zaman bunca yaptığım zahmete değer mi?” bakışıyla süreci sorguluyor.
Özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sırasında AB ile yaşadığı kırılmayı unutamıyor; güveni kırılmış tutum sergiliyor.
Ankara da AB’nin top çevirmesinden memnun kendini geriye çekmiş bekliyor.
Ancak bunun olası bir kırılma, çatışma alanına dönüşmemesi için de her iki kesim temkinliliği elden bırakmıyor.
AB ara soğutmayı, son üç liderler zirvesine Dışişleri Bakanı’nı davet etmeyerek sergileyerek gösterirken, Türkiye de bunun karşılığında bilgi paylaşımı yapmıyor.
AB hibe fonlara koyduğu 1.2 milyar Euroluk blokajı da donmanın tuzu biberi haline gelmiş bulunuyor.
BACAKTAKİ KARINCALANMA
Ne vize ne kapsamlı havacılık alanında ne de Gümrük Birliği ile ilgili bir adım atıyor; fasıllarda da ilerleme sağlanamıyor.
Türkiye 2020 başından bu yana da yaptırımlarla uğraşıyor.
Ama bağını da tam koparmıyor…
Çünkü biliyor ki Türkiye’nin ihracatının yarısını kendi fabrikaları gerçekleştiriyor.
Bir adım atsa onların zarara gireceğini görüyor.
Göç meselesinin sadece Suriyeliler meselesi ile kalmadığını, Afganistan ve İran’dan gelişlerin de arttığını biliyor; Türkiye’nin önleme gücünü kaldırması halinde işin nereye gideceğini biliyor.
İşin ilginç yanı Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Borell de AB zirvesine sunduğu raporunda, Kıbrıs konusu bir kenara bırakılırsa Türkiye ile ilişkilerin canlandırılması gerektiğine vurgu yapıyor.
SORUN OLAN 6 BAŞLIK
Tek engel olarak da AB’de Avusturya kalmış görünüyor; hatta Yunanistan dahi daha yumuşak bir eğilim gösteriyor.
Buradan bakıldığında çözülmesi gereken şu altı sorun da masada duruyor:
“Katılım, Güvenlik Güncellemesi, Vize Serbestisi, Diyalog, Terörle Mücadele ve Göç İşbirliği…”
Bütün bunların çözümü için 72 başlıktan 66’sını tamamlamış Ankara’nın yapıcı tavrı da unutulmamalı.
Ortada kalan sorun ise dönüp dolaşıp demokratikleşme ve insan hakları meselesine tıkanıp kalıyor.
Türkiye yargı ve ekonomik reform paketlerini açtı.
Buralarda atılacak adımların birçok konuda çözücü olacağı da gün gibi ortada.
Türkiye de bunun karşılığında Gümrük Birliği’nin yenilenmesi, güvenlik ile ilgili sorunların İçişleri Bakanı ile görüşülmesi, Göç ile ilgili durumun yeniden değerlendirilip, Suriyeliler dışındakilerin de eklenmesini istiyor.
ZİYARET 6 NİSAN’DA
Görünen o ki AB Konseyi Başkanı Charles Michel ile AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in 6 Nisan’da Türkiye ziyareti bütün sorunların masaya yatırılmasına olanak verecek.
Ancak buradan hemen bir sonuç çıkacağını da kimse zannetmesin.
Bütün bunların gerçekleşmesi için 23 gün sonra 29 Nisan’da Cenevre’de gerçekleşecek Kıbrıs görüşmelerinden ne çıkacağını da görmek gerekecek.
Sonrasında ise herkes kararını verecek.
Belki de bundan dolayıdır Ankara’nın da gözünden kaçmadığı gibi ABD de AB de bölgede kendini yedekliyor.
Bu yedeklemeyi de Yunanistan üzerinden yapıyor; bu arada parası olmadığını bildiği halde çok miktarda silah satıyor.
Ancak Türkiye’yi Çin Rusya eksenine göndermemek için de çaba gösteriyor.
Çünkü biliyor ki NATO’da Türkiye hala çok etkin ve oy birliği ile alınacak kararlarda etkin oyuncu.
Bütün bunlar da ABD’nin tekrar AB’ye dönmesini değil, AB’nin de kendine dönmesine yol açtı.
Umarım sonu gelir…