Tatili nasıl yapacağız?
TURİZMİN içinden bir arkadaşım ardı sıra iki soru yöneltti…
1- Nüfusunun binde ikisi aşıya ulaşmamış ülkelerden gelenlerle aynı tatil köyünde dinlenmek ister misin?
2- Aynı uçak içinde dip dibe dört saat uçarak bir başka yere tatil için gider misin?
Her iki soruya da gayrı ihtiyari “hayır” yanıtını verdim.
Devamı da geldi zaten:
“O zaman bir başka ülke vatandaşından bunu niye bekliyorsun…”
Türkiye’ye en çok turist gönderen Rusya, Almanya ve İngiltere uçuşları durdurduğu veya kırmızı listeye alıp dönüşte 10 gün otelde parasını ödeyerek kalmayı zorunlu kıldığı için turizm işletmelerinin hangi ülkelere yöneldiğini çok iyi biliyor.
Aktardığına göre bu üç ülkeden gelişler neredeyse bıçak gibi kesilince, önceki gün 45 milyon nüfus için 3 milyon aşı bulduğu için Sağlık Bakanı azledilen Ukrayna pazarına açılım yüksek olmuş.
Ayrıca Romanya, Bulgaristan ile Slovakya, Slovenya’dan da belirli miktarda turist bağlantısı gerçekleştirilmiş.
Baltık ülkelerinden gelmesi için de yoğun çaba gösterilmeye başlanmış.
Zaten ilk sorusunun ardında yatan neden de buna dayanıyor.
Salgına karşı sıkı önlem almış, vatandaşlarının ağırlıklı bölümünü aşılamış ülkelerin herhangi birinden gelen turist, salgın kontrolü yapılamayan bir ülke vatandaşı ile aynı tatil köyünde olmak ister mi?
TUR İLE TATİL BİTTİ
Bu soru dahi pandemi sürecinin tatil anlayışını ve mekanizmalarını nasıl yerle yeksan ettiğini göstermeye yeter.
Daha iki yıl öncesine kadar makul ücretli tur peşinde koşan, sosyalleşmek için yer bulmaya gayret gösterenler, bugün az sayıda insanın olduğu yeri arıyor.
Bırakın toplu olarak aynı otobüsü, uçağı paylaşmayı, kalabalık sahilde bulunmaktan kaçınıyor.
Bu da eskiden olduğu gibi tur operatörleri aracılığıyla yapılacak tatilleri bitirdi.
Durum böyle olunca, birçok ülke yurttaşlarını başka ülkelere turist olarak göndermek yerine iç turizme yöneltti.
Bu sayede hem turizm sektörünü kurtarmanın peşine düşerken, hem de vatandaşını içerde tutarak koruma yoluna da gitmiş oldu.
SİGORTA YOK
Turizme yönelik sigorta şirketlerinin de kaza, yaralanma, güneş çarpması gibi güvencelerin arasına, koronavirüsü almaması da işin tuzu biberi oldu.
Geçen yıl ne olduysa, aslında bu yıl da bir benzeri yaşanacak gibi görülüyor.
Üç gündür sohbet ettiğim onlarca turizmcinin görüşü üç aşağı, beş yukarı aynı; geçen yıl %68 kayıpla kapatan sektör, bu yıl %60 kaybı baştan satın aldı.
Turizm bir de siyasi araç olarak kullanıldığı için Ruslar, Türkiye’nin çok gerisinde aşılama gerçekleştiren Yunanistan ve Güney Rum kesimine uçuşlarını durdurmadı.
Burada da kalmadı, Mısır’a da turist yolluyor…
AB ülkeleri de kendi içinde turizmi teşvik ediyor; iki doz aşı olana kapılarını açıyor.
YÖNTEM DEĞİŞMELİ
Avrupa’daki hareketlenmede turistin davranışı sanırım gelecek için de örnek oluşturacak…
Örneğin Almanya, İtalya’ya sınırını açtı; görüldü ki Almanların %80’i uçak yerine kendi otomobili ile tatile gitmeyi tercih etti.
Turizme hizmet veren toplam 25 bin uçaktan, 15’inin pistte yatıyor olmasının gerisinde de bu duruyor.
Bundan kaynaklansa gerek, İspanya elindeki charter uçaklarını, sanki normal uçuş yapıyor gibi çok ucuza destinasyonlara koydu.
Böylece kendi iç turizmini kurtarmanın yolunu bulmaya çalıştı.
Türkiye’nin de benzer bir yöne gitmesi gerektiğinin altı çiziliyor…
İKİ ELZEM KONU
Ancak bunun için yukarıda da dile getirilen iki konuyu çözmesi elzem…
Birincisi salgının yüksek olduğu, Hindistan dahil tehlikesi yüksek mutantlara daha çok rastlanan ülkelerden gelen turistlere yönelik, PCR kontrolüne yeniden dönüşü de kapsayan tedbirler…
İkincisi de güvenlik sertifika uygulamasının, aşının da içine katılacağı şekilde yeniden diriltilmesi.
Turizm deyip de geçmemek gerekir, tam 30 sektörü birden ilgilendiriyor.
Dolayısıyla hepimizin gelirini etkileyecek yaşam kaynaklarından biri…
Mayıs Haziran kaybedildi, ancak Temmuz sonrasının da kaybedilmemesi için ülke ülke gezip turist talebinde bulunmak yerine, gelebilecek süreçlerin önünün açılması gerekiyor.
Umarım Pfizer- Biontech ile yapılan anlaşma da bunun ilk adımını oluşturur…