Siyasetin "seçim" dönemi
SİYESETİN ilginç bir davranış biçimi var.
Sadece bu döneme özgü de değil, geçmişte de benzer davranışları çok gösterdi.
Atasözündeki gibi, “yumurta kapıya dayanmadan” bir konuda adım atmaktan imtina ediyor.
Ne zaman ki o konuda sıkışıyor, bir an önce hayata geçirmek için cevval davranış gösteriyor...
Görünen o ki bu kez de öyle olacak...
TBMM’nin önünde seçime kadar kalan yasa yapabileceği 1,5 dönem var.
Eğer sandık erken gelirse aslında o da yok.
Dolayısıyla seçim kanunlarında yapılacak değişikliklerin bir yıl içinde yapılacak seçimde uygulanması Anayasa hükmü gereği imkansız olduğu için önünde bir yıl var.
Yani gelecek Haziran ayına kadar değişikliklerin yapılması gerekiyor; belirttiğim gibi eğer ki seçim zamanından önce olmayacaksa...
Dolayısıyla Siyasi Partiler ve Seçim kanunlarında yapılacak değişikliklerin bu yasama yılında tamamlanması elzem...
İktidar ve desteğindeki partiler de bunu gördüğü için seçim kanunları üzerindeki düzenlemeye hız kazandırdı.
Bu kapsamda AK Parti yasa teklifi metni hazırladı...
İçeriğini geçen hafta bu sütunda paylaşmış ve Türkiye barajının %5 olması konusunda bir mutabakata varıldığını aktarmıştım.
Hatta MHP ile 7 milletvekilinden az olmamak kaydıyla daraltılmış bölge konusunda da bir mutabakat oluşmuş...
CHP VE İYİ PARTİ BAKIŞI
Burada en çok tartışmayı seçim sonrası ittifak oylarının dağılımı ve ittifaka katılımın şartları oluşturacağa benziyor.
AK Parti ve MHP bir önceki seçime girmemiş partilerin ittifak içinde olmasını pek istemiyor.
Muhalefet ise bunun Anayasa’ya aykırılık içerdiği görüşünü her platformda dile getiriyor.
Ayrıca böyle bir engelin işlerliği de yok.
İttifak içinde öteki partinin listesinden girince bu engel aşılabiliyor.
AK Parti listesinden seçime girip seçildikten sonra partisine dönen BBP lideri Mustafa Destici bunun en iyi örneği...
Ya da İYİ Parti listesinden giren DP lideri Gültekin Uysal...
Asıl tartışma konusu siyasete yeni giren ve seçime katılma hakkını elde eden partilerin durumu.
Seçim veya siyasi partiler kanununda yapılan değişiklikler bu durumdaki yeni partilerin önünün kesilmesi Anayasa hukuku açısından mümkün olabilir mi?
ANAYASA METİNLERİ
Konu sadece yeni yargı paketleri ile Seçim ve Siyasi Partiler yasalarıyla da bitmiyor.
İç Tüzük de bekleyen bir diğer düzenleme...
Bir de bunun ötesinde toplum sözleşmesi diye de bilinen Anayasa var.
Hemen her parti bir Anayasa taslağı hazırladı...
Üçü genel çerçevesini ortaya koydu, muhtemelen bu ayın ilk yarısında AK Parti ve CHP de genel çerçevesini çizecek.
Ancak her partinin cumhurbaşkanlığı hükümet veya iyileştirilmiş, güçlendirilmiş parlamenter sistem adını verdiği yönetim modelinden aynı şey mi anlaşılıyor?
Hemen belirteyim hayır...
MHP parlamento denetimi daha da yükseltilmiş, hatta kamu üst bürokrasinin atama ve tayinlerinin de Meclis denetimine tabi olduğu bir yapı öneriyor.
Bunun için de Kamu Liyakat Kurumu oluşturulması önerisini metnine koymuş bulunuyor.
Bunun yanı sıra bakanların da parlamento denetimine tabi olmasına dönük beklentisini de dile getirmiş durumda.
Ayrıca uluslararası anlaşmalarda İstanbul Sözleşmesi’nde karşılanan durumun aksine TBMM yetkisini getirirken, anayasal kurumlara üye seçiminde de yine Meclis’i önceliyor...
Parlamentoyu daha güçlü hale getiriyor.
Hemen belirtmeliyim ki AK Parti bu önerilerden rahatsız değil, aksine üzerinde tartışıp bir noktada buluşulabilecek öneriler olarak bakıyor.
Hatta MHP lideri Bahçeli’nin getirdiği bazı önerileri, Anayasa değişikliği çalışmalarının başında kendilerinin de metne koyduğunu, sonradan çıkarmak durumunda kaldıklarını söylüyor.
HANGİ PARLAMENTER SİSTEM?
Benzer durum CHP, İYİ Parti, Gelecek Partisi için de söz konusu...
İyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem önerilerini okudum.
Örneğin Cumhurbaşkanı’nın yetkileri konusunda her üçünün de yaklaşımı birbirinden farklı.
Gelecek Partisi TBMM’yi daha güçlü kılıp, Cumhurbaşkanı’nı temsili bir yerde tutarken, yani geçmişteki cumhurbaşkanlarının “Anayasa’nın 104’üncü maddesi ile kendilerine tanınan yetkileri” fazla bulmalarından yola çıkıyor.
Temsili bazı yetkileri bırakıyor.
CHP Prof. Dr. Serap Yazıcı ve arkadaşları tarafından hazırlanan bu metne daha yakın duruyor, ancak Cumhurbaşkanı’nı da tamamen yetkisiz bir halde bırakmıyor.
CHP’nin hukuk işlerinden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek’in sohbetimizde dile getirdiği gibi, “Devletin işlerliğini sağlayan konularda yetki ortaklaşmasına” gidiyor.
Altı okun devletçi tarafını koruyor.
İYİ Parti ise Cumhurbaşkanı’nı vali, büyükelçi, bağımsız kurumlar, yargı gibi alanlarda etkin kılıyor, eski Anayasa’da var olan yetkilerin bazılarını bırakırken, hükümet ile ortaklaştırma yoluna gidiyor.
Burada da İYİ Parti CHP’ye yakın duruyor...
Başta da belirttiğim gibi, TBMM bu dönem daha çok seçim ve siyasi partiler konusuyla ilgilenecek.
Bir uzlaşıya varılması çok ihtimal dahilinde gözükmüyor.
Zaten siyasi partiler de pandemi sonrası yazın, daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi ve alışverişin patlayacağı bir döneme girileceği için bugünden yatırım yapıyor.
Yoksa böyle bir dönemde Anayasa üzerinde uzlaşmak da bir metin ortaya koymak da kolay değil...