Bravo capitano…
HİKAYE İkinci Dünya Savaşı sırasında kimilerine göre Habeşistan’da (Etiyopya) geçer…
İtalyan genç yüzbaşı emrindeki askerleri cesarete getirmek için bir süre nutuk atar.
Ne kadar cesur ve kahraman olduklarını anlatır.
“Şimdi siperden hep birlikte çıkıp kahramanlığımızı göstereceğiz” der…
Siperden fırlar, birkaç adım attığında alkış sesleri duyar…
Ne olduğunu anlamak için geriye döndüğünde hiçbir askerin ardından gelmediğini, hepsinin siperin içinden alkışla şu nakaratı attığına tanıklık eder:
“Brova capitano (Yüzbaşı)… Bravo capitano”
YENİ DURUM DEĞİL
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun HDP’nin meşru, İmralı’nın ise gayrı-meşru bir yapı olduğu, Kürt sorununun çözümü için muhatabın HDP olması gerektiğine ilişkin açıklaması sonrası bu hikaye aklıma geldi…
Aslında bu CHP’de çok yeni bir durum da değil…
Ne zaman çetrefilli, riske sokan bir gelişme olsa ilk söyleyen genelde CHP lideri oluyor…
Ancak onun sözlerinin güçlü bir şekilde parti içinde desteklendiğine tanıklık edilmesi için de epey bir zaman geçmesi veya konu başlığının parti talimatı haline getirilmesi gerekiyor.
Ne zaman ki CHP’nin sosyolojik tabanında kabul görür hale geliyor, anında twitter hesaplarında fotoğraflar kaldırılıp o konuya ilişkin ikon konuluyor.
128 MİLYARDA DA YAŞANDI
Merkez Bankası’nın 128 milyarı olayında olduğu gibi…
İlk adımı orada da atan CHP lideri Kılıçdaroğlu idi…
Parti teşkilatından birkaç kişi dışında tek ses çıkmadı.
Sonrasında bu konunun sürekli gündemde tutulması için teşkilata talimat gitti; onun üzerine bravo capitano diye bağıranlardan az sayıda kişi siperden çıktı…
Ne zaman ki seçmen tabanında işin tuttuğunu gördü, hepsi Capitano’yu geride bıraktı…
ABARTMAYIN TUTUMU
Benzer durum HDP’nin meşru bir yapı olması konusunda da yaşanıyor…
Bu konuda CHP Sözcüsü Faik Öztrak dışında tek telime eden oldu mu bilmiyorum…
Öztrak’ın açıklaması da “aman bunu fazla abartmayın, büyütmeyin, Genel Başkan zaten onu geçmişte söylemişti” tarzında konu baskılayan durumdan öte gitmedi.
CHP’deki bu durum partinin bir politik kararı mı, yoksa genetik bir durumun zuhur etmiş hali mi kestirmek kolay değil…
Eğer birincisi ise o zaman Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi, GORAN Hareketi, KYB ve KDP ile görüşme turu niyeydi?
Yakında Bağdat’a gitmenin, gerekirse Tahran ve Şam’a da gidilmesi gerektiğinin, Orta Doğu Bölgesel İşbirliği Teşkilatı (OBİT) oluşturmanın ne anlamı var?
Bravo Capitano denilir biter…