Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        SON dönem CHP yöneticilerinden kiminle karşılaşsam aynı yaklaşımı gösteriyor.

        Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday olacağını ileri sürüyor.

        Ancak sohbet bir süre devam ettikten sonra bunun olamayacağını da yine kendisi dile getiriyor.

        Partiye hakim bu psikolojiye neden olan ise “adayınız kim? yönündeki çevre baskısı…

        Peki Kılıçdaroğlu aday olur mu?

        Bu soruya bugüne kadar net bir yanıtı olmadı.

        Çevresindekilerin niyetinin ötesinde olup olmayacağına yönelik bir söylemine tanık olan da yok.

        Herkes niyetini dile getiriyor…

        Var sayılım ki aday oldu…

        Bu durumda daha önce Muharrem İnce’nin adaylık sürecindeki ilkelerin devreye girmesi gerekiyor.

        45 GÜNDE KURULTAY

        Yani parti rozetini çıkarıp, siyasi kimliğinden uzaklaşması lazım.

        REKLAM

        Bu da adaylığının ilanından itibaren Genel Başkanlık koltuğunu bırakması demek.

        Bu da sandıktan önceki en az iki ay…

        Sorun da burada başlıyor…

        Çünkü CHP Parti Tüzüğü ve Parti İçi Yönetmeliği (Madde 13) Genel Başkanlığın boşalması halinde nasıl yol izleneceğini net ortaya koyuyor:

        Genel Başkanlık boşaldığında, Parti Meclisi, yeni genel başkanı seçmek için kurultayı en geç (45) gün içinde toplantıya çağırır. Bu süre içinde Genel Başkanlık görevleri, Parti Meclisinde belirlenen Genel Başkan Yardımcısı tarafından yürütülür…”

        Dikkat edilirse en geç 45 gün şartını getiriyor…

        Böyle bir durumda CHP bir yandan seçim propaganda sürecini yönetirken, diğer yandan kendi iç meselesi, Genel Başkan'ın kim olacağına ilişkin kongre süreciyle uğraşır mı?

        1999 SONRASINA DÖNER

        Bunu dün neredeyse çocukluğundan, atadan babadan CHP’li bir yöneticiye sordum…

        “Şu sıraladıkların aklımın ucundan dahi geçmedi, biz bir yere odaklandık, bunlara hiç bakmıyoruz. Böyle bir süreç bizi bitirir…”

        Bu aşamada 1999 Kurultayını anımsattı.

        Sözünü ettiğim, SHP-CHP birleşmesi sonrası Genel Başkanlığa seçilen Deniz Baykal’ın 1999 Yerel Seçimlerinden ağır yenilgi alması sonrası yaşanan Olağanüstü Kurultay süreci…

        REKLAM

        Parti üçe bölünmüş olarak kurultaya girerken, sandıklardan Altan Öymen Genel Başkan çıkmış, ancak koltuğunda 15 ay kalabilmişti.

        Bir yıla yakın süre sonra yeni bir olağanüstü kurultay ile Deniz Baykal, Hasan Fehmi Güneş ve Sefa Sirmenin yarışına tanıklık edilmişti.

        Kurultay’dan Baykal yeniden Genel Başkan çıkarken, parti üçe bölünmüş ve 2002 seçimlerinden AK Parti iktidarı aldı.

        CHP kurultaylara kapı aralayan böyle bir sürecin kapısını tekrar açar mı?

        Veya Kılıçdaroğlu böyle bir sürecin yaşanmasına olanak tanır mı?

        Bunların yanıtı tabii ki sadece Kılıçdaroğlunda değil, aynı zamanda partide kendisine adaylık telkininde bulunanlarda da olsa gerek…

        PARATONER OLDU

        Bütün bunlara karşın şurası açık ki Kılıçdaroğlu bu süreçte politikasını çok iyi yürüttü.

        Önce belediye başkanlarının üzerlerinden aday olacaklarına ilişkin yükü aldı, onların icraatlarının önüne adaylıklarının çıkmasının önünü kesti.

        Bunu onların üzerine gelen baskılara paratonerlik yapıp, şimşekleri üzerine çekerek gerçekleştirdi.

        Şimdi de yeni bir aşamanın kapısını araladı.

        REKLAM

        Oyunu iyi kurdu ama şimdi en zor dönemine giriliyor.

        Çünkü bu seçim tek başına Cumhurbaşkanlığını alınmasının yeterli olmayacağı bir zemini de beraberinde getiriyor.

        Eğer bir ittifak Cumhurbaşkanlığını kazanır, TBMM’de yeterli çoğunluğa ulaşmazsa tam anlamıyla kilit durum yaratır.

        Cumhurbaşkanı görev yapamaz hale gelirken, TBMM de Başkan’ı frenleyen faaliyetlerini öne çıkarır.

        Bunu anlamak için İstanbul Belediyesi Büyükşehir Meclisi’nde yaşananlara bakmak yeterli.

        CUMHURBAŞKANI GÖREVİ VERİR

        Millet İttifakı açısından bir başka boyutu da birlikte hareket eden partiler Cumhurbaşkanlığından daha fazla Başbakanlığa odaklanması…

        Bu durumda hem ittifakın hem de partisinin daha yüksek oy almasını sağlaması gerekiyor ki bu ittifak içindeki rekabeti de artıran bir durum.

        Aktardıkları sisteme göre eğer kazanırlarsa Cumhurbaşkanı iki yıl içinde parlamenter yapıya geçecek…

        Dolayısıyla Anayasa referandumunun ardından, mevcut Cumhurbaşkanı görevini devam ettirirken, yeni sistem gereği parlamentoda en fazla sandalyeye sahip partiyi hükümeti kurmakla görevlendirecek.

        Hükümeti kurmanın tek yolu da parlamentoda en çok sandalyeye sahip olmaktan geçecek.

        Velhasıl, ilginç bir sürece tanıklık edilecek….

        "Bürokrata Çağrı…"

        "Bürokrata Çağrı…"
        0:00 / 0:00

        YURTLAR, mülteciler, fahiş fiyat, faiz indirimi, dövizin fırlaması, başbakanlığa adaylık, siyasi cinayet, Merkez Bankası Başkan yardımcılarının görevden alınması, Merkez Bankası'na ziyaret...

        Bütün bunlar son bir haftanın tartışma başlıkları...

        Dün buna CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun "bürokrata çağrı" mesajı geldi.

        CHP lideri çağrısında, 18 Ekim pazartesi itibarıyla kanunsuz emirleri dinleyen bürokratlar hakkında iktidara geldiklerinde hesap soracaklarını belirtti.

        Belli ki önceki gün ziyaret ettiği, faize ilişkin de gelecek hafta karar alacak olan Merkez Bankası yönetimine hükümeti dinlemeyip bildikleri yoldan ilerlemeleri çağrısında bulunuyor.

        Ancak cümle öyle bir şekilde geliyor ki sanki suç işleyen bürokratlar için sınır 18 Ekim olacak.

        Kılıçdaroğlu'nun açıklaması Olaylar ve Görüşler programımızın hemen öncesinde geldi, yayına katılan CHP ile Millet İttifakı ile işbirliği halinde olan Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Birol Aydın da eleştirdi.

        CHP'nin AK Parti'nin 17-25 Aralık gibi bir sınır çizdiğine vurgu yaptı ve konuşmayı ciddi şekilde eleştirdi.

        Anlaşılan o ki CHP içinden de benzer eleştiriler söz konusu...

        Büyük olasılıkla CHP lideri bugün Marmaris'te sözlerine açıklık getirecektir.

        Şurası açık ki bu tür sözleri geçmişte söyleyen siyasilere fayda getirmedi.

        Çünkü hukuksuz emir zaten suçtur, bunun için bir milat gerekmez...

        Eğer bir süre konulacaksa da bu ancak TBMM'de çıkarılacak kanunla olur...

        Dolayısıyla bu cümle hem kanunların hem de TBMM'nin iradesine müdahaledir.

        Kanunlara uymazsanız, bakın gelmekte olduğumuz iktidarda biz hesap sorarız cümlesi de hukuk devletinde kanuna aykırıdır...

        Diğer Yazılar