Tezkere ve G-20'den sonra…
HAVALARIN serinlemesiyle birlikte Suriye sahası hep hareketlenir.
Bunun ilk verileri de geçen hafta geldi.
Gelecek haftadan itibaren artarak devam edeceği de aşikâr...
Son bir haftayı anımsarsak, önce YPG/PKK’nın Türkiye’nin kontrolünde olmayan bölgelerden attığı füze ve silahlı saldırıları geldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Suriye’den ülkemize yönelik terör saldırılarına artık tahammülümüz kalmadı” açıklaması geldi.
Bu söz akabinde bölgede yoğun bir askeri hareketlilik de başladı…
Ve dün itibarıyla Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye’de kalış süresini bu kez iki yıl uzatan Tezkere TBMM’ye sunuldu.
Tezkere’de dikkat çeken iki önemli konu vardı.
Bunlardan biri süresiyle ilgili…
Geçmişte 6 ayda bir, sonrasında yılda bir uzatılan tezkere süresi bu kez iki yıla çıkarılmak isteniyor…
Bu durum TBMM kulisinde bir süredir devam eden 2022 Kasımında seçim beklentisini daha da tetikledi.
Özellikle CHP’de bu beklentiyi daha yükseltmiş…
Öngörüleri ve buna dayalı gerekçeleri de “Tezkere her yıl 30 Ekim’de uzatılıyor. Hükümet Kasım 2022’de seçimi hedeflediği için gelecek 30 Ekim’de TBMM’nin sandık tatilinde olacağını varsayarak iki yıl istemiş olabilir…”
Bu aşamada Cumhur İttifakı bileşenlerinin her aşamada seçimin zamanında yapılacağını kayda geçirdiğinin altını çizmeliyim…
Tezkere’nin dikkat çeken bir diğer bölümü Fırat’ın batısına yönelik bir ifade yer almazken, İdlib vurgusu öne çıkıyor.
Ayrıca, “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi” için de izin isteniyor.
ROMA ZİRVESİ
Görünen o ki Genel Kurul’da muhalefetin eleştirileri olsa da sonuçta Tezkere çok rahat geçer…
Nitekim dün CHP lideri Kılıçdaroğlu’nu ziyareti sonrasındaki basın açıklaması sırasında İYİ Parti lideri Akşener de eleştirilerinin olabileceğini ancak desteklerini esirgemeyeceklerini açıkladı.
Hem Cumhurbaşkanı, hem Milli Savunma ve İçişleri bakanlarının tahammül sınırının aşıldığını açıkladıkları Suriye’de Tezkere sonrası bir gelişme söz konusu olabilir mi?
Tezkere sonrasına ilişkin Ankara’daki en önemli beklenti de burada başlıyor.
Sahayı iyi gözlemleyenler bir süredir Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bölgedeki, özellikle de Fırat Kalkanı ile Barış Pınarı arasındaki bölgedeki hareketliliğine dikkat çekiyor.
Ancak askeri diplomasiyle ilgili kişiler bu hareketliliğin bir operasyona dönüşme sürecinin Roma’daki G-20 Zirvesi’ne bağlı olduğunun da altını çiziyor.
Onları bu düşünceye sevk eden de Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Biden arasında Roma G-20 Zirvesi sırasında bir görüşmenin olup olmayacağı…
Görüşmeye ilişkin taraflar niyetini dile getirdi, ancak Beyaz Saray’dan görüşmenin olup olmayacağına ilişkin düne kadar bir açıklama gelmedi.
Hatta Putin’in salgını gerekçe gösterip, Roma’ya gitmeme kararı aldığı ve video konferans ile katılacağını açıkladığı Zirve’ye, Biden’ın nasıl bir tutum sergileyeceğine ilişkin de bir veri yok.
İddia o ki eğer Erdoğan-Biden görüşmesi olmazsa Suriye’deki operasyon hız kazanır.
TEL RİFAT VE KOBANİ BÖLGESİ
Sahayı iyi okuyan gözlemcilerin son günlerde yazıp yorumladıklarına bakılırsa Türkiye’nin hedefi son dönem saldırıların geldiği Tel Rıfat ile sınırlı kalmaz, Ayn El Arap (Kobani) bölgesini de kapsamına alır…
Buna neden de Türkiye sınırı boyunca uzanan güvenlik şeridine, Kobani bölgesinde kesinti girmesi.
Yani Fırat Kalkanı ile Barış Pınarı arasındaki geçişin o bölgede ortadan kalması.
Daha önce bu bölgenin terörden arındırılacağı konusunda ABD söz vermişti.
Ancak Barış Pınarı harekatı sonrası ABD bölgeden çekilirken yerini alan Rusya da benzer garantiyi dile getirmişti.
Sonrasında umulduğu gibi olmadı; bu bölgelerde PKK’nın etkin isimlerinin faaliyetlerini sürdürdüğüne tanıklık edildi.
İKİ TARAFLI RAHATLATMA FORMÜLÜ
Beklenti hem Türkiye’nin hem de Rusya’nın son dönem atıf yaptığı iki rahatsızlığı giderecek bir formülün hayata geçirilmesi.
Bizzat Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, İdlib Mutabakatını öne sürerek Türkiye’nin sorumluluklarını yerine getirmesini istemişti.
Buna karşılık Milli Savunma Bakanı Akar, Rusya ile varılan diğer mutabakata atıf yapıp, Suriye’nin kuzeyindeki sorumlulukları yerine getirmesini istemişti.
Beklenti İdlib bölgesinde, daha önceki mutabakata göre Türkiye’nin bölgedeki unsurları M-4’ün 4 km kuzeyine çekmesi.
Buna karşılık da Türkiye’nin Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı bölgesini birbirine bağlayacak şekilde Ayn El Arap bölgesine hakim olması…
Bu gerçekleşebilir mi?
Bunun olması için YPG’ye arka çıkan ABD’nin de mutabık olması gerekiyor.
ABD mutabık olmazsa ne olur?
Onun yanıtı henüz yok…
Ama şurası açık ki Ankara’nın askeri diplomasi koridorları çok hareketli ve bu işte kararlı…